Modern ve medeni ülkelerin toplumsal yaşamında en kutsal, vazgeçilmez, olmazsa olmaz, diğer özgürlük ve değerlerin mana ifade etmesi için lazım olan temel değer fikir ve düşünce özgürlüğüdür.
Fikir ve düşünce özgürlüğü olmadan insan olmaz, toplum olmaz, devlet olmaz, gelecek olmaz… Kişi planında yükselmek, bir değer yaratmak için, huzurlu bir toplum olmak, medeni yaşam sağlamak, refaha kavuşmak için, birlik ve beraberliği yakalamış güçlü bir devlet olmak için her şeyden önce düşünmek, düşündüğünü serbestçe ifade edebilmek yani fikir ve düşünce özgürlüğüne sahip olmak gereklidir.
Yönetenlerin doğru, sağlıklı karar vermesi, daha iyi bir ortamın sağlanması ise ancak insanların, ülkenin geleceği, toplumsal yaşamın nasıl olması gerektiği hakkında idare edenlerin, yönetimin icraatları hakkında açık fikir ve düşüncelerini söylemesi, yazması ve ifade etmesi ile mümkündür.
Basın yoksa veya basın yanlı ise ya da basın üzerinde bakılar varsa, şu veya bu sebeplerden kişilerin fikir ve düşüncelerini basını kullanarak tam ifade etmeleri mümkün değilse en değerli özgürlük kullanılamıyor demektir.
Fikir ve düşüncelerin açıklanması üzerinde hiçbir etki, engelleyici, kısıtlayıcı hususun olmaması gerekir. Hele yazdıkları, söyledikleri sebebiyle hiçbir kimsenin ceza tehdidi, hak kısıtlanması, tazminat ödeme durumunu yaşamaması; direkt veya dolaylı olarak devlet veya kişiler, gruplar tarafından zarara uğratılma, ayıplanma durumunun olmaması, bu konuda bütün engellerin kaldırılarak bilakis fikir ve düşünce açıklamasının özendirilmesi, teşvik edilmesi gerekir.
Hatta gerçek manada fikir ve düşünce özgürlüğünün tam kullanılabilmesi için kişilerin önce doğru bilgiye sahip olması şarttır. Bunun için de basının, iktidarın veya bir devlet kurumunun veya belli güç odağının engellemesi olmaksızın her türlü bilgiye, habere gelişmeye tarafsız kaynaklardan ulaşabilmesi gerekir. Ayrıca bilgiye ulaşımın kolay olması, kamu görevleri ve kamu işletmelerinin şeffaf, kamuya açık olması gerekir.
Kişiler basın mensupları/gazeteciler önce her bilgiye kolayca ulaşabilmeli, korkusuzca yazabilmeli, toplumu her konuda doğru bilgilendirmelidir.
Bütün bu hususlar sağlandıktan sonra kişiler tek veya toplu olarak, bir siyasi grup olarak fikirlerini sözle, yazıyla, resimle, yürüyüşle, oturarak ifade edebilmelidir. O zaman bu özgürlüğün varlığından bahsedilebilir.
Basın özgürlüğüyle birlikte tarafsız, bağımsız basın var ise toplum doğru bilgi alacak, doğru bilgi alan toplum tartışarak, fikir yürüterek doğru neticelere varacak ve doğru kararların alınması sağlanacaktır.
Bu konudaki her engel; özgürlüğe saldırı, kısıtlama ve baskı, topluma karşı suçtur ve gayrimeşrudur.
Fikir ve Düşünce Özgürlüğünün hukuki Sınırları
Fikir ve düşünce özgürlüğünün evrensel ve yerel manada toplum yararı vs. amaçlarla sınırlanabileceği, en dar haliyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde, ulusal manada ise Anayasamızda gösterilmiş olup, çıkan anlaşmazlıklarda ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türk Yargıtay’ının kararları ile çerçevesi çizilmiştir. Bundan daha dar uygulanması kabul edilemez.
Bir davaya konu olması üzerine, bu konuda ölçüyü Adalet Bakanlığı aşağıdaki gibi özetlemiştir:
“Fikir ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanabileceğini de ön gören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9 ve 10. Maddeleri, Anayasamızın 25 ve 26. Maddelerinde belirtilmiş ve uygulanmasında çıkan sorunlar karşısında AİHM ve Türk Yargıtay’ının kararları ile sınırları çizilmiştir. Buna göre fikir ve düşünce özgürlüğü ‘Sadece toplumda beğenilen, kabul gören, zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikir için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de’ geçerli sayıldığı ve bunun demokratik bir toplumun olmazsa olmaz unsurlarından olan çok seslilik ve hoşgörünün gereği olduğunu vurguladığı, ayrıca yönetime karşı yapılan eleştirilerin kabul edilebilirliğinin herhangi bir kimseye karşı yapılandan daha geniş olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinde yer alan ifadeyi açıklama özgürlüğünün ‘sınır tanımayan’ bir değere sahip olduğu, böyle bir özgürlüğün halkın büyük bir kesimini rahatsız etse dahi koruma kapsamında kalacağı belirtilmektedir.”
Bu ve buna benzer içerikte Türk mahkemelerince eskiden verilen kararlarda bu özgürlüğün kullanılması için sınır çizilirken, kişilerin şeref ve haysiyet gibi kişilik haklarına saldırının hoş görülmeyeceği, bu durumlarda sorumluluğu kabul etmiş ancak bu konuda da kamuoyuna mal olmuş kişiler ile kamu yöneticilerine yönelik eleştirilerde sınırın çok daha geniş tutulacağı, özel kasıt ve çok ağır ihlaller olmadan basının sorumlu olmayacağı esası getirilmiştir.
Fikir ve düşünce özgürlüğü en dar hali ile bu şekilde anlaşılmadığı, bu ölçülerde korunmadığı müddetçe sorun var demektir.