Dünya ekonomisi bir kaos döneminden geçiyor. Küreselleşme ve kapitalizmin sorunları tartışılırken, Çin’in en önemli sanayi kenti Wuhan’da başlayan Covid-19 salgınıyla bu kaos iyice açığa çıktı. Şimdi küresel krizden en çok turizm mi, havacılık mı, sanayi mi etkilenecek tartışmaları yapılıyor. Ancak belli ki, etkilenmeyecek sektör de ülke de olmayacak.
E-ticaret de bu süreçten fazlasıyla etkilenen sektörlerden. Evinizde, işyerinizde, akıllı telefonunuzdan istediğiniz ürünü sipariş ediyorsunuz. Ya aynı gün ya da en geç üç gün sonra elinizde...
Bilişim Sanayicileri Derneği’nin e-ticaret raporundaki verilere göre 2018’de Türkiye’de aralarında Trendyol, n11, Hepsiburada, İstanbul Bilişim gibi önemli markaların olduğu 799 e-ticaret sitesinin geliri 59,9 milyar TL olarak gerçekleşti.
Ancak hızlı gelişen ve daha yolun başında olan bu sektörde son günlerde ciddi sıkıntılar var. Hem kendim yaşadım, hem de çok sayıda şikâyet gelince neler oluyor soruşturdum. En önemli kaynağı güven olan ticaret sitelerine güvensizlik tavan yapmış durumda.
Sektörün sıkıntıları, meşhur alışveriş çılgınlığı günü olan kasım ayındaki “kara cuma” ile başlıyor. Bir günde 4,5 milyar TL’lik ürün satılınca, beklenmeyen talep önce bankaların işlem kapasitesini sarsıyor. Ardından siteler ürün temininde sıkıntılar yaşamaya başlıyor. Ürünlerin kargoyla dağıtımında ise büyük aksamalar gerçekleşiyor. Bugün hâlâ teslim edilmeyen yüz binlerce ürün var.
YÜZDE 80 ÇİN’DEN
Kasım’daki bu kara dalgaya bu kez Türkiye’nin ithalat engelleri katılınca, gümrükten ürün çekmek zorlaşıyor. Bu sıkıntıların üzerine ocak sonunda başlayan koronavirüsü ise olaya tuz biber ekmiş.
E-ticaret sitelerinin sattığı ürünlerin yüzde 80’i Çin’den ve Uzak Doğu’dan geliyor. Virüs nedeniyle üretimi duran Çin’den tedarik artık çok zor. Arzın azaldığı bu piyasada bu kez fiyatlar artıyor. Bir e-ticaret sitesinin yöneticisi şunları söylüyor:
“e-Ticaret ürünlerinin yüzde 80’i ithalat kaynaklıydı. Bugün sattığımız ürünün yerine yenisini koymaya kalktığımızda, sattığımızdan yüzde 10 pahalıya alıyoruz.”
E-ticaret siteleri şimdi yeniden yapılanıyor. Uzakdoğu’dan gelen ithal ürünlerin yerini Türkiye’de üretilen farklı ürünler alacak. Bu arada mal bulmak o kadar zor ki. Almanya’da buzdolabında spot piyasa oluşmuş.
Bu durum pazardaki rekabeti daha da artıracak. Görünen o ki, peş peşe gelen darbeler Türkiye’deki e-ticaret şirketlerini sarsmaya devam edecek.
DUMANKAYA TMSF KAVGASI
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 2016’dan beri Türkiye’nin 44 ilinden toplam 985 şirkette kayyım olarak görev yapıyor. FETÖ soruşturmaları nedeniyle TMSF’ye geçen bu şirketlerde 50 bine yakın istihdam var. Elindeki şirketlerin toplam aktif büyüklüğü yaklaşık 60 milyar TL. Yani TMSF Türkiye’nin en büyük holdinglerinden.
Başkan Muhiddin Gülal, geçen günlerde elde kalan şirket sayısını 800 civarında açıkladı. Rakamın azalmasının nedeni bazı şirketlerin tasfiye edilmesi. Ancak bir yandan da bazı davalar bitmeye başladı. Örneğin birlikte yargılandığı isimler arasında Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın da bulunduğu Faruk Güllüoğlu, 8 yıla yakın ceza aldı ama kendi adıyla anılan baklava zincirini geri almaya hazırlanıyor.
