Elalemin tek bir balığı, sizin üç yalının fiyatını geçmişse...

Doğan Satmış

Doğan SATMIŞ

Japonlar sushi meraklısı ya, balık oralarda çok önemli. Sushi'nin de en iyisi mavi yüzgeçli orkinos  yani ton  balığından yapılıyor. Bu yüzden mavi yüzgeçli orkinos Japonya'da çok para ediyor.

Geçen hafta yine bir açık artırma düzenlendi, 278 kiloluk bir ton balığı 3 milyon 100 bin dolara satıldı.

3 milyon 100 bin doların Türk lirası karşılığı bugünkü kurla 16 milyon 650 bin lira ediyor. Bu hesaba göre balığın kilosu 59 bin liraya geliyor. Neredeyse altın fiyatı.

Peki nasıl oluyor da tek bir balık bu kadar para ediyor. Türk parası bu kadar mı değersiz?

Hayır haksızlık etmeyelim. Balığın bu kadar para etmesinin iki özel gerekçesi daha var. Biri satın alan, kendi restoran zincirinin reklamını yapıyor. İkincisi de mavi yüzgeçli orkinosların zor bulunan bir türe dönüşmesi.

Ama yine de ortada bir gerçek var. Tek bir balık tam 16 milyon 650 bin liraya satıldı.

Bugün emlak satış sitelerinden baktım, Sarıyer'de sahibinden denize nazır yalı 5.5 milyon liraya satılıyor. Yalı 300 metrekare arsaya ve 300 metrekare binaya sahip. İsteyenler, alttaki linkten bakabilirler.

Linke tıklayın

Ben bir balığa tek yalı alınır sanıyordum, meğer üç yalı geliyormuş.

Peki nasıl oluyor da tek bir "balık" artık İstanbul'da üç yalı edebiliyor.

Çünkü eminim ki üç yıl önce bu yalıya sahibi eminim 4-5 milyon dolar istiyordu.

Bunun pek çok gerekçesi var.

1- Öncelikle Türk lirası çok değer kaybetti.

2- Daha önemlisi, Türkiye artık güven veren bir ülke olmaktan çıktı, yabancı sermaye girişi azaldı.

3- Öyle bir noktaya geldik ki, bırakın dışarıdan zenginlerin Türkiye'ye gelmesini, Türk zenginleri ülkelerinden kaçıyorlar.

Böyle olunca da, yalılar balık fiyatının üçte birine iniyor. Sadece yalılar değil, genel olarak emlakta bütün fiyatları üçte, beşte bire inmiş durumda.

Bakın size Türkiye'nin bugünkü ekonomik durumunu yansıtan gazetelerden bir kaç başlık yazayım.

Mesela, dostumuz Vahap Munyar'ın yazdığına göre, Abdi İbrahim İlaç firması 300 kişilik fabrika işçiliği için başvuru almış, tam 50 bin kişi başvurmuş. Yani 300 kişi işe girecek, 49 bin 700 kişi bakacak.

Bir başka örnek. Onu da yine dostumuz Erdal Sağlam yazmış. 2018 yılında konkordato ilan eden şirket sayısı 1549 olmuş. Kimler yok ki konkordato ilan eden firmalar arasında. Çok tanınmış bir kaç tanesini yazalım:

Gilan Mücevher, Hotiç, Yeşil Kundura, Astaldi (Yavuz Köprüsü'nün üçte birinin sahibi), Kaşıbeyaz Kebap, Sabo Ayakkabı, Yörsan Gıda, Nuhoğlu İnşaat, Saray Halı, Avşar Halı, Çift Geyik Karaca, Emay İnşaat, Merdo İç Giyim,  vs.

Bu 1549 şirketin borçlarını ödeyemediği alacaklıları hesap edin. Her birinden 10 firma alacaklı olsa, 15 bin firma alacağını tahsil edemeyecek demek.

Konkordato ilan eden firmaların da tam listesi için de size linki verelim.

Linke Tıklayın

Tüm bu gerçekler, Türk ekonomisinin durumunu yeterince anlatıyor aslında ama anlayana...

Peki Türkiye bu krizi aşabilir mi?

Bence aşar. Çünkü Türkiye'nin potansiyeli yüksek. Daha önce de krizler yaşadı ve bunları aştı. Çünkü Türkiye'nin doğal kaynakları da, turizmi de, girişimcisi de var. Helva pişirmek için her şey hazır yani.

Ama bunun için çok önemli bir şart var. Türkiye'nin düze çıkmasının tek şartı, işi ehline vermekte. Çünkü maalesef son yıllarda iş ehil kimselere değil, ehil olmayanlara veriliyor. Ve bu ehil olmayanlar, atıp tutuyorlar. Bir gazeteci çıkıp "Kafa kesmek"ten söz ediyor, bir müftü çıkıp, gazetecileri katletmekten söz ediyor. Tren kaza yapıyor, "Bunun sorumlusu kurumu olamaz" diyorlar.  Biri çıkıp, Türkiye'nin ihtiyacından fazla et ithal ediyor, sorulunca da "Ivır zıvır" diyerek soranı tersliyor. Örnekler çok...

Ayrıca madem dindar insanlar bizi yönetiyor. Hatırlatalım:

"İşi ehline vermek" Kuran'ın bir emri. Nisa Suresi'nin 58'nci ayeti şöyle diyor:

" Şüphe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! "

"Peki iş ehline verilmezse ne olur?" diyenler olabilir.

Cevabı çok basit:

Türkiye bu krizi aşamazsa, bırakın dünya lideri olmayı, bırakın Avrupa Birliği üyesi olmayı, sıradan üçüncü dünya ülkelerinin de altına inebilir.

Böyle krizleri aşamayan ve daha da yoksullaşan ve geri giden çok ülke var.