Korona virüs salgınının tepe noktasının yaşandığı 27 Nisan gecesi Türkiye’nin gündemine Trakya bölgesi, İstanbul, Balıkesir hattı boyunca 60 adet sıralı LED ışıklar gibi dizilmiş gökyüzünde cisimler düştü. Bu cisimlerin 22 Nisan’da uzaya gönderilen Elon Musk’a ait Starlink uyduları olduğu anlaşıldı.
Daha hızlı internet daha iyi haberleşmeyi sağlamaya yönelik geleceğin alt yapısı gibi methiyeler düzülen bir teknolojik hamle şeklinde okuyoruz bu gelişmeyi.
Şu an hem sosyal medyada hem de haber kanallarında hayranlıkla sunulan bu gelişmenin detaylarına indikçe şeytanın avukatlığını yapmak geldi içimden. 27 Nisan’dan bu yana Elon Musk’ın yeni nesil internet alt yapısı için geliştirdiği bu proje takıldı kafama. Çünkü Türkiye semalarında LED ışıklar gibi 60 sıralı cisim dolaşınca insan düşünmeden edemiyor. Öyle ya bu 60 cisim benim ülkemin kontrolünde ve ürettiği uzay araçları olsa gurur duyar güvende olduğumuzu hisseder gölgesinde rahat uyku çekeriz.
Ama tam aksine ABD’den fırlatılan bir anda üstünüzde 60 uyduya dönüşen ve kontrolü sizde olmayan bir teknoloji ise söz konusu olan tam tersi rahat uykunuzdan uyanmanız gerekmez mi?
Hem de bu proje ile önümüzdeki 10-15 yıl içinde 42 bine ulaşacak deniyorsa. Dünyanın her bir km’sine hükmedecek deniyorsa? Düşünün Türkiye’nin her bir km’sine yayılacak şekilde 24 saat 365 gün tepenizde cisimler. Birde bu cisimler sadece 340 km, 550 km, Bin 550 km uzağınızda ise.
Teknolojik gelişmeler beni hep heyecanlandırır. Fakat teknolojiler kullanılarak insanların giderecek egemenlik alanları kısıtlanıp kontrol edilirlikleri artarsa bu noktada düşünmekte fayda vardır. Bu duruma binlerce şehit verilerek kurulan devletleri ve ülkeleri düşünerek bakarsanız. O zaman devletlerin egemenlik hakları gelir akla.
Senin kontrolünde senin inisiyatifinde olmayan ama senin hava sahana hükmedecek bir sistem kuruluyorsa bugünden oturup düşünmekte fayda var. Kaldı ki bu sistem iletişim alanında dünyada tekel doğuracak şekilde yapılanıyorsa. Bu iletişim ağını kullanmak için milyarlarca dolar ödemek zorunda kalacak olmanız ise çabası.
Bugün tıpkı ekonomi ve finans alanında olduğu gibi global yapıların ülkeleri esir alan sistemlerinin farklı bir versiyonu iletişim alanında tekelleşiyor demektir. Bu devletlerin kontrolsüz şekilde egemenliklerini elinden kaçırması demektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözünü bugün için sadece havacılık sektörü ile sınırlı tutmamak gerekir. Sahip olduğu vatan toprağının uzandığı uzay boşluğuna doğru da hâkimiyet ülkelerin egemenliklerinin gücünü belirleyecektir. Aksi takdirde egemenlikten söz edilemez.
Starlink ve benzeri uydu sitemleri bugün internet iletişimi için insanlara büyük kolaylıklar sağlayacağı muhakkak. Fakat bu bir taraftan insanların iletişimde alternatifsizleşmesini bir taraftan ülkelerin iletişimde tekellere mahkûmiyetini getirecektir. Diğer taraftan uzayın hızla uydular çöplüğüne dönüşmesine neden olacaktır. Uzay global sermayenin tekeline bırakılmayacak kadar önemlidir. Hatta global tekellerin kontrolünde olan uluslar arası kuruluşların dahi eline verilmemelidir. Onun yerine ülkelerin fiziki büyüklüklerine oranla yeni bir sistem oluşturulmalıdır.
27 Nisan’dan bu yana tepemizde 60 cismin birden aynı anda belirmesine sadece havai fişek patlamasına bakar gibi kalmamız nedeniyle duruma farklı bir açıdan tartışma açmak istedim.
Çok saçma bulunabilir. Olsun.
Ülkelerin giderek egemenliklerinin genişlemesi gerekirken tam aksine daraltan bu durumun çok geçmeden uluslar arası hukuk açısından ele alınmasında fayda vardır. Bu konuda öncelikle ülkelerin uzay ajanslarına görev düşmektedir. Aksi takdirde tıpkı microsoftun patronu diye bildiğimiz Bill Gates’in global yapıların adına bugün dünyayı tehdit ettiği gibi önümüzdeki 5-10 yıl içinde Elon Musk’ta ülkelerin egemenliklerini yok edecek konuma doğru ilerlemesi engellenemez.
Ne Bill Gates ne de Elon Musk gibilerine şahıs olarak bakılamaz. Bu isimler özellikle insanlara sunulmaktadır. Arkalarındaki güçleri görmek için wikipediye bakmak yeterlidir.
Kalın sağlıcakla…