Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve bazı Avrupa Birliği (AB) üyelerinin Türkiye ile ikili sorunlarını AB'ye taşıdığını ve bunun Türkiye-AB ilişkilerini etkilediğini belirterek "AB'nin yaptığı hataları anlamasını ve Türkiye'nin üyeliğinin birliğe katacağı değeri görmesini bekliyoruz." dedi.
Çavuşoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Dışişleri Bakanlığının 2021 bütçesinin sunumunu yaptı.
Doğu Akdeniz ve Ege'de yaşanan gelişmelerin, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini de etkilediğini belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Yunanistan ve GKRY ikilisi yalnız değil. Bazı üyeler, ülkemizle ikili sorunlarını AB'ye taşımakta. Sözde bir üyelik dayanışması maskesi takmışlar. Sürekli aleyhimize suistimal ediyorlar. AB'nin bu yanlıştan dönmesi lazım. Bunu başarırlarsa iş birliğimizden tüm Avrupa kazanır. Başaramazlarsa da tüm Avrupa zarar görür. AB'nin yaptığı hataları anlaması ve Türkiye'nin üyeliğinin Birlik'e katacağı değeri görmesini bekliyoruz. O durumda her iki taraf için de daha verimli bir ilişki kurulabileceğine inanıyoruz. AB ile temaslarımızda, bu doğrultuda yapıcı bir diyalog içinde olma arzumuzu vurguluyoruz."
Türkiye'nin bu konuda yalnız olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, AB üyeleri arasında bu uyarılarının haklılığını idrak eden ve Türkiye'yle diyaloğun Avrupa'nın istikrarı için öneminin bilincinde olan ülkelerin çoğunlukta olduğunu söyledi.
ABD ile ilişkiler
Çavuşoğlu, ABD'yle ilişkilerde karşı karşıya bulunulan sınamalar ve potansiyel fırsatların mevcudiyetini sürdürdüğüne değinerek Suriye ve özellikle Libya gibi bölgesel barış ve güvenliği ilgilendiren konularda bazı görüş ayrılıklarına rağmen Türkiye'nin NATO müttefiki ABD ile istişare ve eşgüdüm içinde hareket ettiğini dile getirdi.
İlişkileri gölgeleyen bazı olumsuz unsurların da gündemlerinden çıkmadığını ifade eden Çavuşoğlu, "ABD, FETÖ'ye karşı adım atamadı, PKK/PYD/YPG ile ortaklığını sonlandıramadı, yaptırım ve tehdit dilini bir kenara bırakamadı, S-400 tedarikimizi F-35 programına katılımımız ve CAATSA yaptırımlarıyla ilişkilendirmeye devam ederek savunma ilişkilerimize zarar verdi." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, ABD'deki seçim dönemi ve siyasi kutuplaşmanın da sorunların aşılması için gerekli diyaloğun etkin şekilde hayata geçirilmesini güçleştirdiğini söyleyerek "ABD'de seçimler yapıldı. İlişkilerimizi iki ülkenin de stratejik çıkarına olacak şekilde tekrar olumlu bir mecraya sokmak için gereken çabayı göstereceğiz." dedi.
Yeni dönemde de ekonomik, siyasi ve güvenlik iş birliği açısından ilişkilerde yeni sayfalar açabilmenin önemli olacağını kaydeden Çavuşoğlu, "Yeni dönemde Yüce Meclisimizin Kongre'yle ilişkileri ve parlamenter diplomasi de özel önem taşıyacak." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'de en uzun kıtasal kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye'nin, kendi kıyılarına hapsedilmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, "Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin parçası olmadığı hiçbir girişimin başarıya ulaşması mümkün değildir." dedi.
Türkiye'nin, bölgesel ve küresel meselelerde söz sahibi olduğu yerli, milli dış politikayı hayata geçirmek için çalıştıklarına işaret eden Çavuşoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde, kadim coğrafyamızın ve şanlı tarihimizin gereklerini yerine getiriyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz çağın koşullarını dikkate alan girişimci ve insani bir dış politika uyguluyoruz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin, odağında insana hizmet anlayışı ile her yerde öngörülü, etkili olduğunu vurgulayarak, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, "Yurtta sulh, cihanda sulh" temel ilkesi doğrultusunda, bölgesinde ve ötesinde barış, istikrar, refaha aktif katkılarda bulunduklarını anlattı.
