SKDM'ye uyum kapsamında enerji, çimento, gübre, demir çelik, alüminyum ve hidrojen gibi birçok sektördeki ürün ve hizmetlere ilişkin karbon beyanında bulunulması zorunlu olacak.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ithal edilen mallara yönelik uygulanacak SKDM, geçen yıl 1 Ekim itibarıyla deneme aşamasına girdi. Söz konusu mekanizma için 31 Aralık 2025'e kadar bir geçiş dönemi belirlendi.
AB'ye önemli miktarda ihracatı olan ve 2053 karbon nötr hedefine ulaşmayı hedefleyen Türkiye de bu kapsamda enerji sektöründeki dönüşümü planlamaya başladı.
Enerjisa Commodities Yönetici Direktörü Yusuf İlimsever, AA muhabirine, 2026'da SKDM'nin başlamasıyla Türkiye'de emisyon ticaret sisteminin de hayata geçeceğinin öngörüldüğünü söyledi.
Bu süreçte şirketlerin karbon emisyonu yaydıkları alanları tanımlamaları, ölçüm yapmaları ve azaltım için uzun vadeli planlamalara başlamalarının önemine işaret eden İlimsever, Türkiye'de emisyon azaltımı ve enerji verimliliği bilincinin de artması gerektiğini dile getirdi.
İlimsever, emisyon ticaret sisteminin başarılı olması için belirli aşamaların tamamlanması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Öncelikle kotalar, işletmelerin emisyon azaltma potansiyelini dikkate alarak belirlenmelidir. Emisyon kredileri piyasası likit olmalıdır. Böylece kotanın altında veya üstünde emisyon yayan işletmeler bu kredilerin alım satımını yapabilir. Fiyatlar ise piyasa tarafından belirlenebilir. Etkili bir ETS için karbon fiyatlandırmasının adil ve etkili bir şekilde yapılması gerekmektedir. Karbon azaltımına yönelik mali teşvikler, şirketleri çevre dostu teknolojilere yatırım yapmaya teşvik etmelidir. Oluşacak fonlar ise amacına uygun şekilde yeşil dönüşüme katkı sağlayacak alanlarda kullanılmalıdır."
ETS, temiz enerji teknolojilerine yatırımı teşvik edecek
İlimsever, enerji sektöründe daha düşük maliyetle emisyon azaltımı sağlayabilen şirketlerin rekabet avantajı elde edeceğini belirterek, "Bu ekonomik rekabet gücü de yatırımları ve yenilenebilir enerji pazarındaki büyümeyi teşvik edecektir. ETS'nin sağladığı öngörülebilirlik enerji şirketlerinin uzun vadeli plan yapmalarına olanak sağlayacaktır. ETS, enerji şirketlerini emisyonlarını dengelemek için karbon yakalama ve depolama teknolojilerine yatırım yapmaya teşvik edecektir. Bu teşvik, sektördeki genel sera gazı azaltımına da katkıda bulunacaktır." dedi.
ETS'nin başlamasıyla sisteme dahil sektörlerdeki yükümlü şirketlere ücretsiz tahsisat dağıtımı yapılacağını anlatan İlimsever, şunları söyledi:
"Sonrasında birincil karbon piyasasıyla aylık tahsisat ihaleleri düzenlenecek. Birincil karbon piyasası ihalelerinde oluşacak fiyat karbon referans fiyatını belirleyecek. İkincil karbon piyasası ise sürekli ticaret usulü ile işletilen bir spot karbon piyasasını ve ikili anlaşmaları içerecektir. İkincil karbon piyasası sayesinde yükümlü şirketler fazla tahsisatlarını satabilecek, tahsisatlarından fazla emisyon yayan şirketler ise hem birincil karbon piyasası ihalelerinden hem de ikincil karbon piyasasından tedarik sağlayabilecekler. İhale sisteminde elde edilen gelirler, ETS kapsamındaki sektörler başta olmak üzere kurum ve kuruluşların yeşil dönüşüm uygulamaları için kullanılacaktır."
