Hafta içinde tarafsız medyanın gündemini teşkil eden bir haber vardı. Hazine ve Maliye Bakanı artan döviz kurları hakkında bir gazeteciye verdiği cevapta '' döviz kuru benim için hiç önemli değil oraya bakmıyorum'' diyordu biran irkildim. Döviz kurları üzerinde yaşanan hareketlilik Hazine ve Maliye Bakanının işi değilse hangi bakanlığın yada hangi devlet otoritesinin işi olabilirdi. Bu olumsuzluğun çözümü de acaba yabancılara mı ihale edildi.. O zaman para politikalarına düzen veren kamu kuruluşlarının da yetkileri ellerinden alındı da vatandaşın bundan haberimi yok.
Ciddi ve hassas konulardaki sorulara devlet otoritesi baştan savma cevap verirse, konuya hassasiyet gösteren çevreleri hayrete düşüren kanaat oluşumuna neden olur. Halbuki devlet görevi, hafife alınacak bir makam olmayıp ciddiyet ister, özveri ister, samimiyet ister, şeffaflık ister hepsinden de önemlisi devletteki makamlar ikbal makamı değil meşakkat makamıdır. Tarih boyunca bu düşünce ve sorumlulukla görev yapan makam ve mevki sahipleri ülkelerine hep refahın, huzurun ve mutluluğun yolunu açmışlardır.
Makam, mevkii, ciddiyet ve hassasiyet deyince aklıma bu ifadelerden hareketle Türk kamu hayatına ışık tutan bir eser üreten; büyük Türk bilgini Yusuf Has Hacib geldi. Bakınız Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi) eserinin yazarı bilge adam Yusuf Has Hacib, eşsiz eserinde Hazinedar (bugünkü eşdeğeri Hazine ve Maliye Bakanı) nasıl olmalı sorusuna verdiği cevapta mealen;
Hazinedarın hareketi güven vermeli, olumluyu olumsuzu iyi seçebilmelidir. Devletin hassasiyetlerine gönülden bağlı, uyanık, tedbirli ve zeki olmalıdır. İnsan zekasını doğru yolda kullanırsa insanlık için yaptığı her mücadelede başarılı olur. Hazinedar haya sahibi de olmalıdır. Hayasız adamdan devlete hayır gelmez. İnsanı hayasız işlerden alı koyan hayadır. Devletin mal ve mülküyle cömertliğe kalkışmamalıdır. Bu ilkeye ters davranırsa devletin malını etrafa dağıtır, fakat karşılığını alamaz. Bu konularda eli sıkı bir hazinedar daha iyidir. Hazinenin malı cimri karakterli bir adam tarafından gözetilmelidir.
Hazinedar uyanık olursa; işler bozulmaz, hazineyi hesaplı tutar ve kendisini de yakmaz. İşini hesaplı ve düşünerek görür ve hiçbir vakit yanılmaz. Tedbirsiz ve liyakatsız davranırsa işleri sürekli karıştırır bundan da devlet hazinesi geri dönülmesi mümkün olmayan yıkım yoluna girer.
Hazinedar usta bir hesap insanı olmalı, her çeşit hesaba vakıf olup, gelir gider dengesini taviz vermeden gözetmelidir. Hazinedarın gözü tok olmalı, beytül malı (devlet malını) koruyup kollamada tavır ve hareketi ile güven vermeli, Allah korkusunu iliklerinde hissetmelidir. Helal ve haramı birbirinden ayırma yeteneğinde olmalı, milletin servetini kendi servetiymiş gibi kullanmaya kalkışanlara meydan vermemelidir.
Asrına damga vurmuş ve öğütleri günümüzde de geçerliğini koruyan büyük Türk bilgesi Yusuf Has Hacip tarafından 1069 yılında Balasagun'da yazımına başlanıp, 1070 yılında Kaşgar'da tamamlanan Kutadgu Bilig kitabında tarifleri yapılan ve kısmen de yukarıda değindiğim devlet adamı niteliği ve norm değerleri, günümüzdeki atama ve yetkilendirmelerde dikkate alınıyor mu. Takdiri siz okurlarıma bırakıyorum.
Ancak; günümüz üst düzey yöneticilerinin yönetim usul, anlayış, davranış ve hitap tarzlarına baktığımız zaman hayal kırıklığı yaşadığımız da bir gerçek. Vatandaşın umut bağladığı, problemlerine çare aradığı, umur beklediği devlet makamlarında oturan, devlet görevlilerinin ülkenin yaşadığı zorluklar karşısında son günlerde sarf ettikleri sözler yurttaşlarımız üzerinde hayal kırıklığı yaratmıştır.
Nitekim; Hazine ve Maliye Bakanının; döviz kuruyla ilgili bir soruya verdiği cevapta ''Döviz kuru benim için hiç önemli değil oraya bakmıyorum'' demesi, Milli Eğitim Bakanının; koronavirüs sebebiyle gerçekleşen uzaktan eğitim için, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından oluşturulan, öğretmen ve öğrencilere eğitimde büyük kolaylık sağlayan ''EBA (Eğitim Bilişim Ağı) nın çökmesi olumlu bir haberdir'' şeklindeki söylemi, Sağlık Bakanının; koronavirüs hastalığı konusunda ''her vaka hasta değildir'' şeklinde beyanda bulunması, Tarım ve Orman Bakanının; ''et fiyatları yüksek değildir'', saman ve buğday ithalatı konusunda ''paramız var ki ithalat yapıyoruz'' ifadesinde bulunması işlerini ne kadar hafife aldıklarının birer göstergesidir. Bu örnekleri çoğaltmak da mümkündür.
Bu beyanları örnek alarak, etkili makamlarda bulunan diğer devlet görevlilerinin de benzer tutum ve davranış içerisine girip, işlerine gerekli hassasiyeti göstermemeleri halinde kaybeden bizler yani ülkenin tüm vatandaşları olacaktır. Türk töresinde sözle ilgili güzel öğütler vardır. ''Anlayış ve bilgiye tercüman olan sözdür. İnsanı kıymetlendiren de kıymetten düşüren de dilidir. Gereğinden fazla konuşmanın kimseye faydası yoktur. Sözünü bilerek söyle ki herkese yol gösteresin'' gibi. Bunları çoğaltmak mümkündür. Allah kimseyi dilde ifade fakiri yapmasın. Bir atasözümüzü de hatırlatmadan geçemeyeceğim.
İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür;
Aklın süsü dildir, dilin süsü de SÖZDÜR.