Bölgesel ve uluslararası ortamda bir değişim süreci yaşandığını anımsatan Çavuşoğlu, "Bu süreci doğru okumak ve istikametini yönlendirmek şart. Bu nedenle bazen oyun kurmak, bazen de oyun bozmak gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
İki durumda da inisiyatif almaktan çekinmediklerini belirten Çavuşoğlu, 500 yıllık Türk diplomasisinin gücünü, sahada ve masada ortaya koyduğunu, koymaya devam edeceğini söyledi.
"141 ülkeden 100 bin vatandaş tahliye edildi"
Kovid-19 salgınının sadece sağlığı değil ülkelerin ekonomik ve sosyal hayatını da etkilediğini ifade eden Çavuşoğlu, "Devletimizin ve milletimizin sergilediği performans takdire şayandır. Yurt içinde olduğu gibi uluslararası platformda da en başarılı sınav veren ülkelerden biri Türkiye oldu." diye konuştu.
Türkiye'nin 248 temsilciliği aracılığıyla zor durumda kalan vatandaşlarına ulaştığını belirten Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakanlığımın koordinasyonunda tüm kurumlarımızla yakın eşgüdüm yaparak, Cumhuriyet tarihimizin en büyük tahliye operasyonunu gerçekleştirdik. 141 ülkeden 100 bini aşkın vatandaşımızın yurda dönüşünü sağladık. Kurulan merkez daimi hale geldi. Bu zor süreçte, vatandaşlarımızın dış temsilciliklerimize daha kolay ve hızlı ulaşabilmeleri için ek önlemler aldık. Nöbetçi telefon uygulamasıyla vatandaşlarımız, mesai saatleri içinde veya dışında, günün her anında temsilciliklerimize kolayca ulaştılar. Günün her saatinde hizmet sunan Konsolosluk Çağrı Merkezimiz, vatandaşlarımızdan salgın bağlamında gelen 141 bin çağrıyı yanıtladı. 30 bin sosyal medya mesajına yanıt verdik. Yılbaşından bu yana 1099 cenaze ile 235 kişi ambulans uçaklarla Türkiye'ye getirildi. Salgının yarattığı sınamalar karşısında pek çok gelişmiş ülke 'önce ben' anlayışıyla kabuğuna çekildi. Türkiye ise 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa satın alma ve ihraç izni, malzeme hibesi ve nakdi yardım şeklinde destek sağladı."
Çavuşoğlu, sağlık alanında yapılan yatırımların uluslararası kamuoyunda da olumlu yankı bulduğuna dikkati çekerek, dünyaya yapılan sağlık malzemesi yardımlarıyla da Türkiye'nin şefkatli gücünün gösterildiğini anlattı.
"BM Güvenlik Konseyinin salgını gündemine alması 100 gün sürdü"
Çavuşoğlu, salgın döneminin, uluslararası örgütlerin etkinliğinin yoğun şekilde tartışıldığı bir dönem olduğunu kaydetti.
Yapılan eleştirilerin haklı olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Örneğin, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin salgını gündemine alması 100 gün sürdü. Ama biz küresel bir tehditle mücadelenin ancak küresel düzeyde dayanışmayla yürütüleceğini gördük." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin BM, G20 ve Türk Konseyi gibi platformlarda sesini yükselttiğini söyleyen Çavuşoğlu, "En az gelişmiş ve en zor durumda bulunan ülkelerin ihtiyaçlarına dikkat çektik. Bu yönde kararlar alınmasına öncülük ettik." dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin dönem başkanlığını üstlendiği Güney Doğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci ve Asya İşbirliği Diyaloğu gibi kuruluşlarda pandemiyle mücadelede iş birliğini öne çıkardığını, Antalya Diplomasi Forumu kapsamında salgına yönelik video konferanslar düzenlediğini anımsattı.
"Bakanlık faaliyetleri siber platformlara taşındı"
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, salgınla ortaya çıkan olağanüstü şartlar nedeniyle diplomasinin dijital ortamda gerçekleştirilmeye başlandığını, bakanlık faaliyetlerinin de süratle siber platformlara taşındığını bildirdi.
