İşin içine sağlık sıhhat girince bir çok konunun birçok olayın, bir çok gelişmenin önemi değişiyor, azalıyor.
Bu fertlerin hayatları açısından da öyledir, toplumlar içinde , devletler içinde öyledir.
Bugün dünyanın en önemli gündemi sağlık. İster saldırı ister salgın olarak bakınız korona virüs dünyada insanın, toplumun, devletlerin gündemini ve önceliğini sağlık alanına kilitledi.
Hep not ederim; insanoğlu her türlü şarta en kısa zamanda adapte olan, alışabilen bir varlıktır. Şimdi bu salgın saldırısının getirdiği şartlara da adaptasyonu 3-5 ay içinde sağladı. Hem de adına ‘yeni normal’ diyerek.
Şimdi her şeye ‘yeni normal’ şartlarla kaldığı yerden devam ediyor. Her ne kadar sağlık gündemin en önemli maddesi olsa da bu gündemin gölgesinde toplumsal, bölgesel ve uluslararası konuların devam ettiğini Libya, Akdeniz, Suriye, Irak, Filistin, Doğu Akdeniz gibi gelişmelerden anlıyoruz.
Türkiye son günlerde Libya’daki gelişmelerle adı dünyada ön plana çıktı. Libya’da desteklediği meşru hükümetin Hafter karşında Mısır, İtalya, Fransa, BAE, Suudi Arabistan, İsrail, Rusya dahil çoklu ittifaklara karşı ilerleme sağlaması dikkat çekici. Bu gelişmeler üzerine Akdeniz son günlerde iyice ısınmışa benziyor.
Dikkatimi çeken en önemli şey tüm bu gelişmeler yaşanırken İngiltere’nin adının hep gölgede kalmasıdır. Oysa dünyada olup bitenlerden İngiltere’yi ayrı tutmak mümkün değil. Olayların ön planında olmasa bile arka planında olmaması imkansızdır. Bu özellikle İslam dünyası ve Araplar olduğunda.
Öyleyse Suriye’de Libya’da Irak’ta, Mısır’da İngiltere olayların hangi noktasında yer alıyor? İngiltere böyle durumlarda mutlaka bir perde bulur. Bu perde bazen düşmanı görünenler bazen dostu görünenler olur.
Bu noktada Türkiye’nin uyanık olmaya ihtiyacı vardır. Yoksa bugünlerde Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak’ta elde ettiği avantajlar somut hale gelirken masanın başında İngiltere’yi paylaşımların ortasında kaymağı yerken görebilir.
“Kuzuların Sessizliği” bizleri rehavete sürüklemesin.
Gelinen noktada dünyadaki gelişmeler Türkiye’nin lehinedir. Türkiye bu gelişmelerden gerektiği gibi yararlanmak zorundadır. Hangi güç ve hangi kapital temsilciler olursa olsun yeni dünya düzeninde Türkiye’ye ihtiyaçları olacaktır.
ABD’nin devri bitmiştir. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde işleri tersine dönecektir. İngiltere ancak gölgelerden yararlanarak hayatiyetini sürdürmektedir. Dünya global yapıları 100 yıldır güçlerini ABD ve İngiltere üzerinden gösteriyorlardı. Şimdi bu iki maşanın ömrü doldu. Brezenski 1998 de yayınladığı ‘Büyük Satranç Tahtası’ kitabında dünyanın güç merkezi mutlaka Asya’ya doğal merkezine taşınacağını ifade etmişti. ABD’nin dünya liderliğini sürdürmesinin imkansız olduğunu vurgulamıştı. Bundan böyle ABD’nin kendi ayakları üzerinde durmasının planlarından bahsediyordu.
Şimdi o dönemlerdeyiz. Şimdi Türkiye 300 milyonu bulan Türk Dünyası ve 1.5 milyarlık İslam aleminin önderliği ile yeniden kurulan dünyada yerini alacaktır. Önümüzde 10-15 yıl içinde dünya global güç odakları mutlak surette kapitalizmden vaz geçecektir. Yeni bir sisteme geçmek zorundadır. İşte bu noktada bu güç odakları 1490’dan bu yana oluşturdukları ‘piç’ yapılardan kurtulmak zorundadırlar. Bunun içinde dünyanın kadim yapılarına ve hafızalarına muhtaçtırlar. Türkler ve Çinliler gibi.
Bu nedenle yeniden kurulacak dünyada Türk ve İslam alemi vazgeçilmezdir. 250 yıldır İslam’ın içini boşaltıp sadece korkuluk haline getirdikleri Müslümanların da gerçek dünyalarına dönmeleri gerekecektir. Müslümanları korkuluk haline getiren bu stratejinin tutmadı görülmüştür.
Kısaca yeni bir dünya kurulacak Türkiye’de bu dünyada yerini alacaktır.
Kalın sağlıcakla...