CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez'de basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları söyledi:
“BÜYÜK BİR DÖVİZ KRİZİNE DOĞRU KOŞAR ADIM GİDİYORUZ”
* “Türkiye, ikiz açık dediğimiz “cari açık” ve “bütçe açığıyla”, büyük bir döviz krizine doğru, koşar adım ilerliyor. Kayınpeder ve damat, 128 milyar doları buharlaştırmışlardı. Bugün artık kasada merkez bankasına ait tek bir sent kalmadı. Döviz kasasının borcu, döviz kasasının alacağını kat be kat aştı.
“İNGİLTERE'DE ALTININI SATAN HANGİ MERKEZ BANKASI?”
* Dün yabancı bir haber ajansında, yabancı bir Merkez Bankası'nın, İngiltere Merkez Bankası nezdinde tuttuğu altınlarından yüklü bir satışı yapmış olabileceği yazıldı, çizildi. Bu hangi Merkez Bankası? Biz Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın da, İngiltere Merkez Bankası nezdinde tuttuğu, yaklaşık 4 milyar dolarlık altını olduğunu biliyoruz.
* Eğer bu altınlar da gizli, saklı satılmaya başladıysa, yandı gülüm keten helva… 128 milyar doları arka kapıdan buharlaştıranlardan, bu konuda mutlaka bir açıklama yapmalarını bekliyoruz.
“RESMİ GAZETE, ERDOĞAN'I YALANLIYOR”
* Ülkeyi yönettiğini iddia edenler, kendi kokularıyla mest olmuş misk keçisi gibi, attıkları imzaları bile artık hatırlamaz hale geldiler. Erdoğan, Genel Başkanımızın SADAT'ın kapısına dayanıp, ‘Sandığa sonuna kadar sahip çıkacağız, SADAT'çılarınıza pabuç bırakacak değiliz’ demesi üzerine birkaç gün önce çıktı, “SADAT yöneticileriyle uzaktan yakından alakası olmadığını’ söyledi. Güzel…
* Ama bu elimde gördüğünüz, Cumhurbaşkanı Kararı öyle demiyor. Karar, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulu'na yaptığı atamalara ilişkin. 8 Ekim 2018 tarihinde imzalamış. 9 Ekim 2018 tarihli Resmi Gazete'de de yayımlanmış. Kendine bağlı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu'na, kendi imzasıyla Adnan Tanrıverdi'yi, hem de ilk sıradan atamış. Peki Adnan Tanrıverdi kim? SADAT'ın kurucusu. Kendi güvenlik ve dış politika kuruluna ilk sıradan atadığı birini, tanımadığını söyleyen birine bu millet nasıl inanacak?”
“SWAP İÇİN CAN CİĞER KUZU SARMASI”
AKP’de BAE depremine ve AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın BAE ile ilgili sözleri nedeniyle istifa etmesine değinen Öztrak, şunlar söyledi:
* “Erdoğan'ın içeride farklı, dışarıda farklı konuşması, bugün ak dediğine, yarın kara demesi vakayı adiyeden oldu… Daha iki yıl önce Birleşik Arap Emirliklerini 15 Temmuz'un finansör olmakla suçluyordu. Yandaş gazetelerinde bu ülkeye manşetten küfür ettiriyordu. Atama İçişleri Bakanı, daha geçen yıl bu zamanlar, devlet televizyonundan Birleşik Arap Emirlikleri’ne söylemediğini bırakmadı, olmadık hakaretler etti. Peki, bugün ne oldu? Aynı Birleşik Arap Emirliği'yle, birkaç milyar dolar SWAP karşılığında, can ciğer kuzu sarması oldular.
“GRUP BAŞKANVEKİLLERİ DÖNÜŞE AYAK UYDURAMADI, BELİ KIRILDI”
* Öyle ki, Grup Başkanvekillerinin bile bu dönüşe ayak uyduramadığını gördük. Bu Grup Başkanvekilleri olanı biteni anlamadı. Öyle anlaşılıyor ki, içine de pek sindiremedi. Çıktı,’Biz diz çökmedik, Birleşik Arap Emirlikleri diz çöktü’ deyiverdi. Bunun üzerine AK Parti Sözcüsü apar topar çıktı, ‘Grup Başkanvekilimizin sözleri partimizin görüşlerini yansıtmıyor’ dedi. Yani ‘Birleşik Arap Emirlikleri diz çökmedi’ dedi.
* Sonra da, bu Grup Başkanvekilinin beli dün ‘resmen’ kırıldı, Birleşik Arap Emirliklerine söz söyledi diye, görevden alındı. Sonra Erdoğan çıktı gençlerle sohbet ederken Birleşik Arap Emirlikleri'ne, ‘Bunlar da bizim Müslüman kardeşlerimiz’ deyiverdi. Suudi Arabistan'dan gelen cellatlar, ülkemizin topraklarında gazeteci katlediyorlar, Erdoğan önce ‘Belgeleri dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz’ diyor. İçeride dünyaya lider havası basıyor. Sonrada dolara sıkışınca, dosyanın tamamını Suudi Arabistan'a gönderiveriyor, satıyor.
“ERDOĞAN'IN DOLAR AŞKI SARAY EVLATLARININ BAŞINI YİYOR”
* Erdoğan'ın doların yeşiline olan aşkı, Sarayın kendi evlatlarının başını daha çok yer. Erdoğan şimdilerde bu dönüşlere bahane bulmak için birde atasözü uydurmaya başladı. Güya Japonların; ‘Düşmanımız dahi olsa, iplikle bağı sıkı tutun, koparmayın. Gün olur o bağ size tekrar lazım olur’ diye atasözü varmış. Ama Japonların böyle bir atasözünden de haberi yok.
“DIŞ POLİTİKA MİLLİ OLMALI”
* Dış politika tutarsızlık kaldırmaz. Sabah başka, akşam başka konuşulmaz. İdeolojik körlükle dış politika yürütülmez. Dış politikadan iç politikaya rant devşirilmeye kalkılmaz. Dış politika 84 milyonun çıkar ve menfaati için yürütülür.
* Bu nedenle de dış politikanın milli olması gerekir. Türkiye büyük bir ülkedir. Türkiye çok güçlü bir ülkedir. Türkiye'nin dış politikası da, iç politikası da, ülkemizin büyüklüğü ve gücüyle uyumlu olmalıdır.
“CHP İKTİDARINDA TEMEL İLKEMİZ YURTTA SULH, CİHANDA SULH OLACAK”
* Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarında, dış politikamızda temel ilkemiz, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ olacak. Devletimiz bölgesinde ve tüm dünyada, yeniden sözüne güven duyulan bir devlet olacaktır. Bizim yönetimimizde Türkiye, dostluğu aranan, hasımlığından da korkulan bir ülke olacaktır.
* Ülkemizdeki Suriyelileri en geç 2 yıl içinde, ülkelerine göndereceğiz. Komşularımızla başta ekonomik, diplomatik ve siyasi ilişkilerimizi geliştireceğiz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nı mutlaka kuracağız. Biz hazırız. Milletimiz hazır. Artık biran evvel seçim sandığının önüne gelmesini bekliyor.”
“MİLLETİN SESİ YARIN 18.00'DE MALTEPE'DEN YÜKSELECEK”
CHP’nin yarın İstanbul’da düzenleyeceği mitingi hakkında konuşan Öztrak, şöyle dedi:
* “Sözlerimi bitirmeden önce, milletimize bir davetimiz var. Biliyorsunuz, yarın İstanbul'da olacağız. Saat 18.00'de Maltepe meydanında, Milletin Sesi mitingimizi gerçekleştireceğiz.
* Yarın Maltepe Meydanında ucube tek adam rejiminin; açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm ettiği asgari ücretlileri; mahkeme kararı olmadan görevlerinden uzaklaştırdığı KHK mağdurlarını; geleceksiz,hayalsiz bırakmaya çalıştığı, yandaşlarını doyurmak için mülakat mağduru ettiği gençlerimizi; pahalılığa ezdirdiği emeklilerimizi, sözünü tutmadığı EYT'lileri işsiz, aşsız bırakılan anne ve babaları; isyanı arşa ulaşan zulme uğrayan kadınları, yanlış politikaları nedeniyle önünü göremeyen iş insanlarımızı, tarlasına küsen çiftçilerimizi, borç kıskacındaki esnaflarımızı, emekçilerimizi, apartman görevlilerimizi, motokuryelerimizi, toplumun vicdanının sesi, sanatçılarımızı, ‘İsraf haramdır, yolsuzluk haramdır, yandaş kayırmak haramdır!’ diyen yurttaşlarımızı, ‘Bu ülkede barış istiyoruz, huzur istiyoruz, iş-aş istiyoruz’ diyen tüm vatandaşlarımızı davet ediyoruz. Milletin sesi yarın, Maltepe'deki Adalet Meydanı'ndan yükselecek. O ses, Saray'ın kibir duvarlarını da yıkacak.”