Bugünlerde dava sonuçlarını bekleyen bir grup ise Dumankaya İnşaat. FETÖ’ye üyelikten yargılanmakta olan Dumankaya ailesinden içeride olan yok.
Dumankaya mağdurları ile uzun süredir irtibat halindeyim. Onlar evlerini almak için mücadele veriyor. Şirketin ortaklarından Uğur Dumankaya ise son günlerde TMSF kayyımlarına yaptığı sert açıklamalarla dikkat çekiyor.
Dumankaya ailesi haziran ayında mahkemenin sonuçlanmasını bekliyor ve suçlu bulunsalar bile şirketlerini alacaklarına inanıyorlar. Dumankaya, attığı tweet’lerle kayyımları şirketi zarara uğratmak, mallarını haraç mezat satmakla suçluyor. Şu iddialarda bulunuyor:
“Bazıları şaşırıyor olabilir. Neler oluyor? Aile ile geçici yönetim kavga mı ediyor? Biz 40 aydır aynı seviyede mücadelemize devam ediyoruz. Perde arkasındaki mücadelemiz kamuoyu önünde aşamasına geçti. Hukuki mücadele ise daha yeni başlayacak. Kör kuruşumuzun takipçisi olacağız..”
Uğur ve Barış Dumankaya’nın sanal dünyadan mücadelesini yakından izleyenler ise gerçekleşmeyen 4 projeden kısıtlı tasarruflarıyla ev alan 10 bine yakın kişi. Bakalım bu mücadelenin sonunda yüzü gülen kim olacak!
KONGRELER BİTTİ, BORSA KAPANDI!
İstanbul’un yeme içme alanında efsane adreslerinden biridir Borsa Restoran. Yaklaşık 25 yıl önce kurulan restoranın Boğaz manzaralı masalarında siyasetçisinden sanatçısına, iş insanından esnafına farklı kesimler bir araya gelirdi. Ünlü yazar Yaşar Kemal bu isimlerden biriydi, Kemal’e ayrılan özel masada kimi zaman Zülfü Livaneli’yi kimi zaman çok önemli bir yabancı yazarı görmeniz mümkündü.
Trabzonlu Rasim Özkanca’nın 1983’te tarihi Borsa Lokantası’nı alarak Lütfi Kırdar Kongre Vadisi’nde açtığı restoranda, NATO İstanbul Zirvesi’nde aralarında George Bush’un olduğu 30 devlet başkanı, 140 savunma ve dışişleri bakanı, 200 büyükelçi ağırlanmıştı. Bill Clinton’lu AGİK, Dünya Gazeteciler Birliği-WAN, İslam Kalkınma Örgütü, OECD organizasyonlarında da katılımcılara Türk yemeklerinden oluşan menüyle hizmet verilmişti.
Yıllar içinde Boğaziçi Borsa Restoran’dan sonra Adile Sultan, İstinye Park ve Ankara Next Level’da şubeler açıldı. 2013’te ise Ferit Şahenk’in yeme içme şirketi D’reams, hisselerin yüzde 51’ini aldı. Ancak bir süre sonra önce İstinye Park sonra Next Level şubeleri kapandı. Şimdi de sıra Boğaziçi Borsa’da...
2015 sonrası uluslararası kongrelerin Türkiye’den uzaklaşmasıyla kongre vadisinin boş kalması, ulusal kongrelerde ise Haliç’in tercih edilmesi, müşteri sorunu yaratmıştı. Lütfi Kırdar belediyenin. İşletme ise Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’ne (TÜRSAB) ait. Birlik de uzun yıllar Borsa’ya olan borçlarını ödemeyince Özkanca tahliyeye karar vermişti.
İşte bu karar bu hafta gerçekleşti. Özkanca Boğaziçi Borsa’ya kilit vurdu.
Özkanca Türk yemeklerine olan gönül bağını Adile Sultan Borsa’yla sürdürecek. Oğlu Umut’un işlettiği Masa ise ailenin farklı kulvarda yol alacağını gösteriyor.