Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu kendisiyle eşit bir düzeyde tutup muhatap aldığına dikkat çeken Çakır, “Erdoğan sürekli olarak güç kaybediyor, güç kaybettikçe özgüvenini de kaybediyor ve siyasette oyun kurucu olmaktan iyice uzaklaşıyor. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun peş peşe gelen ve her biri ayrı ayrı Erdoğan’ın canını acıtan hamlelerini önemsemek gerekiyor” dedi.
Çakır, “Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimaline karşı bakışının “Keşke olsa da rahat bir şekilde kazansam”dan “Ya ona da kaybedersem”e dönüşmekte olduğu kanısındayım. Zira son kamuoyu yoklamalarının çoğunda Erdoğan’ın muhalefetten söz konusu olan dört isme de kaybettiğini görüyoruz. Evet, listede yine son sırada Kılıçdaroğlu var. Yani Erdoğan’ın ona karşı şansı “daha yüksek” ama seçimi kaybetmesi zaten kendisi için yıkım olacakken bir de yıllardır küçümsediği, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki kere karşısına çık(a)mamış, milletvekili seçimlerinde defalarca yendiği Kılıçdaroğlu’na karşı kaybetmesi onun için “hazin bir final“ olacaktır” ifadelerini kullandı.
Medyascope Genel Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır’ın, "Erdoğan’ın gönlünden geçen rakip hâlâ Kılıçdaroğlu mu?" başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:
Öncelikle yakın zamana kadar genel kabul gören bazı önermeleri sıralayalım:
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor;
Kılıçdaroğlu son dönemdeki sert çıkışlarıyla, adaylığının özel olarak altılı masanın diğer üyeleri, genel olarak da seçmen tarafından benimsenmesini sağlamaya çalışıyor;
Kamuoyu yoklamalarının çoğunda Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu, diğer aday adayları Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener’in daha gerisinde geliyor;
Erdoğan karşısında rakip olarak Kılıçdaroğlu’nu görmek istiyor.
BİR ŞEYLER DEĞİŞTİ, DEĞİŞİYOR
İlk üçü neyse de son şıkkın hâlâ geçerli olduğuna emin değilim. Ve bu konuda epey yalnız olduğumun da farkındayım. Öncelikle, kendilerini muhalefette tanımlayan çok sayıda kişi “Kılıçdaroğlu’nun aday olması seçimleri Erdoğan’a hediye etmek anlamına gelir” demekte ısrar ediyor. Benzer bir şekilde çok sayıda “Reisçi” de “İnşallah Kılıçdaroğlu aday olur” temennisine devam ediyor.
Medyada da çok kişi aynı havada. Mesela Fatih Altaylı “AK Parti’nin ve liderinin istediği iki şey var; gerilimli bir seçim ortamı, adayı Kılıçdaroğlu olan bir siyasal muhalefet” demiş. Abdülkadir Selvi de “Erdoğan, 2023 seçimlerindeki rakibini belirledi. 2023 seçimleri Erdoğan-Kılıçdaroğlu seçimi olacak. Erdoğan güçlü lider çünkü rakibini de kendisi belirliyor” diye yazdı.
ERDOĞAN’IN SÜREN GÜÇ KAYBI
Selvi’nin, Erdoğan’ın son grup konuşmasını gücünü koruduğunun bir kanıtı olarak göstermeye çalışmasını anlamak mümkün, ama buna inanmak imkânsız. Selvi benden daha çok Erdoğan konuşmasını canlı olarak izlemiştir ve eminim o da benim gibi, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu kendisiyle böylesine eşit bir düzeyde tutup muhatap aldığına tanık olmamıştır (Bu konudaki görüşlerimi 1 Haziran Çarşamba günü izleyicilerle tartışarak yaptığım yayında dile getirdiğim için tekrarlamayacağım.)
Erdoğan sürekli olarak güç kaybediyor, güç kaybettikçe özgüvenini de kaybediyor ve siyasette oyun kurucu olmaktan iyice uzaklaşıyor. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun peş peşe gelen ve her biri ayrı ayrı Erdoğan’ın canını acıtan hamlelerini önemsemek gerekiyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN İKİ ŞAPKASI
Fakat burada ciddi bir paradoks söz konusu: Kılıçdaroğlu bu hamleleri cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlanan bir kişi ve tabii ki CHP lideri olarak yapıyor. Ne var ki kendisi aynı zamanda muhalefetin altılı masasının da en önemli yöneticisi. Söz konusu hamleleri yaparken bu durumdan da istifade ettiği muhakkak ancak masanın diğer bileşenleri bütün bu süreçte açık bir şekilde onun yanında durmuyorlar, hatta Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışlarının muhafazakâr seçmendeki “endişeleri” artırabileceğinden endişelenenler de var.
Kılıçdaroğlu’nun bu iki şapkasını (CHP liderliği+altılı masanın moderatörlüğü) uyumlu bir şekilde kullanabilmesi halinde Erdoğan’ın krizi daha da derinleşecek, inisiyatif daha belirgin bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun ve muhalefetin eline geçecektir.
Bu açıdan bakıldığında Erdoğan’ın belki de yegâne seçeneği, muhalefetin uyumlu bir şekilde hareket etmesini engelleyecek çıkışlar yapmak. AKP liderinin bu amaçla Kılıçdaroğlu’nu alabildiğine şeytanileştirmeye çalıştığını görüyoruz ki bu stratejiden, bu saatten sonra bir sonuç alma ihtimali çok düşük ve her geçen gün bu ihtimal daha da azalıyor.
“YA ONA DA KAYBEDERSEM”
Başlığa dönecek olursak: Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimaline karşı bakışının “Keşke olsa da rahat bir şekilde kazansam”dan “Ya ona da kaybedersem”e dönüşmekte olduğu kanısındayım. Zira son kamuoyu yoklamalarının çoğunda Erdoğan’ın muhalefetten söz konusu olan dört isme de kaybettiğini görüyoruz. Evet, listede yine son sırada Kılıçdaroğlu var. Yani Erdoğan’ın ona karşı şansı “daha yüksek” ama seçimi kaybetmesi zaten kendisi için yıkım olacakken bir de yıllardır küçümsediği, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki kere karşısına çık(a)mamış, milletvekili seçimlerinde defalarca yendiği Kılıçdaroğlu’na karşı kaybetmesi onun için “hazin bir final“ olacaktır.