Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Çağın Gerçekliklerine Bigane Kalma Gibi Bir Lüksümüz Olamaz

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Dijital dünyanın imkan ve risklerinden haberdar olmak ve bu alanla ilişkilerimizi sürekli güncel tutmak zorundayız. Çağın gerçekliklerine bigane kalma gibi bir lüksümüz olamaz." dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda düzenlenen "Dijital Dünyada, Değerleriyle Aile Olmak" konulu 5. Aile Forumu'nun açılış programına katıldı.

Toplumun temelini oluşturan aile kurumunun güncel sorunlarına çözüm üretmek adına gerçekleştirilen bu forumun hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür eden Erbaş, İslam'ın en temel hedefinin, herkes için yaşanabilir bir dünya inşa etmek olduğunu vurguladı.

İslam'ın bir başka hedefini ise "Yeryüzünde adalet, merhamet, sevgi, saygı, huzur ve güvene dayalı bir hayat nizamı tesis etmek" olarak açıklayan Erbaş, "Vahyin beyan ettiği, Peygamber Efendimizin tebliğ ve temsil ettiği bütün ilkeler, ölçüler ve değerler, bu idealin gerçekleştirilmesine matuftur." ifadesini kullandı.

Erbaş, şöyle devam etti:

"Elbette bu kutlu idealin gerçekleşmesi, toplumu oluşturan bütün sosyal kurumların sağlıklı ve düzenli işlemesine bağlıdır. Bunların başında ise hiç şüphesiz aile kurumu gelmektedir. Birçok hikmete mebni olarak mukaddes bir akitle tesis edilen aile, insanlık tarihinin en köklü sosyal yapısıdır. Hatta insanoğlunun birlikte yaşama tecrübesinin ilk örneğidir. İnsan için aile, bir tercih değil tabii ve fıtri bir zorunluluktur. Tarihin hangi dönemine ve dünyanın neresine bakılırsa bakılsın, kuruluş yöntemi, niteliği ve işlevi farklı olsa da mutlaka bir aile yapısının mevcudiyetine rastlıyoruz.

Her şeyden önce insan, sosyal bir varlıktır. Sosyalleşme, yaratılışı gereği insanın vazgeçilmez ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç, ilk insandan itibaren aile kurumunu bir zaruret olarak gündeme taşımış ve insanlığın yeryüzü serüveni aileyle başlamıştır."

Aile kurmanın ve aile olmanın, Hazreti Adem'den bu yana nebevi bir sünnet olarak devam ettiğini anlatan Erbaş, Allah'ın bu konuda Kur'an-ı Kerim'de "Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik." buyurduğuna dikkati çekti.

Hazreti Peygamberin de bir hadisinde, peygamberlerin sünneti olarak zikrettiği dört şeyden birinin "nikah" olduğunu söylediğini aktaran Erbaş, "Bu sebeple Yüce Allah, insanın söz konusu fıtri ihtiyacının temini, onurunun korunması, neslinin devam etmesi, bireysel ve toplumsal huzurun hayat bulması için evliliği kanunlaştırmıştır. Aile hayatının kuruluşundan sonlandırılmasına kadar her aşamasıyla ilgili hüküm, ilke ve ölçüler vaz etmiştir. Bu sebeple aile, dinimizin erdemli insan ve faziletli toplum idealinin hareket noktası olmuştur." diye konuştu.

"Aile, insan için güvenli bir huzur ve sekinet limanıdır"

Ailenin, toplumun temeli olmasının yanında, sevgi, saygı ve güvene dayalı bir hayat yaşamanın en büyük imkanı olduğunu belirten Ali Erbaş, evlilik akdi ile kurulan ailenin, esasen dayanışma, yardımlaşma, emanet ve emniyet bilinci ekseninde bir hayat ortaklığını ve sosyal huzuru ifade ettiğini söyledi.

