“Doğanın ilkel güçleriyle oynadınız Bay Beale ve ben, buna asla izin veremem! Anlaşıldı mı? Sâdece bir iş anlaşmasını bozduğunuzu sanıyorsunuz ama durum, çok farklı. Araplar, bu ülkeden milyarlarca dolar götürdüler ve şimdi onları, geri getirmeliler. Bu, denizdeki gelgit olayı gibi ekolojik bir denge. Uluslar ve halklar açısından düşünen yaşlı bir adamsınız. Uluslar yok, halklar yok, Ruslar yok, Araplar yok, 3. dünya yok, batı diye bir yer yok! Sâdece her şeyi kapsayan bir sistemler sistemi var. Bu sistem çok iyi çalışıyor. Muazzam bir entegre. Çok değişken çok uluslu dolar egemenliği var. Petrol dolarları, elektro dolarlar, multi dolarlar, marklar, poundlar… Bu gezegendeki hayâtın bütünlüğünü belirleyen, para sistemlerinden başka bir şey değil. Günümüzün doğal dengesi, işte bu! İşte günümüzde işlerin atomik, atom ve atom altı ve galaktik düzenidir bu ve siz doğanın ilkel güçleriyle oynadınız. Bunun bedelini ödeyeceksiniz!”
Bu cümleler, Sidney Lumet’nin 1976’da çektiği Network filminden. Filmde reytingi çok yüksek olan bir haber sunucusu var. Sürekli toplumdaki çarpıklıkları haykırıyor. Ne söylese olay oluyor. “Camı açıp bağırın” dese binlerce insan, camı açıp bağırıyor. Halk, ona, “kızgın peygamber” diyor.
Fakat birgün bu kızgın peygamber, ABD’ye yatırım yapan, şirketleri satın alan Suudları istemediğini söylüyor. Halka seslenerek, Beyaz Saray’a milyonlarca protesto telgrafı çektiriyor. Ne mi oluyor? “Şöyle yamacıma gel” diyor, patron. Yukarıdaki sözleri, suratına çarpıyor.
Şimdi gözlerimizi kapatalım ve sürekli fetöyle mücâdele eden kızgın peygamberlerden birini, gözümüzün önüne getirelim. Ben Nedim Şener veya Yâkup Köse’yi hayâl ediyorum. Çünkü fetöcüler yüzünden hapse bile girdiler. Şener’in/Köse’nin, 15 Temmuz darbesinin finansörü BAE ile yatırım anlaşması imzâladığımız gün, ekrandan veya köşelerinden şöyle bir çağrı yaptıklarını hayâl edelim:
“15 Temmuz Darbe Girişimi’ni finanse eden, ecdâdımıza hakâret eden BAE ile yapılan ticârî anlaşmaları protesto ediyorum! Haydi sizde edin! Yarın sabah kalkın ve Külliye’ye protesto telgrafı çekin! 15 Temmuz şehidleri için bunu yapın!”
Bu çağrının işe yaradığını, milyonlarca protesto telgrafı çekildiğini ve BAE’nin anlaşmayı bozduğunu varsayalım. Ne mi olur? Bu arslan parçaları çağrılır ve kızgınlık neymiş öğretilir.
“Doğanın ilkel güçleriyle oynadın Nedim/Yâkup! Buna asla izin veremem! Bir iş anlaşmasını bozduğunu sanıyorsun ama durum çok farklı. Araplar, bu ülkeden milyarlarca dolar götürdüler ve şimdi onları geri getirmeliler. Bu, denizdeki gelgit olayı gibi ekolojik bir denge. Uluslar ve halklar açısından düşünen zavallı bir adamsın. Uluslar yok, halklar yok, BAE yok, Araplar yok, Türkler yok, fetö yok, 15 Temmuz yok. Sâdece her şeyi kapsayan bir sistemler sistemi var. Bu sistem, çok iyi çalışıyor. Muazzam bir entegre. Çok değişken çok uluslu dolar egemenliği var. Petrol dolarları, elektro dolarlar, multi dolarlar… Bu gezegendeki hayâtın bütünlüğünü belirleyen, para sistemlerinden başka bir şey değil. Günümüzün doğal dengesi, işte bu! İşte günümüzde işlerin atomik, atom ve atom altı ve galaktik düzenidir bu ve sen, doğanın ilkel güçleriyle oynadı. Bunun bedelini ödeyeceksin!”
İşte bu yüzden mezkûr kızgın peygamberler ve onların kopyeleri, kardeş(!) ülke BAE ile anlaşma imzâlandığı gün sustular. Ekolojik dengeyi bozmadılar. Çünkü patronları, mutlu son istedi.
O TOKAT, SÂDECE AHMET DEMİR’E ATILDI
Bu arada bir “ekolojik para dengesi” daha oldu. Canlı yayında Fatma Şâhin’in gözü önünde İHA muhâbiri Ahmet Demir’i tokatladığı için istifâ eden Muharrem Sarıkaya, Habertürk’e geri döndü. Demir ile Sarıkaya’nın uzlaştığı söyleniyor. Sarıkaya’ya dâvâ açılmayacakmış. “O tokat bize atıldı” diye kükreyen Türkiye gazetesi yazarlarından ses sedâ yok.
Çünkü patron, mutlu son istedi.
Ekolojik dengeyi bozan, bedelini öder. Bu kadar!