Konsolosluk hizmetleri, kamu diplomasisi ve dış politika analizleri gibi alanlarda teknolojiden yararlanıldığını vurgulayan Çavuşoğlu, "Salgının hemen başlarında da insanlığı nasıl bir gelecek beklediğine dair stratejik öngörü çalışmaları yaptık. Ayrıca dünya çapında bu alandaki ilk çalışmalardan ikisini Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Antalya Diplomasi Forumu olarak hazırladık." bilgisini paylaştı.
Çavuşoğlu, Antalya Diplomasi Forumu kapsamında çeşitli toplantıların ve İstanbul Arabuluculuk Konferansı'nın da dijital ortamda gerçekleştirildiğini hatırlattı.
"Türkiye’nin kendi kıyılarına hapsedilmesini kabullenmemiz mümkün değildir"
Türkiye'nin bölgesinde yaşanan gelişmelerin, sahada ve masada girişimci bir diplomasi anlayışı gerektirdiğini söyleyen Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bölgede Türkiye ve Kıbrıs Türkleri aleyhine atılan tek taraflı adımlar karşısında Türkiye'nin tepkisini beyan edip, diyalog çağrısında bulunduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Ancak bu çağrılarımız karşısında hep dışlayıcı ve provokatif adımlar gördük. Bunun üzerine, diyalog kapısını kapatmadan, haklarımızın korunması için sahada inisiyatif aldık. Doğu Akdeniz’de en uzun kıtasal kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin, kendi kıyılarına hapsedilmesini kabullenmemiz mümkün değildir." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın Meis Adası için 40 bin kilometrekare deniz sınırı istediğine dikkati çekerek, "Yunanistan, ülkemize 2, Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıkta bulunan, 10 kilometrekare yüzölçümündeki adaya 40 bin kilometre deniz alanı istiyor. Bu, uluslararası hukuka, hakkaniyete ve izana sığmaz. Bu örneği bütün temaslarımızda özellikle tekrar ediyoruz ve muhataplarımız diyecek söz bulamıyor. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin parçası olmadığı hiçbir girişimin başarıya ulaşması mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Doğu Akdeniz konulu konferans önerisi üzerine Avrupa Birliği ile (AB) çalışmalarımız sürüyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin diyalogdan yana olduğunu ve Yunanistan ile istikşafi görüşmelere yeniden başlamak da dahil sorunları konuşarak çözmek istediğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Ancak Yunanistan’dan halen olumlu bir adım göremiyoruz. Aksine Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte, AB üyeliğini kullanarak avantaj sağlama çabalarına devam ediyorlar. Onlar bizleri başka başkentlere şikayet ederken, biz bir Yunan gazetesine doğrudan makale yazarak açıkça söyledik. Gerginlik ve tırmanma veya diplomasi, diyalog ve iş birliği. Seçim Yunanistan’ındır. Biz hamdolsun her yoldan gitmeye muktediriz." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın gerginlik dönemlerinde Batı Trakyalı Türklere yönelik baskıları artırdığına da işaret ederek, "Soydaşlarımızın haklarının takipçisi olmaya devam ediyoruz." dedi.
"Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün sebebi Rum tarafının uzlaşmaz ve çarpık zihniyetidir"
Çavuşoğlu, sunumunda Kıbrıs sorununa da yer vererek, "Kıbrıs’ta yarım asrı aşkın süredir devam eden çözümsüzlüğün sebebi Rum tarafının uzlaşmaz ve çarpık zihniyetidir. Bu zihniyet Kıbrıs Türklerini eşit ortak değil, azınlık olarak görmekte, ne iktidarı ne de adanın doğal kaynaklarını paylaşmak istemektedir." diye konuştu.
Bu nedenle artık federasyon değil, iki devletli çözüm modelinin konuşulması gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, Kıbrıs Türkü’nün iradesinin de son seçimlerde bu yönde tecelli ettiğini, bu iradeye herkesin saygı göstermesini beklediklerini belirtti.
Çavuşoğlu, Kıbrıs Türkleriyle eşgüdüm ve iş birliği içinde çalıştıklarına işaret ederek, "Bu tutumumuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın Lefkoşa’ya son ziyareti sırasında her iki Cumhurbaşkanı tarafından açıkça ortaya konulmuştur." dedi.
