Değerli okurlarım, 31 Mayıs 2021 tarihli "Faiz & Enflasyon" başlıklı yazıma; "Bu yazımda sizlere faiz ve enflasyon döngüsü ve bunların birbirlerine etkisi hakkında birtakım bilgiler vermek istiyorum. Özellikle, faiz konusu an itibariyle daha güncel olsa da, yakın bir gelecekte enflasyon olgusunun daha güncel olacağını ve daha çok gündemi meşgul edeceğini ön görebiliriz" şeklinde başlamış ve "Pandemi süreci ve üretim-tüketim dengesi de dikkate alınarak, halihazırda faiz oranının yüksek olduğu ve bunun da orta ve uzun vadede yüksek enflasyon olarak karşımıza çıkarak, yukarıda sayılan enflasyon etkilerinden daha fazlasının zuhur edebileceğinin öngörülmesi gerektiği" şeklinde bitirmiştim.
Nitekim bir hafta bile geçmeden açıklanan enflasyon rakamları gerekse giriş cümlesindeki gerekse sonuç cümlesindeki tespit ve öngörümü adeta teyit etmiştir.
Keşke aksi olsaydı, yanılsaydık!
Bugünkü yazımda, esasında bu döngünün bir parçası, tabiri yerindeyse, ‘sacayağının üçüncüsü’ olan döviz konusunu irdelemeye çalışacağım.
Döviz kuru, faiz ve enflasyon, milli bir ekonominin en önemli üç göstergesidir ve birbirini yakından etkilemektedir.
Bu üç göstergenin dengede kalamaması ekonomide farklı sorunlar meydana getirir.
Döviz nedir?!
Ekonomik açıdan bakıldığında döviz, iktisadi anlamda bir mal niteliğindedir.
Döviz borsaları da bazı özel nitelikleri olan piyasalardır.
Kısaca belirtmek gerekirse; New York, Londra, Tokyo, Frankfurt, Zürih ve Paris en büyük döviz borsaları arasında bulunmaktadır.
Ancak, döviz piyasalarını belirli bir yer ve mekanla sınırlı piyasalar olarak düşünmek doğru değildir.
Döviz borsaları, belirli coğrafi bölgelerde faaliyet gösterseler de, çeşitli elektronik haberleşme araçlarıyla birbirleriyle sürekli olarak ilişki içinde bulunurlar.
Denilebilir ki, günün her saatinde dünyadaki döviz piyasalarından herhangi birisi açık bulunur.
Mesela ABD'in batısında yer alan San Francisco'da borsalar kapandığında Uzak Doğu'da; Tokyo, Hong Kong ve Singapur borsaları, ayrıca bu borsalardaki çok uluslu Amerikan ve Avrupa bankalarının şubeleri yeni açılmışlardır.
Uzak Doğu borsaları kapandığında ise Orta Doğunun mali piyasaları ve merkezleri iki saatten beri çalışmakta olup Avrupa borsaları mesaiye yeni başlamaktadır.
Avrupa ile ortak çalışma saatleri sırasında New York borsasında faaliyet hacmi yoğunlaşmaktadır.
Londra bankaları coğrafi konumları dolayısıyla, günlük çalışma süresi içinde öteki Avrupa piyasaları ve Kuzey Amerika dahil olmak üzere, Uzak Doğu ve Orta Doğu piyasalarıyla işlem yapabilmektedirler.
Milletlerarası döviz borsaları 24 saat sürekli olarak çalıştıkları için döviz fiyatları (kurları) sürekli olarak değişirler.
Döviz bir iktisadi mal gibi işleme tabi tutulduğundan, dövizin bir arz/talebi ve dolayısıyla da bir fiyatı vardır.
Döviz fiyatlarına döviz kuru (Exchange Rate) denmektedir.
Döviz kuru, milli para biriminin yabancı para karşısındaki değeridir.
Bu teknik bilgilerden sonra uzunca sayılabilecek bir zaman süreci boyunca yükseliş trendinde olan dövizin faiz ve enflasyona etkilerinin nasıl olacağı ile ilgili öngörülerimizi ortaya koyabiliriz.
Sağlıklı bir ekonomik denge ve büyüme için faiz, enflasyon ve döviz kuru artışlarının birbirine yakın fakat yüksek olmaması büyük önem arz eder.
Döviz kuru, faiz ve enflasyon göstergelerinin birinde meydana gelen olumlu veya olumsuz değişikliğin diğerleri üzerinde de etkisi olacaktır.
Faiz merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için kullandığı en önemli silahtır.
Enflasyon faiz arasındaki ilişki ekonomistler arasında da tartışma konusudur.
Enflasyon ve faiz arasındaki ilişkiyi anlamak için öncelikle enflasyonun nedenine bakmak gerekir.
Enflasyonu yükselten sebepler talep artışından mı kaynaklanıyor?!
Maliyet artışından mı?!
Ya da her ikisinden mi?!
Kanaatimce, bizdeki enflasyonun oranı tartışılabilmekle birlikte, hem talep artışı hem de maliyet artışı kaynaklıdır.
Dolayısıyla yüksek enflasyon sadece talep artışından değil aynı zamanda maliyet artışından da kaynaklandığından çözümün de bu minvalde aranması gerekir.
Özellikle Pandemi sürecinde tüm Dünyada olduğu gibi ülkemizde de para arzına sebebiyet vermiştir.
Para arzındaki artış talep artışını da beraberinde getirir ve yüksek enflasyona neden olur.
Döviz kurundaki artış, enflasyonda yükselme eğilimine neden olan önemli bir sebeptir.
Enflasyonla döviz kuru arasındaki ilişkiye bakıldığında, döviz kurlarında meydana gelen bir değişiklik fiyatlara yansımaktadır.
Döviz kurundaki yükseliş ithal mal fiyatlarını etkiler özellikle hammadde ve enerji ithalatı yüksek olan ülkelerde kurdaki yükseliş nihai mala yansır ve fiyatlar genel düzeyinde artış gözlemlenir.
Faiz, hem döviz kurları hem de enflasyon oranı üzerinde etki gücü olan önemli bir araçtır.
Sermaye her zaman yüksek faiz getirisini amaç edinir.
Yerli sermaye beklediği kara ulaşamıyorsa, faizin yüksek olduğu ülkelere yönelecektir!
Günümüzde globalleşmenin de etkisiyle merkez bankaları faizleri dünyadaki genel eğilime göre belirlemektedir.
Dünyadaki eğilimin karşısında alınan kararlar, döviz kur riskini arttırarak enflasyonun yükselmesine ve büyümenin düşmesine neden olabilir.
Sonuç olarak, aralarında birbirini etkileme (tetikleme) ilişkisi olan döviz kuru, faizin ve enflasyonun düşük oranlı olması, her şeyden önce katma değeri yüksek olan üretimle mümkündür.
Üretim sonucunda elde edilecek yüksek karla yeni üretimde finansman (faiz) maliyetinin düşeceği ve bunun da enflasyona olumlu katkı sağlayacağı gerçeğini göz önüne alarak, topyekün bir üretim seferberliği başlatmak, özellikle de teknolojik ürünlere ayrı bir önem ve ağırlık vermemiz elzemdir.
O halde...
Sadece "düşmeli-inmeli-indirilmeli" dilek ve temennileri ile döviz kuru da, enflasyon da düşmemekte ne yazık ki!
Kalın sağlıcakla.
Prof. Dr. Seyithan Deliduman