Geçen sene nisan ayında, İBB seçimini kastederek Adana’dan esen “Fekeli rüzgârı”nın İstanbul’a ulaştığını yazmıştım. Seçimin iptal edilmesiyle daha da sertleşen rüzgâr, İstanbul Belediye Başkanlığını, bir kez daha Ekrem İmamoğlu’na hediye etmişti.
Neydi Fekeli rüzgârı?
CHP, reyting rekorları kıran Bir Zamanlar Çukurova dizisinde,işleri uhûletle ve suhûletle ve dahî adâletle hâlleden, ekmeğini fakirlerle paylaşan dindar sosyalist Fekeli’ye benzeyen Ekrem İmamoğlu’nu aday çıkarmakla çok isâbetli bir karar vermişti. Bana göre Fekeli, Kemal Tâhir solunu temsil ediyordu. Nitekim 25 Haziran’da, yâni rüzgârın fırtınaya dönmesinin ardından şöyle yazmıştım:
“CHP, dindarları ötekileştirmekten vazgeçtiği; yerli ve millî ‘Kemal Tâhir solculuğu’nu öne çıkardığı için İstanbul’u aldı. 2023’e böyle hazırlanacak.”
Kemal Kılıçdaroğlu, beni yanıltmadı. Fekeli rüzgârını arkasına alarak ilerleyeceğini, ‘iktidara yürüyüş’ kurultayı öncesinde Cumhuriyet gazetesinde şöyle ifâde etti:
“Devletçiliği içinde bulunduğumuz yüzyılın temel ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üreten bir ‘sosyal devlet’ anlayışına dönüştürmeliyiz. Târih bilinci yüksek bir yazar olan Kemal Tâhir’in romanının isminden mülhem, vatandaşlarına bir ana şefkatiyle yaklaşan, ayrım yapmayan ve karşılıksız seven, onları işsiz ve aşsız bırakmamanın mücâdelesini veren, yemeyen yediren bir devlet anlayışını yeniden yaratmalıyız.” (19 Temmuz 2020-Cumhuriyet)
Evet, Kemal Tâhir’in târih bilinci, gerçekten çok yüksek. Târihi, hiçbir kabadayının yenemediğini söyleyecek kadar yüksek. Devlet Ana romanını, devlet babanın sillesini yiyerek yazacak kadar yüksek.
Kılıçdaroğlu’nun Kemal Tâhir’in “devlet ana” şefkatine vurgu yapmasını, gerçekten çok önemsiyorum ama târih bilinci yüksek insanların sorularına ne cevap vereceğini de çok merak ediyorum. Kemal Tâhir’in Atatürk’ün sağlığında sintinenin dibinde işkence görüp zindana atılmasını, hangi devlet ana şefkatiyle açıklayacak?
Nâzım Hikmet için bulunan çözüm, Kemal Tâhir için de mi geçerli olacak? Soner Yalçın ve Enver Aysever gibi yazarlar, aklımızla dalga geçerek Kemal Tâhir’in başına gelenlerden Atatürk’ün haberi olmadığını mı yazacaklar?
Seçim öncesi yemeyip yediren CHP’liler, İmamoğlu örneğinde olduğu gibi, seçim sonrasında kayak tâtilinde mi yorgunluk atacaklar?
Eğer böyle olacaksa şimdiden Kemal Tâhir’in dilinden itirazımı yapayım:
Ha sizin aklınız, ha benim aklım, ha Maraz Ali’nin aklı!
İLÂHÎ HAKAN ŞÜKÜR!
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, bir dönem AK Parti milletvekili olan Hakan Şükür’ü fetönün siyâsî ayaklarından birisi olarak gösterince Şükür’den cevap geldi:
“Ben, her gün şikayet ettiğin partiden istifa ettim, sen kovuldun.”
Ahmet Hoca’nın yerinde olsam şöyle cevap veririm:
Sen istifa ettin, Amerika’dasın. Ben kovuldum, Türkiye’deyim!