Resesyon (ekonomik durgunluk, daralma); ekonomik krizlere de davetiye çıkaran bir terimdir. Peki ekonomik kriz nedir. İktisatçılar ekonomik krizi; mal ve hizmet üretim maliyetlerinin çeşitli nedenlere bağlı olarak kabul edilebilir sınırları aşacak şekilde dalgalanma göstermesi ve buna bağlı olarak ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması, ileriye dönük olarakta ekonomide büyük bir belirsizliğin ortaya çıkması olarak tanımlamaktadır.
Dünyada kayda geçen ilk daralma 1876 yılında Kuzey Amerika ve Avrupa da yaşandı. Bu durgunluk 1879 yılına kadar sürdü. Küresel ekonomiyi etkileyen bu olumsuz tablonun içinde ABD'de yüksek enflasyon gerçekleşmesi; spekülatif yatırımlar, Almanya ve ABD'de altın para sistemine geçilmesi ve Prusya-Fransa savaşı yer almaktadır.
1907 yılında borsaların çöküşüyle başlayan panik yirminci yüzyılın ilk mali krizine yol açtı. Yaşanan bu ekonomik krizin önemli sonuçları da oldu. Bunlar arasında ABD Merkez Bankası (Fed) sisteminin kurulmasına yol açan parasal bir reform başlatıldı.
1914 yılında ise Birinci Dünya Şavaşına giden süreçte ülkelerde askeri tansiyonun yükselmesi, küresel piyasalarda ciddi kıymet satışlarının yaşanmasına ve bu hareket de finansal krizin tetiklenmesine yol açtı.
Ellerindeki menkul kıymetlerin parasal karşılığını alamayacağından endişe duyan yatırımcılar hisse ve tahvil piyasalarında yüklü satışlar yaparak nakde dönmeye başladılar. Gelen satışların ardından; Londra borsası beş ay ve ABD borsası ise dört ay boyunca kapalı kaldı. Bu krizde daralma oranı %6,7 olarak gerçekleşti.
Yine Birinci Dünya Savaşının yarattığı ekonomik sorunlar dört yıl süren bir resesyona sebep oldu. Savaşın son dönemi olan 1917 yılında başlayan ekonomik daralma 1921 yılına kadar etkisini gösterdi bu dönemdeki daralma ise %4,4 oranında kaldı.
Dünya da en büyük ekonomik daralma %17,6 ile 1930-1932 yılları arasında yaşandı. Yirminci yüzyılın en derin ekonomik krizi olan Büyük Buhran, 1929 yılında New York Borsasının çökmesiyle başladı. Hisse fiyatlarının çakılmasına yol açan yüklü miktardaki satışların yaşandığı gün tarihe Kara Perşembe olarak geçti.
New York Borsasının çökmesinin ardından birçok şirket iflasını açıklarken, yüz binlerce insan da işsiz kaldı. ABD ve Avrupa finansal krizin olumsuz etkilerinin en çok hissedildiği yerler oldu.
Daralma tarihinin %15,4 oranı ile ikinci büyük resesyonu 1945-1946 tarihlerinde gerçekleşti. Bu dönemde yaşanan daralmanın esas nedeni İkinci Dünya Savaşı oldu. 70'den fazla ülkenin katıldığı bu savaş, Avrupa ve ABD'de yarattığı etkilerle küresel ekonominin temellerinde ciddi değişimlere yol açtı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan krizin atlatılmasıyla ekonomik canlanma süreci başladı. Ancak 1970'li yıllara gelindiğinde küresel ekonomi resesyon ile yüksek enflasyonun aynı anda görüldüğü stagflasyon dönemine girdi. Bunun en büyük tetikleyicisi ise 1973 yılındaki petrol krizi oluşmuştur.
1973 yılındaki petrol krizinin ardından 1979 yılına yaşanan enerji krizi, yeni bir resesyon dönemini başlattı. Bu kriz hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkeleri etkiledi. Japonya ve ABD gibi ülkeler krizi ucuz atlatırken, OECD ülkelerinde krizin etkileri 1980'li yıllara kadar sürdü.
2009 yılına gelindiğinde ABD'de düşük gelirlilere verilen subprime mortgage kredilerinin geri ödemelerinde yaşanan sorunlar emlak sektörünün çökmesine neden oldu. Buna bağlı olarak da finans sektöründe büyük çaplı iflaslar meydana geldi. Uluslar arası Para Fonu'na (iMF) göre 1930-1932 yılları arasında yaşanan Büyük Buhrandan sonra 2009 yılına kadar süreçte en ciddi ekonomik ve finansal çöküş yaşandı. Yaşanan likidite sorunları tüm dünyayı etkiledi. Ancak krizden en çok gelişen ülkeler etkilendi.
2020 yılına geldiğimizden ise; Dünya Bankası koronavirüs salgını nedeniyle küresel ekonominin yüzde 5, kişi başı Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın da %6,2 oranında azalacağı tahmininde bulunuyor. 2019 yılında Aralık ayı sonunda ortaya çıkan koronavirüs nedeniyle dünya ölçeğinde birçok önlem alındı. Çoğu yerde seyahat kısıtlaması getirilmesi başta turizm sektörü olmak üzere birçok sektörü olumsuz yönde etkiledi. Bazı çevrelerde salgına bağlı olarak kısa dönem ekonomik faaliyetleri %10 yavaşlayacağı varsayılarak kısa dönemde yaklaşık 31,7 milyar TL tutarında GSYH kaybı olacağı dile getiriliyor. Salgının uzun dönemli etkileri dikkate alındığında ise ekonomik kaybın kısa dönemli tahminlerden daha yüksek olacağına vurgun yapılıyor.
Bazı akademik çevrelerce salgın döneminde büyüme oranında düşüş, işsizlik oranında artış, enflasyon oranında artış, ödemeler dengesinde bozulma, bütçe dengesinde bozulma ve dış finansman temininde zorluklar yaşanabileceği öngörüsüne yer veriliyor.
Ülkenin bu olumsuzlukları yaşamaması yada olumsuz etkilerin hafif atlatılması için, ekonomik kayıpların minimize edilmesi amacına yönelik olarak yatırım ve üretim faaliyetlerinin kesintisiz sürdürülmesi, turizm geliri kayıplarının önüne geçecek tedbirlerin alınması, devlet teşviklerinin arttırılması ve nakit pozisyonunun rahatlatılmasında fayda görülmektedir.
Ekonomik krizlerden gerekli ders alınmadığı takdirlerde, en ufak olumsuz gelişmeden dahi, ciddi manada etkilenen bir ekonomik yapı oluşur. Ancak gerekli dersler çıkarılır ve tedbir alınırsa, bünyedeki bağışıklık sistemi geliştirileceğinden sarsıcı bir etki görülmeyip oldukça hafif atlatılır.