Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Aziz milletim, değerli basın mensupları, sizlere en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. 2020 yılının son kabine toplantısını az önce gerçekleştirdik. İçinden geçtiğimiz bu yıllar ülkemizin yakın tarihindeki pek çok önemli hadisenin 100. yıldönümlerini de ifade ediyor. Önce İstiklal Harbimizin başlangıcı olarak kabul ettiğimiz Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkışlarının 100. yılını idrak ettik. 22 Haziran Amasya, 23 Temmuz Erzurum, 11 Eylül Sivas kongresiyle devam etmiştir. Gazi Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelmesinin ardından istiklal mücadelesi yeni bir safhaya gelmiştir.
İstiklal Harbi'nin bizzat yöneterek Gazi sıfatını alan büyük millet meclisi bu vasfını 15 Temmuz'da bu vasfını bir kez daha tescil ettirerek tarihe geçmiştir. TBMM kabulünün 100. yılı vesilesiyle 2021'i İstiklal Marşı Yılı olarak ilan etti. Bu ülkenin vatandaşı, bu milletin ferdi olmanın en başta gelen şartlardan birini İstiklal Marşı'nın 10 kıtasındaki tüm mesajlarını kalbimize kazımaktır.
İstiklal Marşımız 1 asır önce millet olarak hürriyetimizi kazanmak, vatanımızı işgalden kurtarmak, yeni bir gelecek inşa etmek için vardığımız milli mutabakatın ifadesiydi. Bugün de aynı mutabakatla hedeflerimize doğru yürüyoruz. İstiklal marşımızı unuttuğumuz gün ayağımıza esaret prangası, boynumuza zillet zinciri vurulmuş demektir.
Bayrağı bez parçası, ezanı hoparlör gürültüsü, şehadeti sıradan bir ölüm olarak görenlerin İstiklal Marşının manasını kavrayabilmesi elbette mümkün değildir. Biz Asım'ın nesli dedikçe içlerini sıkıntı basanların tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet dedikçe yüzlerini buruşturanların İstiklal Marşına sahip çıkması elbette mümkün değildir. Mandacıların özellikle dünden gelen bu mandacıların bugünkü temsilcilerin dış güçlerin borazanlığından, terör örgütlerinin hamiliğine kadar koşması İstiklal Marşımıza daha sıkı sahip çıkmamızı gerektiriyor.
Hamdolsun bayrak ve ezan hassasiyetini yeri geldiğinde canı pahasına koruyan evlatlarımız var. Medeniyetine, tarihine, kültürüne, değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir nesil var. Ardı ardına 100. yılını idrak ettiğimiz her tarihi hadise bize sahip olduğumuz ülkenin, mensubu olduğumuz milletin kıymetini bize bir kez daha hatırlatıyor.
İnşallah 2023'te ülkemizi dünyanın en büyük 10 devleti arasına sokarak hep birlikte örnek bir başarı ortaya koyacağız. Bugünkü kabine toplantımızda ulusal siber güvenlik stratejisi ve eylem planını da görüştük. Siber güvenlik tüm dünyada üzerinde hassasiyetle durulan konuların başında geliyor. Güvenlik, sağlık, eğitime kadar her alanda hayatımızın ayrılmaz parçası olan dijitalleşmeyle birlikte siber tehditlerde büyük artış yaşanıyor.
Esasen savunma sanayi projelerimizin temel bileşenleri arasında dijital sistemler ilk sıralarda yer alıyor. Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin tamamı da dijital altyapılar üzerinde çalışıyor. Devletler vatandaşların can ve mal güvenliğinin yanında dijital verileri de korumak durumundadırlar. Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ile bu doğrultuda ilk adımı atmıştık. Geldiğimiz noktada ülkemizin siber güvenlik politikalarını bütüncül bir anlayışla özellikle yeni bir strateji oluşturma konusunda adımı attık.
Son dönemde dijital altyapıda, siber güvenlik konularında kimi zaman gizli, açık engellere maruz kaldığımız için stratejimizi yerli ve milli anlayışla şekillendirdik. İlk haberleşme uyduğumuz inşallah 2022'de uzaya gönderiyoruz.
Kendi milli siber güvenlik teknolojilerimizi geliştirmek suretiyle güçlü ve caydırıcı bir altyapı oluşturuyoruz. Mavi vatandan siber uzaya kadar her sahada egemenlik haklarımıza sahip çıkacağız. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimizle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız öncülüğü ile uzun zamandır yürüttüğümüz çalışmalar sona gelmiştir.
Ülkemizin dijital altyapılarını siber saldırılarına karşı inşallah güvenli hale getireceğiz. Türkiye'nin bu alanda kendi ürünleri, firmalarıyla uluslararası düzeyde söz sahibi olmasını da sağlayacağız.
Salgın döneminde üzerinde en çok konuşulan hususlardan biri gıda üretimi ve tedarikinin sürdürülebilir olmasıydı. Yaşadığımız kuraklık bu tartışmayı daha da önemli ve anlamlı hale getirmiştir. Tarımda geçtiğimiz yüzyılın üretim anlayışıyla bugünkü arasında çok büyük fark bulunuyor. Bir asır sonrasında çok daha büyük farklılık ortaya çıkacağı açıktır. Bugün 140 ülke başka yerlerde toprak kiralamak suretiyle kendini geleceğe hazırlamanın gayreti içerisindedir. Türkiye olarak biz de çeşitli yerlerde toprak kiralamaya başladık.
(Muhalefete tepki) Mesela AİHM aykırı bir karar sergiledi. Biz de çıktık 'Bu karar hukuki değil siyasi bir kara, izin veremeyiz' dedik. Vay efendim sen nasıl böyle bir şey söylersin. Kendileri böyle işlerde yetki sahibi olsalar, ellerinde insanların kanı olan bu terörist destekçisini hemen serbest bırakacaklar. Lafa gelince her fırsatta Atatürk'ün partisiyiz diye övünen bu kişiler kendilerine 'Mustafa Kemal'in askerleri değil it sürülerisiniz' diyen yöneticisine bile ses çıkaramamışlardır.
İngiltere ile serbest ticaret anlaşması imzalama aşamasına geldik. Yarın bu anlaşmanın imzaları atılıyor.
Hiç şüphesiz salgın döneminde dünyanın geri kalanı gibi herkesin umudu aşı çalışmalarıdır. Aşı tedarik ve geliştirme çalışmalarının gerisinde kalmamız kesinlikle mümkün değildir. Tüm aşı çalışmalarını yakından takip ediyor, neticesine göre anlaşmaları yapıyoruz. Çin'den sipariş verdiğimiz aşıların yılbaşından önce ülkemize gelmesini ümit ediyoruz. Konunun her gündeme gelişinde ilgili bakanlıklarımıza aşıların yakından takip edilmesi konusunda kesin talimat veriyorum. İnşallah kendi üretimimiz olan aşıyı en kısa sürede milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız.
Okullarımızdaki yüz yüze eğitime verdiğimiz arayı, 15 Şubat 2021'e kadar uzatıyoruz."