12-14 Temmuz 2020 tarihleri arasında Ermenistan-Azerbaycan sınırında üç gün süren bir çatışma yaşandı. Azerbaycan Savunma Bakanlığının verdiği bilgilere göre, Ermenistan ordusunun Azerbaycan mevzilerine havan topları ve obüslerle aniden gerçekleştirdiği saldırıda Azerbaycan ordusunun subay ve askerleri şehit oldu. Bu saldırıya en erken ve sert tepki Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığından geldi. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan Ermenistan’ın saldırılarını kınayan ve Azerbaycan’ı destekleyen açıklamalar geldi. Sadece Türkiye milli menfaatlerini yakından ilgilendiren meselelerde TBMM’de ortak bildiri imzalayan AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti’nin grup başkan vekilleri ortak bildiri imzalayarak Ermenistan saldırısını kınadı ve Azerbaycan’ı destekledi.
Ermenistan Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini 26 yıldır işgal altında tutuyor. Rusya Federasyonu, ABD ve Fransa’dan oluşan Minsk Grubu’nun sorunun çözümü için sergilediği arabuluculuk çabaları şimdiye dek yetersiz kaldı. Bu nedenle işgal altındaki bölgelerde, yani cephe hattında sürekli çatışmalar yaşanıyor. Bunlardan en şiddetlisi 2016 yılının Nisan ayında yaşanmış ve Azerbaycan önemli stratejik noktaları kontrol altına almıştı. Öte yandan Azerbaycan’da, Minsk Grubu arabuluculuğuyla yapılan diplomatik görüşmelerle ilgili genel bir memnuniyetsizlik söz konusu. Hatta Azerbaycan adaletin temini için Minsk üçlüsüne Türkiye’nin de dahil olmasını istese de Ermenistan buna karşı çıkmıştı.
Sadece resmi yetkililer değil, aynı zamanda halk da Minsk Grubu çerçevesinde devam eden sonuçsuz diplomatik müzakereler sürecinden yorulmuş durumda ve savaş sesleri giderek daha çok duyulmaya başladı. Özellikle Tovuz’da yaşanan çatışmadan sonra şehitlerin karşılanması ve sonrasında Bakü’de yapılan kısa süreli gösterilerde 'Karabağ yalnız savaş yoluyla kurtarılabilir' düşüncesi hakimdi.
Azerbaycan devleti ve toplumunun dikkati, işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının kurtarılması için diplomatik ve askeri seçenekler üzerinde yoğunlaşmışken Ermenistan’ın işgal edilmiş topraklardan uzak bir noktada sınırdan bir anda gerçekleştirdiği saldırı dikkatleri o yöne çekti. Buradaki temel mesele, saldırının neden işgal edilmiş topraklardan değil de sınırdan yapılmış olmasıdır.
Saldırı Türkiye ile Azerbaycan’ı birleştiren hatları tehdit ediyor
Çatışmanın gerçekleştiği yer, Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye koridorunun, enerji ve taşımacılık yollarının çok yakınında bulunan Tovuz bölgesi. Tovuz’da yaşanacak bir istikrarsızlık doğrudan Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattını, Güney Gaz Doğalgaz Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolunu etkileyebilecek güçte.
Bu koridor, Türkiye’nin Orta Asya’ya açıldığı, Hazar petrol ve doğalgazını Türkiye’ye ve dünyaya taşıyan enerji ve taşımacılık hatlarının bulunduğu koridordur. Ermenistan’ın dışlandığı bu projeler bir taraftan Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye’yi birleştiren ve Güney Kafkasya’nın dünyaya çıkış projeleridir, diğer taraftan da Azerbaycan ekonomisinin can damarıdır. Bu nedenle Azerbaycan’ın projelerini vurmakla ülkeye zarar vermek düşüncesi Ermenistan’da hâkim düşüncedir. Kısacası, Ermenistan’ın hedefinde Türkiye ve Azerbaycan’ı birleştiren projelere zarar vermek bulunduğu söylenebilir.
