Aslında nedendir bilinmez ama son yıllarda bazı tarihler siyaseten çok önemli hale geldi.
Bunlardan bir tanesi kuşkusuz 17-25 ARALIK!
Türkiye'de önemli bir kesim tarafından cumhuriyet tarihinin en geniş çaplı ve en büyük yolsuzluk operasyonu olarak görülen, bir kesim tarafından da hükümeti devirme teşebbüsü olarak tanımlanan 17-25 Aralık'ta yaşananların üzerinden tam tamına 8 yıl geçti.
Ne tesadüf ki, dolar kurunun 20 liralara tırmandığı, Recep Tayyip Erdoğan’ın kur’a müdahale ettiği ve tekrar Dolar’ın normalleştirilmeye çalışıldığı olaylar zinciri de yine bir 17-25 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti…
Bugün 17-25 Aralık haftasının tam ortasındayız ve tarihler 23 Aralık’ı gösterirken; herkes 20 Aralık akşamı jet hızıyla düşen Dolar kurunun nasıl düştüğünü, bir kesim de nasıl yükseldiğini tartışıyor. Hükümet olanları ‘dış güçler’e bağlarken, muhalefet hükümetin ülkeyi yönetemediğine bağlıyor. Hatta bugünlerde , dolar kuruna nasıl ve nereden müdahale edildiği, hatta Merkez Bankası’nın ‘kayıp’ 128 Milyar’ı ile kimin ya da kimlerin kura müdahale ettiği iddiaları havada uçuşuyor….İddiaların biri bin para…Ekonomistler kurun bundan sonra izleyeceği yol haritası konusunda ikiye bölünürken, 17 -25 Aralık haftasının bitmesine de malum sayılı günler kaldı…
Ve ben diyorum ki : bu da ekonominin 17-25 Aralık’ı!!!!
Neden mi?
O gün ayakkabı kutularında bulunan Dolar’ları bugün Dolar müdahalesinde arıyoruz en basitinden de ondan…
Kur’un artmasına sebep olup Dolar alanlar ile, inmesi için Dolar bozduranlar ve her iki durumda da rantsağlayanlar gibi üç tarafı olan Dolarcılar arasındaki olaylar nasıl son bulacak merakla bekliyorum.
Ancak görünen o ki, 8 yıl önceki ayakkabı kutularındaki Dolar’ların izleri , bugün farklı mecralarda aranıyor. Ve bu kez daha çok kitleleri etkiliyor! Daha çok mecrayı etkiliyor.
Peki 8 yıl önce neler olmuştu?
17 Aralık 2013 sabahı, 'rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık' gibi suçlamalarının yöneltildiği birçok kişi dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatıyla gözaltına alındı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz'ün koordine ettiği operasyonda o dönemdeki İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, soruşturmayı hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon olarak değerlendirdi.
Hükümet yetkilileri yaptıkları açıklamalarda operasyonun arkasında Gülen Cemaati'nin olduğunu iddia ederek devleti ele geçirmeye çalışan bir 'paralel yapı' olduğunu öne sürdü.
18 Aralık 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma dosyasının geniş olduğu ve fazla iş yükü gerektirdiği gerekçeleriyle, soruşturmaya ek 2 savcı daha atadı ve savcılar arasındaki herhangi bir ihtilaf durumunda soruşturmaya ilişkin kararların 2'ye 1 çoğunlukla alınması talimatını verdi.
25 Aralık'ta Savcı Muammer Akkaş yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan'ı da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırladı ancak Emniyet Müdürü Selami Altınok, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirdi.
Soruşturmaya ilişkin dosyaya ait teknik detayların, görüntülerin ve ses kayıtlarının sosyal medya üzerinden çok hızlı şekilde belli hesaplar üzerinden kamuoyuna servis edilmesi pek çok kesimde operasyonun siyasi bir hedefinin olduğu şüphesini uyandırdı.
Ve 1 yıl sonra dosya takipsizlik ile ortadan kalktı…..FETÖ ile büyük mücadele başladı.
Görünen o ki , ekonominin 17-25 Aralık’ının sonuçlarını görmek için biraz daha zamana ihtiyaç var. En azından TL mevduatlarının en kısa süresi olan 3 ayın sonunu beklemek gerekecek.
Bu kez oyun da , mücadele de , taraflar da, hem daha büyük hem de herkesin cebini etkiliyor ve yarınını belirliyor…
Ve:
Ve bu durumun TAKİPSİZLİK ile sonuçlanması zor görünüyor.
Yani?
Herkes ve hepimiz gidişatı ve sonucu TAKİP EDECEĞİZ!
Ve bu durumun kime ve kimlere yaradığını zaman içinde çözeceğiz.
Malum şimdilik zarara uğrayan tüm Türk milleti.
Peki ama fayda sağlayan kim?
Şimdiden ve ilk elden, en azından tarihler itibarıyla , ‘adres belli ‘demek mümkün.
Yakın zamanda deliller de ortaya dökülecek. Kimsenin kuşkusu olmasın.
İzleri takip etmeye devam edeceğiz.