İSVEÇ VE FİNLANDİYA KRİZİ AÇIKLAMASI: TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI ÖNCE GELİR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşıyım” demesiyle başlayan krize de değinen Öztrak, şöyle konuştu:
* “Geçtiğimiz günlerde Erdoğan çıktı ‘İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşıyım’ dedi. Biraz önce söyledim, bir dış politika konusunu oy devşirmek için iç politikaya malzeme etmeye başladı. Yeni bir Rahip Brunsonolayı, yeni bir FETÖ Birleşik Arap Emirlikleri hikayesi, bir başka Kaşıkçı dosyası aldatmacası sürecinin düğmesine bastı.
* Bu arada sarayın sözcüsü de yabancı ajanslara İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine kapıyı kapamıyoruz diye demeçler vermeyi de ihmal etmedi. Sonra Erdoğan vites yükseltti Türkiye'ye gelmeyi planlayan İsveç ve Finlandiyalı yetkililer için ‘Bizi ikna etmeye geliyorlarsa boşuna gelmesinler’ dedi. Bugün de aynı şeyleri tekrarladı.
* Finlandiya Cumhurbaşkanı da çıktı, ‘Bir ay önce Erdoğan'la telefonla konuştuk biz sormadan NATO üyeliğimizi destekleyeceğini kendi söyledi. Türkiye'den gelen açıklamalar çok hızlı değişti’ dedi, şaşkınlığını dile getirdi.
* Anlaşılan Finlandiya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikadaki bu sert dönüşlerine alışmamış. Aslında sarayın yaptığı hep aynı şey. Dış politikadan iç politikaya, siyasete rant devşirmek için önce içeriye bir höreleniyor, belli bir süre geçtikten sonra da dışarısı ne derse kabul ediyor.
* Şunu söyleyeyim, tabi ki CHP olarak biz NATO'nun güçlenmesinden memnuniyet duyarız. Ancak Türkiye'nin çıkarları da her şeyden önce gelir. Müttefik diyeceğimiz ülkelerin müttefiklik hukukuna saygı duymasını da elbette bekleriz.
* Milli güvenliğimizi garanti edecek şekilde ellerindeki kozları kullanmak hükümetin görevidir. Ama bunu yaparken bir diplomatik yol yordam, bir kuyumcu hassasiyeti gerekir. İçerde başka, Brüksel'de başka konuşursanız sizi kimse ciddiye almaz. At pazarlığı yaptığınızı düşünürler.
* İşte benzer olayları biz bundan önceki eski Danimarka başbakanının, NATO Genel Sekreterliği’ne atanmasında da yaşamıştık. Ne demişti o zaman Erdoğan: ‘Rasmussen' in NATO Genel Sekreterliğine atanmasına olumsuz bakıyorum’. Daha sonra ne oldu? Bu dediğini yuttu.
* Umarım İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği içinde benzer olayları yaşamayız. Sarayın kibirlisi diplomasiyle alacağımızı oy uğruna televizyon ekranlarında, meydanlarda bozuk para gibi harcamamalıdır. Bu konuda diz çökmemelidir, milletimizin itibarını azaltmamalıdır.
* Kürtçe şarkı, türkü meselesine gelince; gerçekten bu iktidarın ne yaptığını anlamamız son derece güçtür. Türkiye'de Kürtçe şarkı, türkü söylemek serbesttir.
* Neden böyle bir sözleşme iptali noktasına gidilmiştir tabi bunu anlayabilmek mümkün değildir.
* CHP olarak Kürt meselesini nasıl çözeceğimiz konusunu defalarca dile getirdik. Biz bu meseleyi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çözeceğiz.”