Ramazan’ın son haftasını İsrail’in yine saldırı, zulüm ve vahşeti ile karşıladık. Bayrama bu saldırı, zulüm ve vahşetle girdik.
Dünyada her zaman iyi ve kötünün savaşı yaşanacak. Onun mücadelesi hiçbir zaman bitmeyecek. Burada iyi ve kötünün ayrımını iyi yapmak zorundayız. Kötü hiçbir zaman ben kötüyüm demeyecektir. Hatta kötü iyi olduğunun propagandasını iyiden daha inandırıcı olarak yapacaktır. Bu nedenle insanlık iyi ve kötünün ikilemi arasında kalacak. Bu ikilemden kurtulabilen ve devamında iyi yönde irade koyabilen kazanacaktır.
Burada iyi ve kötü ayrımı nedir? Bunun iyi anlaşılması gerektiği unutulmamalıdır. Dünyadaki iyi kötü savaşı karşılıklı cepheleşmenin ötesinde bir biri içine girmiş çok girift ilişkidir. İyi ve kötü mücadelesi öncelikle insanın iç dünyasında başlar. Biz buna nefis mücadelesi deriz. Allah Resulü’nün bir gazadan dönerken söylediği gibi küçük cihattan büyük cihada gidişi nefis mücadelesine işaret eder.
İnsan kendi hayatında yaşadığı iyi ve kötü savaşının toplumlar ve milletler arasındaki şekline bizler farklı şekillerde şahit oluyoruz.
Bugün iyi –kötü savaşının temelini iyi anlarsak dünyada yaşanan mücadeleyi ancak anlarız. Sözünü ettiğim gibi hiç kimse kendi kötülüğünü kabul etmez. Kötü olarak kendini tarif etmez. Toplumların, milletlerin ve devletlerinde hiç birisi kötülük kavramını kabul etmez. İyi ve kötüyü o zaman nasıl ayırt edeceğiz?
İşte bu sorunun cevabında saklıdır bütün sır. Şunu iyi bilmemiz gerekir. İnsanın yaradılışının sırrı dünyayı imar ve ıslahtır. Dünyayı yaşanır kılmaktır. Eğer bir insan öncelikle kendine sonra ailesine, sonra topluma ve sonrasında insanlığa ve mahlûkata karşı faydalı bir yol üzerinde ise iyinin güzelin safındadır. Eğer kendi nefsinin çıkarının menfaatinin peşinde daim ‘ben merkezli’ bir düşünce içinde haktan adaletten hukuktan uzak vicdandan yoksun ise kötünün safındadır.
Aynı şey bugün dünya sahnesinde yaşanmaktadır. Her Ramazan ayının son haftasında zulmü reva gören bayramı mateme çeviren İsrail’in bu tavırlarına karşı sessiz kalan, seyirci kalan, destek olan kim varsa kötüler cephesindedir. Buna karşı ses çıkaran, karşı koyan varsa da iyi cephesindir.
Cuma günkü yazımda ifade ettiğim gibi Türkiye dünyada nerede bir zulüm, nerede bir vahşet nerede bir haksızlık varsa şükür ki ona karşı sesini çıkarabilmektedir.
İsrail’in saldırı, zulüm ve vahşetlerine karşı aradan geçen uzun süreden sonra ilk defa yeterli olmasa da gür ve yüksek sesle bir mücadele ortaya konmaktadır. Yüzlerce Filistinli kardeşimiz şehit düşmüş, binlercesi yaralanmıştır. Ama ilk defa İsrail bu kadar sert bir kayaya tosladığını anlamış ölümü ensesinde hissetmiştir.
Türkiye tıpkı insanın dünyadaki en önemli görevi imar ve ıslah vazifesi gibi bir misyonu üstlenmiştir. Bu tavrını İsrail’in zulmünün sonlanması için göstermiştir. Öyle bir görev ki İsrailli bile ülkesinde yaşanan zulümden korunmak için ülkemize sığınmaktadır. Şu bilinsin ki Kudüs’te Mescid’-i Aksa’da ve Ortadoğu’da hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Filistinli mahzun olmayacak, iyilerin başı öne düşmeyecek, çaresizlik yaşamayacaktır.
Türkiye dünyanın iyi cephesinde oldukça iyilik hâkimiyetini artıracak kötülük kaçacak delik arayacaktır. Dünyanın kötüleri tamamıyla ortaya çıkmış artık demokrasi ve insan hakları maskeleri düşmüştür. Türkiye’nin önderliğinde hak ve adalet cephesi kurulmuş zulme ve haksızlığa karşı yerini almıştır.
İyi ve kötünün savaşında hak ve adalet için tavrını alan Türkiye’ye selam olsun..
Kalın sağlıcakla..