Bûse, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi. Arkadaşlarıyla birlikte, Melih Bulu’nun rektör atanmasına karşı eylem yaptı. Yemediği laf kalmadı. Vitrin mankeni, terörist. Şimdi de “ev zencisi”
“Ev zencisi” ifâdesini ilk kullanan Malcolm X, beyaz adamın evinde keyfi yerinde olan, bu yüzden tarlada çalışanların ezilmesini umursamayan zencileri hedef almıştı. Bu tanımın sinemadaki en güzel örneği, Tarantino’nun Zincirsiz filmindeki Stephen’dır. Büyük Beyaz Ev’de hizmet ettiği efendisine o kadar zincirlidir ki zincirsiz bir zenci görünce kıskançlıktan küplere biner ve onun, bir zenciyi kölelikten kurtarmaya çalışmasına engel olur.
Filmde, dört mühim karakter var. Zâlim beyaz adam Calvin Candie; özgür rûhuna asla zincir vurdurmayan zenci Django; zâlim beyaz adama hizmet etmeyi mârifet sanan çiftlik kahyâsı zenci Stephan ve köleliğe karşı olan Avrupalı beyaz adam Shultz.
Candie, beyaz yüzsüz; Django, siyah gururlu; Stephan ise siyah gurursuz, yâni ev zencisi. Stephan, kendi ırkına, kendi inancına, kendi fikrine çıkarı için sırtını dönen insanın trajikomik hâlini çok iyi anlatıyor. Kendisini o kadar beyazlar safında görüyor ki Django’ya, “zenci” diye sesleniyor.
Bu filmi ilk seyrettiğimde Türkiye’ye uyarlamıştım. Beyaz adam, dindarları ezen CHP düzeniydi. Django, zincirlerini kırarak iktidara gelen dindarlardı. Stephan ise iktidara yaklaşınca nereden geldiğini unutup ezilenlere sırt çevirendi. Böylesine, her dönemde rastlanır. Her devrin adamıdır. Özgür gibi görünen zincirlidir. Güce tapar.
Bir zamanlar okullara, devlet dâirelerine giremeyen, şimdilerde gücü eline alınca sağa sola parmak sallayan başörtülülerden ne kadar rahatsız olduğumu ve utandığımı, yazılarımı okuyanlar bilirler. Kitabı yazılacak bir başarı hikâyesine imzâ atan, karşı mahallenin erkeklerine kök söktüren bu hanımların, kendi mahallesindeki erkeklere, özgür irâdeleriyle ses vermemeleri; dâvâ adına, makam mevki adına susmaları, en büyük hayâl kırıklıklarımdan birisi. Bir diğeri ise başörtüsünü özgür kılanların, böyle bir diyet istemeleri.
Sürüsüne bereket başörtülü münevver var ama entelektüel yok. Özgür olmanın bedeli, özgür kılanların esiri olmak olmamalıydı.
Buradan, Boğaziçili Bûse’ye seslenmek istiyorum:
Beyaz Yalı’dan parmak sallayanlardan sakın korkma Bûse! Hak aramaktan korkma! Hak yemekten, iftirâ atmaktan kork! Devletine, milletine, bayrağına, şehidlerine hâin olmaktan kork!
Sana “ev zencisi” diyen Stephan, Türkiye’nin en beyaz Türklerinden Ahmet Altan’ın elindeyken ne kadar gurursuz olduğunu; bizler için Django’yu temsil eden Erdoğan’a ağıza alınmadık hakâretler ettiğini unutmak istiyor.
Nur talebelerini devlete baş kaldırmaya, sivil itaatsizliğe çağırdığını unutmak istiyor.
Terör örgütlerine hizmet ettiği günleri unutmak istiyor.
Parayı bastıranın kölesi olduğu için senin gibi zincirsiz Müslümandan rahatsız oluyor.
Bir zamanlar aynı bahçede özgürce eylem yapan fakir ama gururlu genç kızı hatırlatmana kızıyor.
Sana, “ev zencisi!” demesinin sebebi, işte bu!
Hoşgör yâ hû! Tarladan Beyaz Ev’e geçince böyle oluyor.