"Barış ve istikrardan herkesin kazanmasını isteriz"
Bakan Çavuşoğlu, bölgedeki ihtilafların ne yazık ki durulmadığını, bunun son örneğinin ise esasen "donmuş" olarak nitelenen Yukarı Karabağ sorununun alevlenmesi olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Her şeyden önce, merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in dediği gibi biz Azerbaycan ile iki devlet, bir milletiz. Atatürk'ün vurguladığı üzere, 'Azerbaycan'ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir.' Türkiye'nin can Azerbaycan'a verdiği desteğin arkasında, sadece bu yaklaşım değil, Azerbaycan'ın uluslararası hukuka göre haklı ve 30 yıldır toprakları işgal altında bulunduğu için mağdur taraf olması yatıyor. Dolayısıyla ülkemizin, öz toprakları neredeyse 30 yıldır işgal altında bulunan Azerbaycan'ın yanında yer alması tabiidir. Nitekim krizin başından itibaren Türkiye, yoğun bir diplomatik seferberlik başlattı. Temaslarımızda Ermenistan'ın PKK/PYD/YPG teröristlerini Yukarı Karabağ'da konuşlandırdığını, tüm dünyadan Ermenilerin savaşa katılmasını teşvik ettiğini, sivilleri kasten hedef aldığını gösterdik. Bu ülkenin Türkiye aleyhinde yaptığı kara propagandayı da gözler önüne serdik."
Çavuşoğlu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu'nun, 30 yıldır süren ataleti karşısında, Azerbaycan'ın haklı davasını uluslararası planda layıkıyla savunmak için Türkiye'nin de devreye girdiğini, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, kendisinin ve teşkilatının gerçekleştirdiği temaslarda, muhataplarına gerçekleri anlattıklarını söyledi.
Ermenistan'ın da zaten çıkıp, "Diplomatik çözüm yoktur" dediğini anımsatan Çavuşoğlu, "Neticede, Azerbaycan dirayetli liderliği ve kahraman ordusuyla, sahada kazandığı başarıyla 30 yıllık statükoyu değiştirmeyi başardı. Ermenistan sahada pes etmek zorunda kaldı ve sonunda bir ateşkes anlaşması imzaladı." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Azerbaycan'ın kabul edeceği her sonucun, Türkiye'nin de kabulü olduğunu söylediklerini, 9 Kasım gecesi Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin ortak bir açıklamasıyla ateşkes rejiminin ilan edildiğini hatırlattı. Çavuşoğlu, bu anlaşmanın, Azerbaycan halkı tarafından coşkuyla karşılanmasına, Bakü'de bizzat şahit olduğunu ifade etti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Azerbaycan tarafından kabul gören anlaşmayı, kalıcı çözüme gidebilecek unsurlar içerdiği için de destekliyoruz. Bir kere, Azerbaycan'ın haklılığı ve toprak bütünlüğü bu anlaşmayla bir kez daha teyit edildi. İkincisi, Azerbaycan yaklaşık 30 yıldır işgal altında olan topraklarını geri alıyor. Bir kısmını karşı harekatı ile aldı, bir kısmını da Mutabakat çerçevesinde geri alıyor. Üçüncüsü, işgal altındaki Azerbaycan topraklarından kaçmak zorunda kalan kardeşlerimiz evlerine geri dönebilecek. Dördüncüsü, Nahçıvan ile Azerbaycan arasında bağlantılar tesis edilecek. Biz de Azerbaycan'ın talebi üzerine bu ateşkesin ve anlaşma hükümlerinin uygulanmasının denetimi amacıyla sahada olacağız. Bunun için üçlü anlaşmanın 5. maddesinde kayıtlı Ortak Merkez’in kurulması amacıyla 11 Kasım'da Rusya ile ayrı bir mutabakat zaptı imzaladık. Anlaşmanın, orta ve uzun vadede bütün bölgenin ve bu çerçevede Ermenistan'ın da yararına olacağına inanıyoruz. Barış ve istikrardan herkesin kazanmasını isteriz."
Türkiye'nin, 30 yıllık bu krizde, bu şekilde tarihi bir gelişme sağlanmasında merkezi rol oynadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, "Mücavir coğrafyamızda bize rağmen oyun kurulamayacağı, barış ve istikrarın yolunun Türkiye'den geçtiğini dost da düşman da bir kez daha görmüştür." şeklinde konuştu.