Ocaktan, "Özel, Fetullah’ı ziyarete gitmiştir, ancak benim “FETÖ’cü” ifadesini kullanmam doğru olmamıştır, bundan dolayı özür beyan ediyor, helallik diliyorum" dedi.
Ocaktan, Özel için "Bu vekilin herkeste olmayan çok önemli bir özelliği var, halis muhlis FETÖ’cü olması" demişti.
Özel, Ocaktan'a 'FETÖ'cü iddiası için bir açıklama yolladı. Açıklamayı köşesinden yayımlayan Ocaktan, "Hakkaniyetli olmak gerekirse, bu tanımlama maksadını aşan bir ifade olmuştur" diye yazdı.
Ocaktan'ın "Siyasetin dilindeki sükunet birlikteliği zenginleştirir" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Siyasi tarihimizdeki seçim süreçleri her zaman sıkıntılı olmuş, doğal olarak da siyasetin dili keskinleşmiştir. Siyasi mücadele içindeki sertlikleri belli bir noktaya kadar tolere etmek elbette mümkündür, ancak maksadı aşan bir durum ortaya çıktığında bunun toplumsal birlikteliği zedeleme ve kutuplaşmayı azdırma ihtimali yüksektir.
31 Mart seçimleri öncesinde ve sonrasında esen sert siyaset rüzgarları, maalesef siyasetteki ve toplumdaki makuliyet anlayışını da büyük ölçüde zedeledi. İstanbul seçimleriyle ilgili bitmek bilmeyen sayımlar, iptal davaları ve sonunda YSK tarafından hukuki meşruiyeti tartışmalı iptal kararı hepimizi yordu. 23 Haziran’da tekrarlanacak İstanbul seçimi yaklaşırken siyasetin dili dahil hepimizin sükunete ve itidale ihtiyacı var.
1950’li yıllardan bu yana belli dönemlerde sıkıntılar yaşasak da, hatırı sayılır bir demokratik tecrübeye sahibiz. Dolayısıyla her yapacağımız seçim ayrışmayı değil, birlikte yaşama kültürümüzü zenginleştirmelidir.
Bu arada sadece siyasiler değil, gazeteciler olarak bizler de dikkatli bir dil kullanmaya özen göstermek durumundayız. Çünkü bizler de zaman zaman itidal çizgisini kaybedebiliyoruz. Nitekim 13 Mayıs Pazartesi günkü yazımdaki AK Parti milletvekili Recep Özel’le ilgili bölümde itidal çizgisini aştığımı kendi adıma not etmek istiyorum.
AK Parti Isparta milletvekili Recep Özel aradı ve Pazartesi günkü yazımda kendisiyle ilgili kullandığım “FETÖ’cü” ifadesinden dolayı sitemlerini iletti. Hakkaniyetli olmak gerekirse, bu tanımlama maksadını aşan bir ifade olmuştur. Kendisiyle yakinen tanışmam, kendisine karşı kişisel bir tavrım olamaz. Ancak belirtmem gerekiyor ki geçmişte Fetullah’la bir şekilde ilişkisi olmuş, ya da onu ziyarete gitmiş siyasilerle ilgili haberleri görünce itidalimi kaybediyorum ve bu örnekte de olduğu gibi maksadını aşan bir durum ortaya çıkabiliyor. Evet Recep Özel, Fetullah’ı ziyarete gitmiştir, ancak benim “FETÖ’cü” ifadesini kullanmam doğru olmamıştır, bundan dolayı özür beyan ediyor, helallik diliyorum. Recep Özel’in gönderdiği açılama şöyle:
Recep Özel’in açıklaması:
Karar gazetesinden Mehmet Ocaktan’ın 13 Mayıs 2019 tarihli “Dindarlar hiç böyle bir hayal kurmamıştı” başlıklı yazısına istinaden: Evet dindarlar böyle bir hayal kurmamıştı. İslami hassasiyeti yüksek insanların kendilerine iktidar verildiğinde, kerameti kendilerinden bilmelerini, koltukları altlarından alındıkları gün teselliyi CHP’nin, Fetönün kollarında arayacak kadar zelil bir duruma düşeceklerini hiç hayal etmemiştik. Zira bizler, Halid Bin Velid gibi muzaffer bir komutanın, görevi elinden alındığında “Ömer sağ oldukça fitne olmaz” diyerek, Ebu Ubeyde komutasında bir er olarak savaşmaya devam ettiğini bilen ve bu şuurla hareket eden dava erleriyiz.
Evet, şimdi olduğu gibi senelerce millet iradesine, sandığın üstünlüğüne inanan bir duruş sergiledik. Halen de aynı duruşu sergiliyoruz. Şu anda da millet iradesinin Fetö artıklarınca çalınmasına karşı hukuk mücadelesi veriyoruz. Millet iradesine karşı haklar ve özgürlükler konusunda tarihimizin negatif sembolü olarak anılan 1940’lı yıllarda millete zulmeden CHP zihniyetinin tekrar hortlamaması için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz.
Yıllarca türlü mağduriyetlerin muhatabı olmuş, zulüm görmüş, ikna odalarında başörtüleri çekiştirilmiş kızlarımızın, başının dik durmasının mücadelesini veriyoruz. Milletin hakkının, millete teslim edilmesinin mücadelesini veriyoruz. Çalınan millet iradesinin, milletin hakemliğinde, şaibesiz olarak sandığa yansımasının mücadelesini veriyoruz. Ortada bir ayıp varsa, o da sizlerin çalınan millet iradesine karşılık, hırsızların yanında saf tutmanızdır.
Bu haklı mücadelemizde türlü hezeyanlarla karşımızda duranların ne AK Partili olduğuna ve ne de AK Parti savunucusu olduğuna inanmıyorum. Yine iki yıl kadar önce sosyal medya hesabım üzerinden bir açıklama yapmıştım. Orada da vurguladığım gibi;
Ömrümün geçen kısmında ve siyasi hayatım boyunca nerede durduğum, duruşum ve çizgim ortadadır, hep kamuoyu önündedir. Üniversite yıllarında başlayan dava mücadelemiz avukatlık mesleğine başladığım ilk aylarda Refah Partisi ile devam etti. Refah Partisi ile başlayan siyasi hayatım, her zaman onuruna ve şerefine nail olduğum AK Partimizin kurucu il başkanlığı görevinin ardından dört dönem milletvekilliği ve şu anda da Parti Genel Merkezinin Yüksek Seçim Kurulu temsilciliği ile devam etmektedir. 2012 yılında Adalet Bakanlığı’nın resmi bir programı için gittiğimiz Amerika’da o günün şartlarında o şerefsiz mahluka, terörist başına gerçekleşen ziyareti bu günlerde gündeme getirmek haysiyet cellatlığından başka bir şey değildir.
Bu kadar açıklamanın yeterli olduğunu düşünüyor, siyasi hayatım boyunca söylediğim bir söylemi burada paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum. ”Bizim Davamızın Adı Berrak, Sonu Toprak, Dönen Alçak Olsun.”
Kaynak: Medyaradar