Altaylı'nın bugünkü yazısından ilgili bölüm şöyle:
Hemen bir iki düzeltme yapayım.
Dünkü yazımda “Gazetecilik sınıf atlama aracı olmamalı” dedim.
Bazıları “Veyis Ateş’e gönderme yapıyor” diye yazdı.
Yanlış.
Gönderme sadece Veyis Ateş’e değil.
Geniş bir gazeteci kitlesine.
Nasıl anlatsam bilemiyorum ama şöyle özetleyebilirim.
Bir iki yıl önce bir gazeteciye dostları yaş günü partisi düzenlediler.
50 kadar davetli ile.
İş adamları, sanatçılar, hoş kadınlar.
Kalabalık ve neşeli bir parti.
Ama gazetecinin bir tane bile gençlik arkadaşı, çocukluk arkadaşı, ilkokul arkadaşı, lise arkadaşı, hatta üniversite arkadaşı bile yoktu. Tamamı gazetecilikte güce, şöhrete eriştikten sonra edindiği arkadaşlardı.
Gazetecilik onun geçmişi ile çevresi ile bağlarını koparmıştı besbelli.
Artık başka bir sınıfın adamıydı.
Elbette zamanla insanların çevresi değişir ama bu kadar mı!
Ya da yeni çevreye sadece zenginler, ünlüler ve sosyetikler mi girer?
Kimileri de çevresine sadece siyasetçileri, üst düzey bürokratları doldurup, güç sahibi olmaya çalışır.
O kadar çoklar ki!
Elbette bunlarla da görüşürüz, işimiz gereğidir.
Ama çevremiz bunlara dönüştü mü sorun olur!
Kastettiğim bunlardı, bambaşka bir yere dönüşenler.
Bir kişi değildi anlayacağınız.
Dün akşam da Teke Tek’i veda ederek bitirdim.
Çok açık biçimde 1 ay tatil yapacağım dedim çok önceden planlanmış bir tatil. Ama buna da anlam yüklemişler.
Veyis Ateş yüzünden demişler.
Elbette ki, Veyis Ateş’in bir açıklama yapmamasından rahatsızım.
İslamcıların da anlayacağı dille söylemek gerekirse Mecelle'nin 67. hükmü der ki, "Sakite bir söz isnat olunmaz. Lakin Ma'rız-ı hacette sükut beyandır."
Ama Veyis Ateş açıklama yapmıyor diye de her taşında emeğim olan, bugünün ortamında özgürce yazabildiğim bir yeri bırakıp gidecek halim yok.
Ayrıca grup yönetimi de Veyis Ateş’i izne yolladı. Bu aşamada başka ne yapacaktı!
Aklanır döner, aklanmaz gider.
Ben ise yazılarımı zaten yazacağım.
İznim bitince de geri geleceğim.
Meydanı kimseye bırakmaya niyetim yok.
Biline!