AFAD koordinasyonunda Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından deprem bölgesinden alınan 3 bin 105 kişi, Erzurum'daki otellere yerleştirildi.
Tüm ihtiyaçları karşılanan ve yaraları sarılmaya çalışılan depremzedeler, afette yaşadıklarını anlattı.
Ablası ve yeğeniyle kente gelen Malatyalı Özge Doğan, AA muhabirine, Malatya'da kerpiç türü müstakil bir evde yaşadıklarını söyledi.
İlk depremde büyük panik yaşadıklarını ifade eden Doğan, şöyle konuştu:
"O gün Allah'ın hikmeti 9 aylık bebeğimiz vardı, o gece hiç uyumadı ve biz de uyuyamadık. Belki uyusaydık kurtulma şansımız yoktu. Kendimizi bir solukta dışarı attık. Artçı depremler oluyordu ama biz herhalde geçti dedik. Evlerimize girdik, saat 1 civarında tekrar aynı büyüklükte deprem oldu ve o bizde yıkıcı oldu. Yanımızdaki ev komple ikiye bölündü ve çatısı üzerimize düştü. Evimizle yanımızdaki ev tek duvar, yani bir duvarı birleştiriyor. Orası ikiye bölündü enkaz olunca bizim ev de gitti. Bizim şu an yaşamamız Rabbimin mucizesi."
"Canımızı kurtardığımıza şükrediyoruz"
Doğan, evlerinin ağır hasarlı olarak yıkılacağını belirterek, deprem bölgesinde bir süre çadır, barınak ve parkta kaldıklarını anlattı.
Felaket karşısında Türk halkının kenetlendiğine işaret eden Doğan, "Ev yok şu an, canımızı kurtardığımıza şükrediyoruz. Bütün aile dağıldı. Devletimiz sağ olsun imkanlar sunuyor, başka şehirlere gittiğimizde desteklerini görüyoruz. Ev konusunda sıkıntı yaşadığımız için bu otele geldik. Bugün de böyle geçirelim bakalım yarın, sonraki günler ne yapacağız bilmiyoruz." diye konuştu.
Deprem korkusunu üzerlerinden atmaya çalıştıklarını anlatan Doğan, "O korkuyu atlatmış değiliz, gözümüzün önünde canlanıyor. Oturduğumuz yerde bile her an deprem olacakmış gibi." ifadelerini kullandı.
Malatya'nın Battalgazi ilçesinden eşi, kızı, oğlu ve birçok akrabasıyla kente gelen Barış İpek ise uyumak üzereyken depreme yakalandıklarını belirtti.
"Böyle bir şeyi daha önce yaşamadık"
Beşik gibi salladıklarını söyleyen İpek, şunları kaydetti:
"Çocukları aldık, eşim masanın altına girdi, ben kolon dibinde durdum, bağırışlar... Çünkü çok uzun sürdü, bitmiyor. Ne zaman üzerimize düşecek diye tavana baktım. Daha önceki depremlere benzemiyordu. Yalın ayak dışarı çıktık ve binanın uzağına kaçtık. Çocukları bir yere bırakıp komşulara yöneldik. Kar yağışı vardı, bir minibüsün içinde toplandık. Enkazlardan ses geliyor ama bakıyorum ne yapabilirim? Hangi birine el uzatayım diye dolaşıyorum ama o kadar çok bina yıkıldı ki böyle bir şeyi daha önce yaşamadık."
İpek, ilerleyen saatlerde devlet birimlerinin afet bölgesine yetiştiğini anlatarak, "Şu an belki ölü sayımız çok ama kurtulan da çok var. Allah razı olsun, burada 25-30 kişiyiz. Otelde sabah kahvaltımız, yemeklerimiz, odaların sıcaklığı ihtiyaçlarımızı karşılıyorlar. Erzurum halkına teşekkür ediyorum, çocuklarımızın bezine kıyafetine kadar hepsi var. Psikolojimiz dağılsın diye 'gel seni berbere götüreyim tıraş ol' diyenler var. Ne kadar ince düşünce. Duygulanmamak elde değil. Öyle sarılmaları var ki ben bunları hiçbir zaman unutmam. Bize gerçekten her şeyi unutturmaya çalışıyorlar. Allah hepsinden razı olsun. Rabbim millete, devlete zeval vermesin inşallah el ele yaralarımızı saracağız." dedi.