"Aile, dünyanın sıkıntıları ve hayatın gelgitleri karşısında insan için güvenli bir huzur ve sekinet limanıdır. Muhkem bir sığınaktır." ifadelerini kullanan Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aile kurumunun tarihi serüvenine baktığımızda bir olgu olarak süreklilik arz ettiğini görürüz. Dolayısıyla aile, dün olduğu gibi bugün de gelecekte de insanlık için en önemli sosyal yapı olma hüviyetini elbette koruyacaktır, korumalıdır. Buna insanların, toplumların ihtiyacı var. Teknolojinin ve dijital imkanların baş döndürücü bir hızla geliştiği günümüzde ise kentleşmenin yerini her türlü sosyal yapıyı dönüşüme zorlayan küreselleşmenin aldığını görüyoruz. İletişimin ve kültürel etkileşimin küresel ölçekte yaşandığı bu çağda, geleneksel ve kültürel özgünlükler, farklılıklar ve değerler, alabildiğine sorgulanır hale gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak birçok sosyal yapı gibi aile de ciddi yozlaşma yani dejenerasyon tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır.

İletişim ve etkileşimin bu denli küreselleştiği bir dünyada bütün değerleriyle aileyi korumanın hiç de kolay olmadığını kabul etmemiz gerekir. Zira yediden yetmişe hayatın her alanının internet teknolojilerinin etkisi altında kaldığı, zaman ve mekana dair sınırların kalktığı, sanal olan ile gerçek olan arasındaki çizginin neredeyse silindiği bir dünyada yaşıyoruz. Başta sosyal medya olmak üzere internet ve dijital dünya hem kültürel hem de toplumsal değişimleri alabildiğine hızlandırmaktadır."

"İnsanlığı büyük dönüşümlere zorlamakta"

Dijital dünyanın, algıların gerçeğe galip geldiği bu çağda, hızlıca kendi kültürünü oluşturduğunu ve insanlığı büyük dönüşümlere zorladığını dile getiren Erbaş, "Öte yandan dijital dünyanın öne çıkardığı hayat tarzının, hazla, hızla ve hırsla tüketim anlayışı üzerine kurgulandığını görüyoruz. Benmerkezci bir yaklaşımla her türlü değerin kişisel menfaat aracı haline dönüştürüldüğüne şahit oluyoruz. Nitekim dijital mecralarda, özgürlük söylemleriyle bir taraftan bireyselleşme teşvik edilirken diğer yandan da bireyselleşmenin önünde engel olarak görülen aile kurumu ötelenmekte ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Erbaş, şöyle konuştu:

"Bu meyanda kapitalist toplum yapısının yol açtığı bireysellik ve bencillik eğilimleri daha fazla görünür hale gelmektedir. Fark edilme ve beğenilme dürtüsünün kontrolünde oluşturulan sanal kimliklerle insanlar, sadece sanrıdan ibaret sayılabilecek dijital sosyalleşme biçimlerine mahkum edilmektedir. Örften, maruftan, kadim değerlerden ve yerleşik davranış kalıplarından kopuşu beraberinde getiren bu durum, aile kurumunu ve ailevi değerleri ciddi anlamda erozyona uğratmaktadır.

Bu süreçte popüler kültürün psikolojik baskısına maruz kalan modern çağ insanı, kendisinin tek başına yeterli olduğu vehmine kapılmakta ve bireysel özgürlük alanını daralttığı gerekçesiyle aile kurma veya aile hayatını koruma hususunda isteksiz davranmaktadır. Bütün bu olumsuzlukların temelinde, insanın fıtratında var olan ilgi görme ihtiyacının yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. İnsanları geleneksel değer yargılarından uzaklaştıran, bir bilinmezliğin ardına düşüren bu açlığın temel sebebi, dijitalleşme ve küreselleşmeyle birlikte aile bireyleri arasındaki ilişkilerin örselenmiş olmasıdır."

Toplumun her türlü değişim ve dönüşümünün, aile kurumuyla doğrudan ilişkili olduğuna vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, toplumsal gelişmenin ailede başladığı gibi, çözülmenin ve bozulmanın merkezinde de aile olduğuna işaret etti.

