Enkazdan kurtarıldıktan sonra ambulansla Adana Şehir Hastanesi'ne getirilen Tanem ile 42 yaşındaki babası Cem Okur, tedavilerinin ardından taburcu edildi.
Irak'ta yaşayan annesinin de depremin ardından geldiği hastanede sempatik tavırlarıyla dikkati çeken Tanem'in babasıyla diyaloğu tanık olanları gülümsetiyor.
Enkaz altında babasıyla yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Tanem, şunları söyledi:
"101 saat babamla beraber kaldık. Babam bana orada masal anlattı, şarkı söyledi. Bir de oyun oynadık, taş kağıt makas. Karanlıktan göremiyorduk, hangi işareti yaptığımızı birbirimize söylüyorduk. Sonra uyudum, uyandım. Çok üşüdüm. Babam battaniyeyle sardı ama yine de üşüdüm. Tahta soğuktu ama babam kucağında ısıtmaya çalıştı. Önce beni çıkardılar, sonra babamı. Babaannemden haber yok."
Babasının her gün elindeki taşla duvara vurduğunu aktaran Tanem, sesleri duyanların kendilerini kurtarmaya geldiğini ifade etti.
"O uzun gece, bitmeyen gece..."
Baba Cem Okur ise evlerinin yıkılmasıyla enkaz altında kaldıklarını dile getirdi.
Altlarındaki zeminin patladığını, oradan soğuk hava geldiğini belirten Okur, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Odada sadece kızımla ikimiz vardık, annem yan odadaydı. Üstüne enkaz düştü. Üstümde tavan betonu vardı ve bu durumda anneme yardım edemedim. Derin acı çekiyordum, kızıma yansıtmamaya çalışıyorum. Karanlıkta elimize geçen gül suyu ile kızım sırtıma ve elime sürdü, tedavi etmeye çalıştı. İlk 3 saatinde biz derin susuzluk yaşıyorduk. O ilk 3 saatte ölme noktasına varmıştık. Tanem yalvarıyordu, 'Baba lütfen, sözünü tut kurtar' diyordu."
Kızını soğuktan korumak için eline geçenlerle sarmaya ve kucağında ısıtmaya çalıştığını aktaran Okur, Tanem'e şarkılar söylediğini, masal anlattığını ve oynadıkları oyunlarla motive etmeye çalıştığını belirtti.
Zifiri karanlıkta çok zor günler geçirdiklerini vurgulayan Okur, şunları anlattı:
"O uzun gece, bitmeyen gece, zifiri karanlığın dibi. Yani göz pırıltılarında neyi düşünürsün, suyu mu düşünürsün, o çıkar önüne. Başka bir şey mi düşünüyorsun, görürsün. Yani o zifiri karanlığın verdiği şaşılık. Tanem, 'Baba senin yüzünü çok özledim, görmek istiyorum' diyordu. Telefon, ışık, çakmak yok. Hiçbir şey yok. Tanem ile Allah'a 'Ya bizi öldür ya çıkar diye' dua ettik. Tanem bana vasiyet verdi, 'Baba ben sensiz yaşayamam. Ya sen ölme ya da ben öleyim' dedi. Ben de 'Öyle bir şey olmayacak' dedim. Orada bir güç geldi, duvara vurmaya başladım. Oradan bir ses geldi. Ruhumuzu teslim etmek üzereyken Allah birini yolladı, 'Çıkın' dedi."