İşgali unutturmaya çalışıyor
Ermenistan’ın neden Tovuz bölgesinde saldırıya geçtiği konusunda öne çıkan yorumlardan biri de dikkatleri işgal altındaki topraklardan farklı yöne çekme çabasında olduğu yönünde. İşgal altındaki toprakların kurtarılması Azerbaycan dış politikasının önceliği olduğu için başta Cumhurbaşkanı İlham Aliyev olmak üzere yetkililer tarafından ikili görüşmelerde ve uluslararası örgütlerle görüşmelerde sürekli olarak gündeme getiriliyor. Bu durum Ermenistan’ı rahatsız ediyor, çünkü Erivan bu meselenin unutulmasını ve işgalin devamını arzu ediyor.
Öte yandan, 2019’un sonlarından itibaren diplomatik alanda Azerbaycan, Ermenistan üzerinde ciddi bir üstünlük kurdu. Cumhurbaşkanı Aliyev’in Valday Forumu’nda yaptığı “Karabağ Azerbaycan’dır” açıklaması ve Bağımsız Devetler Topluluğu (BDT) Aşkabat zirve görüşmelerinde Ermenistan’ın milli kahraman olarak kabul ettiği Garegin Njdeh’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler Almanyası ile işbirliği yapmasını gündeme getirmesi Nikol Paşinyan için ciddi bir diplomatik baskı oluşturdu. Paşinyan döneminde Rusya-Ermenistan ilişkilerinde yaşanan sorunları dikkate aldığımız zaman bu baskının önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Önceki yıllarda Avrupa kurumları Kırım, Güney Osetya ve Abhazya konusunda gösterdiği hassasiyeti Karabağ konusunda göstermezken son günlerde bir tavır değişikliğine gitti ve Karabağ meselesinin de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözümünü desteklemeye başladı. Örneğin, Mart-Nisan aylarında işgal altındaki topraklarda yapılan yasadışı seçimleri Türkiye dahil birçok devlet ve uluslararası örgüt kınarken, destekleyen olmadı. Öte yandan, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardaki yasadışı faaliyetleri Avrupa Parlamentosu Güney Kafkasya temsilcilerinin ortak bildirisiyle kınandı ve işgalden Ermenistan sorumlu tutuldu. Elbette ki bu gelişmeler Ermenistan üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu ve Ermenistan son saldırısıyla dikkatleri işgal altındaki bölgeden Ermenistan-Azerbaycan sınırına çekmeye çalıştı. Bu nedenle de Tovuz istikametindeki saldırılardan Azerbaycan’ı sorumlu göstermeye çalıştı, fakat başarılı olamadı.
Ermenistan KGAÖ’yü çatışmaya dahil etmeğe çalıştı
Son saldırı Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) politik ve askeri destek alma isteğinden de kaynaklanıyor. Bu, son yıllarda Ermenistan’ın politik olarak yalnızlaşması ve askeri olarak yetersizliğinden kaynaklanmış bir durum olabilir. Şöyle ki, Minsk Grubu çerçevesinde devam eden görüşmelerin bir sonuç vermemesi nedeniyle İlham Aliyev döneminde Azerbaycan silahlanmaya önem verdi ve sonuçta Azerbaycan askerî açıdan Ermenistan üzerinde bir üstünlük sağladı. 2016 Nisan ayında yaşanan dört günlük savaşta bu üstünlüğünü kanıtladı.
Öte yandan, son yıllarda uluslararası örgütlerin Azerbaycan’a desteğinin artması nedeniyle Ermenistan’ın yalnızlığı arttı. Örneğin Azerbaycan 2011-2012 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne geçici üye seçildi. Ardından 2019 yılında Bakü’de yapılan zirve toplantısında Azerbaycan 2011 yılında üyesi olduğu Bağlantısızlar Grubu’nun başkanı seçildi. Bağlantısızlar Grubu son yıllarda Ermenistan işgaline karşı Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekleyen bütün bildirileri kabul etti. Öte yandan, Türk Konseyi kurucu üyesi olan Azerbaycan, 2019 yılında Türk Şurası başkanlığına seçildi. Türk Şurası yaptığı yedi zirve görüşmelerinin hepsinde de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekleyen bildirileri kabul etti. Bunların dışında 2020 yılının Mart ve Nisan aylarında işgal edilmiş Azerbaycan bölgelerinde Ermenistan’ın yeni başbakanı Nikol Paşinyan’ın desteğiyle yasadışı seçimler yapıldı. Bu seçimler başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere birçok devlet ve uluslararası örgüt tarafından kınandı.
Kısacası, Ermenistan’ın Azerbaycan’ı uluslararası alanda “saldırgan ve itibarsız bir devlet” olarak takdim etme girişimlerine karşın Azerbaycan’ın uluslararası alanda işbirliği alanını genişletmesi ve buna paralel olarak Ermenistan-Azerbaycan ihtilafı konusunda Azerbaycan’ın lehine kararlar alınması bir taraftan Erivan’ı yalnızlaştırdı, diğer taraftan da saldırganlaştırdı. Yalnızlaşan Ermenistan, yegâne ümit kaynağı olan ve üyesi olduğu KGAÖ’yü Azerbaycan’a karşı kullanmaya çabaladı. Çünkü Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları KGAÖ’nün görev alanına dahil edilmezken, Ermenistan-Azerbaycan sınırı, yani son saldırıların gerçekleştiği bölge KGAÖ’nün görev alanı kapsamında. Nitekim 12 Temmuz günü Ermenistan Dışişleri Bakanı KGAÖ Genel Sekreterine telefon ederek acil toplantı talebinde bulundu. KGAÖ önce bu kararı almasına rağmen toplantıyı daha sonra bilinmeyen bir tarihe erteledi. Bu nedenle de Azerbaycan yetkilileri Ermenistan’ın son saldırısını provokasyon olarak niteledi. Yani Ermenistan-Azerbaycan sınırı KGAÖ yetki alanına dahil olduğu için Azerbaycan buradan bir saldırı gerçekleştirip KGAÖ ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Hatta Azerbaycan birkaç yıl önce bu bölgenin bazı yerlerinden ordusunu geri çekerek sınır birliklerini yerleştirmişti. Dolayısıyla Ermenistan tarafı cephe hattında değil de sınırdan saldırarak KGAÖ’nün hem askeri hem de politik desteğini almaya çalıştı fakat başaramadı.
KGAÖ’nün Ermenistan’a açık destek vermemesinin ise iki nedeni var. Birincisi KGAÖ’nün şimdiki genel sekreterinin seçilmesine Paşinyan yönetimi karşı çıkmış ve uzun süre örgütün faaliyetini aksatmıştır. İkincisi ise Azerbaycan’ın son yıllarda KGAÖ’nün üyeleri ile geliştirmiş olduğu ilişkidir. Belarus Ermenistan’ın elinde olan İskender füze sistemine karşı Erivan’ın tepkilerine rağmen Azerbaycan’a Polonez füze sistemini sattı. Kazakistan ve Kırgızistan ise Türk Konseyi üyeleri olarak Ermenistan işgaline karşı Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü daima desteklemiştir.
Türkiye’ye karşı diplomatik provokasyonun nedeni
Tovuz’da yaşanan saldırının akabinde Türkiye, Ukrayna, Pakistan ve Moldova Azerbaycan’ı destekleyen açıklamalar yaptılar. Türk Konseyi Genel Sekreteri de açıklama yaparak Ermenistan saldırılarını kınadı ve Ermenistan işgaline karşı Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekledi. Buna karşı Ermenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) dışında kendine müttefik olarak kabul ettiği devletlerden herhangi bir destek açıklaması gelmedi. Ukrayna’nın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne destek vermesi Ukrayna’nın Erivan büyükelçiliğine saldırılar düzenlenmesine neden oldu.
Ermenistan yönetimi destek bulmak için Türkiye ile diplomatik kavgaya tutuştu. Amacı Türkiye’ye muhalif devletlerin desteğini almaktı. Fakat o konuda da başarılı olamadı, çünkü Azerbaycan’ın izlediği Ermenistan’ı yalnızlaştırma politikası burada da meyvelerini verdi.
Ermenistan aynı zamanda KGAÖ üzerinden Türkiye ve Rusya’yı da karşı karşıya getirmeyi hedefliyor. Türkiye-Rusya ilişkilerinin normal seviyede devam etmesi Ermenistan’ın arzu etmediği bir durum, çünkü Türkiye ve Azerbaycan’a karşı Rusya’dan yararlanamıyor. Bu yüzden böyle bir provokasyon aracılığıyla Rusya'yı Türkiye ile karşı karşıya getirip Moskova’nın desteğini almayı hedefliyor. Türkiye’yi sadece Rusya ile değil, KGAÖ ile de karşı karşıya getirmeyi hedefliyor.