Erbaş, ailenin aynı zamanda toplumsal kontrolün önemli mekanizmalarından da biri olduğunu dile getirerek, insanın sosyalleşmesi kadar insani değerlerin, kültürel kimliğin ve toplumsal sürekliliğin korunması ve geleceğe taşınmasının da aile kurumunun sıhhatine ve sürekliliğine bağlı olduğunu kaydetti.

"Erdemli bireyler ancak sağlam bir aile yuvasında yetişebilir"

Dünyaya gelen her insanın, ilk eğitimini aldığı en temel eğitim yuvasının aile olduğunu ifade eden Erbaş, sevginin, huzurun, barışın, şefkatin, merhametin ve insanı varlıklar arasında üstün kılan bütün değerlerin eğitim yuvası olan ailenin, bir fazilet kaynağı olduğuna da değindi.

İnsanın inanç, fikir, ahlak ve vicdan dünyasının burada şekilleneceğine dikkati çeken Ali Erbaş, "Biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik gelişimi, ailede gerçekleşir. Maddi ve manevi boyutuyla sağlıklı nesiller, tutum ve davranış boyutuyla erdemli bireyler, duygu ve düşünce boyutuyla tutarlı insanlar ancak sağlam bir aile yuvasında yetişebilir." diye konuştu.

İnsanın inanç, ahlak ve kültür değerleriyle huzur içerisinde geleceğe yürüyebilmesinin, aile yuvasının niteliğine bağlı olduğunu vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:

"Bilhassa fıtri bir ihtiyaç olan sevgi, saygı ve güven duygularının doyuma ulaşması hususunda ailenin yerini dolduracak alternatif bir sosyal yapı söz konusu değildir. Dünyayı yaşanabilir kılacak tüm değerler, ancak sağlıklı ve sağlam temeller üzerine inşa edilmiş aileyle kaimdir. Bütün bu değerler, aileden hayata hakim olur. Söz konusu sorumluluğun, fiziksel ve duygusal dünyamız kadar dijital ve sanal mecralardaki tutum ve davranışlarımızı da kapsadığının altını çizmek isterim. Bu itibarla bizler, öncelikle dijital dünyanın gerçeklikleri karşısında sağlam bir duruş sergilemek mecburiyetindeyiz. Dijital dünyanın imkan ve risklerinden haberdar olmak ve bu alanla ilişkilerimizi sürekli güncel tutmak zorundayız. Çağın gerçekliklerine bigane kalma gibi bir lüksümüz olamaz. Çünkü bizim insana, hayata ve dünyaya dair bir gelecek tasavvurumuz var.

Bizlere düşen, ailemizi, gençlerimizi, çocuklarımızı bu süreçte doğru yönlendirmektir. Onların tasavvur, istikamet ve istikballerini etki altına alan dijital mecralarda daha dikkatli olmalarını temin etmektir. Sürecin nesnesi olma yerine öznesi olma noktasında bir irade ortaya koymalarını sağlamaktır. Ayrıca bu süreci bir fırsata dönüştürerek kendi medeniyet birikimimiz, kültürümüz, değerlerimiz ekseninde yeni içerikler üretip toplumumuza ve bütün insanlığa sunmaktır. Özellikle rahmet, sekinet ve muhabbet limanı olan ailevi değerleri dijital mecraların belirleyici faktörü haline getirmenin yollarını bulmaktır."

Diyanet İşleri Başkanlığının, Aile ve Rehberlik Bürolarıyla aile huzuruna rehberlik ettiğine de vurgu yapan Erbaş, "Şu an itibarıyla 81 il ve 360 ilçede 425'i Aile ve Dini Rehberlik Bürosu ve 16'sı Aile ve Dini Rehberlik Merkezi olmak üzere 441 noktada 2 bin 164 kadın, 1569 erkek toplam 3 bin 733 hocamızla milletimize hizmet sunmaktadır." bilgisini de paylaştı.

Forum, bugün ve yarın düzenlenecek çalıştaylarla sona erecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri