Farklı ve Yeni Bir Tehdit Modeli mi?

Alp Kırıkkanat

15 Temmuz hain darbe girişimine sebebiyet veren FETÖ isimli yıkıcı örgütün, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerinin sürdüğüne yönelik haberler medyada yer almaya devam etmektedir.

Bu yıkıcı faaliyet organizasyonunun Türkiye’nin tüm kurumlarına zarar verdiği, artık iyice gün yüzüne çıkmıştır. 40 yıldır yapılan sızmaların nelere mal olduğunu, hepimiz yaşayarak tecrübe etmiş olduk. Güvenlik ortamının şekillendirilmesine yönelik ısrarcı ve agresif tutumları, maalesef birçok yönden sonuç almalarını sağlamıştır. Buna karşılık kamuoyunun sonrasındaki durumsal farkındalığı ve 15 Temmuz’daki reaksiyonu; bu örgütün şimdilik geri adım atmasına ve mevzi kaybetmesine yol açan önemli faktörler arasında yerini almıştır.

Önceki yazılarımda, bu tehdidin devam ettiğini belirtmiştim. Asıl endişem, tehdidin artık farklı bir şekil alması ihtimali üzerinedir. Medyada yer alan iki haber, kamuoyunda fazla dikkat çekmemiş olsa da yeni değerlendirmelere sebebiyet verecek tarzdadır. Birincisi, Yunan sahil güvenlik yetkililerinin, örgüt firarilerini taşıyan botlara açık denizdeki yardımlarıyla ilgilidir. İkincisi ise, bir savaş pilotunun Yunanistan’a kaçarak iltica talebinde bulunmasıdır. Her iki haber tam olarak bir teyide ihtiyaç gösterse de bizi bir kısım farklı sonuçlara taşıyabilecek mahiyettedir.

Bahse konu haberlerin ayrıntılarında, yurt dışına olan firarların Almanya merkezli olarak koordine edildiği iddia edilmektedir. Üstelik bu işin başında, firari eski bir ağır ceza hakiminin olduğu iddia ediliyor. Diğer yandan bu kaçışlarda, Yunan sahil güvenliğinin, örgüt firarilerine açık denizde birçok yönden kolaylıklar sağladığı belirtilmektedir. Yunanlı yetkililerinin bu tavırlarının ancak bir devlet politikası kapsamında gerçekleşebileceğini düşünebiliriz. Ayrıca, geçtiğimiz hafta TSK mensubu bir pilotun Kilimli (Kalymnos) adasında bir polis karakoluna gittiği ve iltica talebinde bulunduğu belirtiliyor. Kilimli adası Bodrum’a ve Güllük’e kısmen yakın sayılabilecek bir ada. Bu nedenle firarın yakın bir zamanda yapılmış olabileceği imkân dahilindedir.

Son 3 yıldır artık sıradan bir hale geldiği düşünülen bu haberlerin, öncelikle Yunanistan özelinde olmak üzere, bu tehdide nasıl yeni bir şekil kazandırabileceği sorulabilir.

Açık kaynak bilgilerinden, yurt içinde düzenli ve sistemli bir kaçış organizasyonu teşkil ettikleri anlaşılmaktadır. İddia o ki; bunu da yurtdışından yönetebiliyorlar. Bunun olabilmesi için yurtiçinde halen güvendikleri bir kısım önemli yerlerin olması gerekir. Bu bize hem kriptoların hala aktif olduğunu hem de olası üst düzey irtibatların devam ettiriliyor olabileceğini ortaya koymaktadır. Örgüt disiplini eskisi gibi sürdürülmeye çalışılmaktadır. Kaçma girişiminde bulunanların açığa çıkmış veya aranan kişiler olabileceğini söyleyebiliriz. Firarlarda bunların dışında kalan kişiler varsa, bunlar da örgütün dışarıya çıkarılmasında fayda gördüğü bir kısım şahıslar olabilir.

Bununla birlikte, Yunanistan’a yapılan firar akışında bir süreklilik sağlanmış gibi bir görüntü mevcuttur. En yakın yerin Yunanistan olması doğal bir gerekçe sayılabilir. Kaçan ya da kaçırılan kişilerin, sonrasında hangi ülkeye gideceklerinin planlamasının, bu kişilerin kendi iradelerine göre mi yoksa Almanya’daki merkezin kararına göre mi şekillendiği de önemli bir soru olsa gerek. Ne kadarının Yunanistan üzerinden başka bir ülkeye kaçtığı, ne kadarının normal işlemler kapsamında Yunanistan’da sığınmacı olarak beklediği ve ne kadarının hangi ülke için mülteci hakkı elde ettiğine dair medyaya yansıyan kesin bir rakam da yok. Sonraki dönemde, Yunanistan’a mahsus yığılmaların milli tez ve çıkarlarımızı hangi yönlerden ve nasıl etkileyebileceği konusunu da düşünmemiz gerekir diye değerlendiriyorum.

Diğer yandan, bazı asker kişilerin 15 Temmuz akşamından başlayan kaçışlarının, Yunanistan için bulunmaz bir fırsat olarak karşılandığını da tahmin edebiliriz. Helikopterle kaçan ilk gruba Yunanistan iltica hakkı verdi. Tabi o gece Yunanistan’da ve diğer bazı ülkelerde

görevli olanlardan da geri dönmeyenler oldu. Bunlardan biri, Yunan askeri internet sitesine sözde kendi mağduriyetini anlatan bir röportaj bile verdi. Şaka gibi! Firari askerlere hiçbir soru sorulmadığını düşünmek, epey bir safdillik olur. Geçmiş dönemde, sahte Balyoz CD’leriyle birlikte gerçek harp planlarının taşındığı meşhur bavulu da hatırlarsak, meselenin sadece bir bavulla da kalmadığını ve oyunun daha farklı bir şekle büründüğünü görebiliriz. Cüzi de olsa, tam olarak kaç eski askerin Yunanistan’a firar ettiği konusunda açık kaynaklara yansıyan tam bir bilgi yok. Ancak bunlardan, varsa, elde edilebilecek bir faydanın sadece Yunanistan’da kaldığını da zannetmiyorum. İşin başından beri ülkemize karşı, farklı maksatlara matuf uluslararası bir konsorsiyum oluşturulduğunu değerlendiriyorum. Daha önce sinsice yapılanlar, şimdi artık açıktan göstere göstere yapılmaktadır.

Yurt içinde birçok darbe davası sonuçlansa da yurt dışında ulusal güvenliğimize tehdit oluşturan bu garabetin önüne geçmek gerekliliği bulunmaktadır. Kaçanların hepsi için geçerli olmasa bile bir kısım kaçakların yurt dışında oluşturduğu bu netice; birçok aktörün farklı bir şekilde yarar sağlayabileceği ve daha önce hiç alışık olmadığımız değişik bir tehdit modeli sonucuna bizi götürebilir. Almanya merkezli olarak yönetildiği iddia edilen organizasyon; kaçışları planlamanın yanı sıra, ilticayla ilgili taleplerde karşılaşılan olası olumsuzluklara çözüm getirmek ve işlemlerin takibini yapmak ile olası geri iade süreçlerine hukuki savunma sağlamak için de kurulmuş olabilir. Başında firari eski bir ağır ceza hâkiminin bulunması bu anlamda bir tesadüf sayılamaz. Bütün bu hazırlıkların, başta Avrupa olmak üzere, birçok ülkede yeni bir yerleşik yapılanmanın hukuki alt yapısını oluşturma temelli olabileceğini dikkate almak zorundayız.

Diğer yandan, 15 Temmuz ve sonrasında Yunanistan’a firar eden örgüt mensubu kişilerin sayısı, açık kaynak bilgilerine göre 8 bini aşmıştır. Bu sayının belirli bir bölümü aile fertlerini de içeriyor olabilir. Firar eden birçok kişinin Yunanistan’a gelmesi, belki de bir kısmının orada kalmak isteyişleri, 15 Temmuz’un ilk sıcaklığıyla önceleri Yunanlılara cazip gelmiş olabilir. Ancak firar sayısındaki bu artış; onlar açısından da artık bunun bir güvenlik sorunu olarak görülmeye başlandığı ihtimalini ortaya çıkarmış olabilir. Nitekim, Yunanistan’ın yeni Başbakanı Kriakos Miçotakis Avrupa’nın iltica politikalarında ve Dublin Sözleşmesinde değişikliklere gidilmesini önermiştir. Tabi, bu yaklaşımdaki önceliğin Orta Doğu ve Afrikalı sığınmacılar için olabileceği ihtimal dahilindedir. Bu konuda politika değişikliğine gideceklerini söyleyen Yunan Başbakanının bu beyanatlarının arka planında neler olabileceği üzerinde şimdiden yorum yapmak için erken sayılabilir.

