Kurtuluş Savaşı sürecinde Amerikan basını sürekli olarak Türkiye’ye askeri müdahale yapılmasını ve mandater bir yönetim getirilmesini işlemiştir.
MANDA ve SÖMÜRGE amca çocuklarıdır.
Mustafa Kemal ;
- YA İSTİKLAL YA ÖLÜM parolasıyla hem dışardan gazel okuyanların hem kendi çevresindeki inançsızların yollarını tıkamıştır.
Fakat ağızlarını kapatamamıştır.
26 Ağustos, ülkemizdeki işgal güçleri için sonun başlangıcıdır.
30 Ağustos’ta bağımsızlığa giden yolların temeli atılmaya başlandığında, Amerika’nın ünlü gazetesi THE NEW YORK TIMES eteğindeki taşları dökmüştür.
ABD’nin devlet olarak ve basın olarak TÜRK KURTULUŞ SAVAŞINA bakışını bugünkü kuşakların da bilmesi gerektiğinden , bu gazetenin 31.Ağustos.1922 tarihli yorumunu aktarıyorum:
“Yunan Hükümeti’nin hatalı politikasının da etkisiyle bozguna uğrayan Yunan Kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalmıştır.Yunan kuvvetlerinin Türkler karşısında tutunamaması endişelere yol açmıştır.
Yunan ordusunun 1921 yılındaki harekatını izleyenler,Yunan askerinin savaşçı niteliklerinden övgüyle söz ederken komuta kademesi için susmayı yeğlemişlerdi. Bugün aynı hatalar yinelenmiş ve Türkler kesin olarak üstünlük sağlamıştır.
Yunan orduları Mustafa Kemal’i durduramadığı taktirde, Yunanistan’ın desteğiyle Ege Bölgesinde kurulması tasarlanan bağımsız İYONYA DEVLETİ bir hayal olacaktır.Avrupa uygarlığının beşiği olan topraklar bir kez daha Asyalıların eline geçer ve bir milyona yakın Hıristiyan kardeşimizin geleceği KATİL Türklerin insafına bırakılırsa bu cinayetin başlıca sorumluları Yunanistan ile birlikte İtalya ve Fransa olacaktır.”
The New York Times Türklerin zaferinden dolayı bayağı üzülmüş ve endişelenmiş.
Çünkü daha sonraki günlerde yayınlarını küstahlaşarak sürdürüyor.
2 Ekim 1922 de bir din adamının, Dr.F.Brown Harris’in verdiği vaazı yayınlıyor:
“ Anadolu’daki savaşın Türklerin zaferiyle son bulması yakın tarihimizin en korkunç olayıdır. Korkunç Türk bütün vahşetiyle yeniden sahneye çıkmıştır. Avrupa’nın Hasta Adamı kendisinden beklenmeyecek kuvvet gösterileri yapmaktadır.
Türkler için kuvvetli olmak demek intikam ve katliam demektir. ABD bütün prestijini yitirmek istemiyorsa artık konuşmalıdır. Hem de top ve tüfekten daha gür bir sesle.
Bu şartlar altında susmayı yeğlemek, uygar insan sınıfına yükselmemiş YARI VAHŞİLERLE işbirliği yapmak anlamına gelecektir.”
ABD Temsilciler Meclisinin iki de bir Ermeni tasarısı görüşüp kabul etmesi, yönetimlerin el altından bölücülere destek sağlaması onları tarihlerinden süzülen gelenekleridir.
Ortadoğu’daki Kürt politikalarının ise yararımıza olduğu söylemez.
ABD PKK’ya her türlü lojistik desteği vermektedir.
Türkiye – ABD ilişkilerinin başlamasından günümüze bir bilançosunu çıkartırsak kazanç hanemizin boş olduğunu görürüz.
“Küçük Amerika” sevdasıyla yanan gönüllü satılmışlar, Mustafa Kemal’in büyük hayalini karartmakla kalmadılar, ülkenin geleceğini de ipoteklediler
ABD ve Avrupa’nın fedailiğini yapmanın bedelini AB giriş kapısının önünde bekletilerek ödüyoruz.
60 yıldır batıya yaranmak için gençlerimizin ölmeleri, işkencelerde sakat kalmaları, hapislerde çürümeleri yetmedi.
Bedel ödemeye devam etmemizi istiyorlar.
Onlar Türk’leri YARI VAHŞİ insanlar olarak görmeye devam ediyorlar.
Kendi tarihlerinde çeşitli halklara yaşattıkları vahşeti bu yolla unutturacaklarını sanıyorlar.
Can çekişmekte olan PKK’nın kuyruğuna Ermeni soykırım tasarılarını ekleme çabalarının arkasında kirli tarihlerinin suçluluk baskısı var.
ABD kendi yolunda yürüyor.
Biz de başka yol yokmuş gibi onun ayak izlerine basarak yürümeye çalışıyoruz.
Belki BOP eş başkanı olmak bunu gerektiriyordur.
Ancak önümüzde bir Mustafa Kemal örneği var..
Görmek ve anlamak çok zor olmamalı..
Anlamayanlar isterlerse hemen anlatırız.