AB ülkelerine ihracat yapan ülkeler hazırlık yapıyor
Limak Enerji Üst Yöneticisi Birol Ergüven de ETS'ye geçişte altyapı ve yasal düzenlemenin hızla tamamlanmasının önemli olduğuna işaret ederek, "Kotaların dağıtımı, emisyonların ölçümü ve bunların denetlenmesi nasıl yapılacak? Bu denetimler sonucunda oluşan rakamların ticarete dönmesi, belli platformlarda alınıp satılması zor değil ama işin ölçülmesi, sertifikalandırılması, şeffaf halde olması, AB tarafından kabul görmesi saha çalışmasını gerektiriyor." diye konuştu.
Ekim ayında ETS'de test aşamasına geçileceğini ifade eden Ergüven, "Birincisi karbon vergisi bir gerçek ve önümüze çıkacak ama her şey bir kenara Türkiye gibi üretim yapan ve ağırlıklı olarak bunu AB ülkelerine satan her ülke şu an hazırlık yapıyor. Çin de hazırlık yapıyor, Amerika da hazırlık yapıyor. Herkes bu konuda sağlıklı, işleyen, şeffaf, adil bir altyapı kurmak için uğraşıyor. Onun için biz de hem ülke hem de şirket olarak bir çaba içindeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Ergüven, Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) bünyesinde kurulması planlanan sisteme yönelik çalışmaları yakından izlediklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Karbon ticareti konusunda grup şirketlerimizde zaten enerji ticareti yapan departmanlarımız var. Hem mevcut santrallerin ticari işletmesini yapıyor hem karbon sertifikaları üretiyorlar. Yenilenebilir enerjiden ürettiğimiz karbon sertifikalarının uluslararası piyasada satışını da yapıyorlar. Türkiye'de emisyon ticaret sistemi oturduğunda, karbon ticaretini yapacak altyapıya sahibiz. Limak Holding olarak baktığımızda ETS'nin çalışması için gerekli görevi kendi adımıza bugünden tamamladık diyebilirim. Diğer taraftan santrallerimiz, üretim tesislerimizin de daha az emisyon üretmesi, daha çevreci olması, kendi enerjisini yenilenebilir kaynaklardan üretmesi için de çalışmalarımız zaten uzun süredir devam ediyor."
"Sistem şeffaf ve adil olmalı"
Ergüven, yeni dönemde sistemin hayata geçmesiyle karbon vergisinin de gündeme geleceğini belirterek, "Termik santrallerin üzerine karbon vergisiyle gelecek ek maliyetler, yenilenebilir enerji finansmanı için harcanırsa ve mevzuat bu yönde kolaylaştırılırsa, zaten amaç yerine gelmiş olacak." dedi.
Sistemin başarılı olması için bazı şartların sağlanması gerektiğine dikkati çeken Ergüven, şunları kaydetti:
"Sistem son derece şeffaf ve adil olmalı. Aslında Türkiye'deki emisyonun büyük bir kısmının kaynağı, elektrik üretimidir. Burada gelecek olan vergiler sektörü öldürmeyecek ama dönüşmesine neden olacak boyutlarda olmalı. Çünkü burada dönüşüm istense de mali açıdan, teknolojik açıdan çok hızlı olmayacak. Teşvik edici, kolaylaştırıcı etki yaratmalı. Bir anda duvara çarpar gibi bir etki yaratırsa bu tüm enerji sistemini kötü etkiler. Karbon vergisi evet olmalı ama dönüştürücü etkiye sahip olmalı, motive etmeli. Buradaki vergi yükü şirketlerin karşılayabileceği boyutlarda olmalı ki dönüşüm için güçleri olsun. Dönüşüm zaten pahalı bir de üzerine aşırı vergiler gelirse sektör, dolayısıyla tüm elektrik kullanıcıları bundan zarar görür. En önemli konu sonuçta termik santral yoğunluğunun azalarak yenilenebilen enerjiye geçişin hızlandırılması lazım. Bunun için de çok net ucuz finansman olması lazım."