Peki ne yapılabilir? Kaçanların büyük bir kısmı yargıdan kaçmaktadır. Yargıdan kaçanların hepsiyle ilgili hukuki bir değerlendirme yapacak kadar bilgi sahibi ve yetkinlikte değilim. Ancak, bunların içerisinde, varsa, kandırılmış samimi inanç sahiplerini ve ailelerini korumamız ve bunları bu organizasyonun elinden çekip alabilmenin yollarını açık tutmamız gerekiyor. Hainlik yapanlar için elbette söylenecek çok şey var. Bunların geri iadelerini sağlamak için, şimdilik, önümüzde uzun bir yol olduğu görülüyor. Şimdiye kadar 23 ülkeden 109 kişi getirildi. Kaçışlara mâni olacak daha sıkı tedbirler almalıyız. Ancak en başta, yargıya olan güvenin kamuoyu nazarındaki derecesini artırmak zorundayız. Bu, karşı tarafın bütün argümanlarını elinden alabilecektir. Bununla birlikte, kamuoyunun tam desteği oldukça önemli. Bu tam destek, yurt dışı aktörlerin ve firarilerin, ilanihaye olmasa da dikkate almak zorunda kalacakları çok önemli bir faktör olacaktır. Şimdiye kadar, bütün olumsuzluklara rağmen, bu destek sağlanmıştır. Ancak bunun sürdürülebilir olması gereklidir. Moral destek intibaını verecek çelişkili bazı siyasi söylem ve eylemlerin sona ermesi gereklidir.

Sonuç olarak, ülkemize yönelik bu belanın farklı bir şekil almasına yönelik hamlelerine karşı, istihbari, güvenlik ve hukuksal açıdan sürekli proaktif bir tavır alınmalıdır. Aksi takdirde; özellikle Avrupa’da bulunacakları her bir ülke, farklı bir uğraş alanı olarak karşımıza çıkacak ve ülkemize verilecek olası zararlarla zaman kaybedilecektir. Bulundukları ülkelerde

toparlanmaya çalışan farklı, sonrasında da belki uluslararası, yeni bir modelle karşı karşıya kalabileceğimizi düşünüyorum. Kaçış ve olası yerleşim planlamasının belirli bir merkezden yapılmaya çalışılmasını bu anlamda da dikkate almalıyız. Hiçbir konuyu şansa bırakmayan bu yapının, ülkemize daha fazla zarar vermeden etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir.

Kaynaklar:

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/yunanistan-feto-uyesi-turk-vatandasini-mulakata-alacak-41301184

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/yunan-sahil-guvenligi-ile-ilgili-skandal-itiraf-gulenist-olduklarini-soyledikleri-zaman-41307083

https://www.cnnturk.com/dunya/yunanistan-basbakani-micotakisten-turkiye-aciklamasi

http://www.milliyet.com.tr/siyaset/bakan-soylu-yaklasik-8-bin-fetocu-yunanistana-kacti-6010297

https://www.haberturk.com/firari-feto-culer-icin-94-ulkeyle-iade-trafigi-2504198

Turan, Yıldırım, Yrd.Doç., Şaşkın, Osman, Y.Lisans Öğrencisi, ‘‘AB’ye İltica Başvurularının Değerlendirilmesinde Geri Kabul ve Güvenli Üçüncü Ülke Tartışmaları’’, PESA Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Şubat 2017, Cilt:3, Sayı 1. https://dergipark.org.tr/download/article-file/448221 sayfa 3, paragraf 6.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cumhurbaskani-yardimcisi-oktay-halkin-yargiya-olan-guveni-yuzde-38-242719h.htm

https://www.haberpodium.ch/dublin-sozlesmesi/

http://www.gazetevatan.com/adalet-bakanligi-ndan-feto-bilancosu-toplam-29-bin-487-kisi--1263694-gundem/

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/tbmmden-feto-elebasi-gulenin-iadesi-icin-abdye-cagri/1553642

Kaynak: Alp Kırıkkanat Yazdı: Farklı ve Yeni Bir Tehdit Modeli mi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.