AA muhabiri, ülkede polis şiddetinin sembolü haline gelen Nanterre'de farklı toplum kesimlerine mikrofon uzattı.
Güvenlik gerekçesiyle isminin gizlenmesini isteyen A, 3 yıldır Nanterre'de yaşadığını ve polisin banliyölerde yaşayanlara yönelik olumsuz tutumunun yıllardır süregeldiğini anlattı.
Fransa'daki polislerden birçoğunun bu mesleğe "layık olmadığını" düşündüğünü söyleyen A, "Daha önce saldırıya uğradığım ve polise şikayet için gittiğimde bana şikayette bulunmanın bir anlamı olmadığını söyledi. Bir polis olarak bunu söylemek kesinlikle normal değil. Yani genç adamı vurmaları, şaşırtıcı değil. Üzücü, gerçekten üzücü." diye konuştu.
Nael'in annesinin oğlunu kaybetmiş olmasının verdiği acının tarif edilemeyeceğini ama asıl şaşırtıcı olanın öldüren polisin ailesi için yardım toplanması olduğu ifadelerini kullanan A, "Bu demektir ki burada yaşayan insanlar güvende değil." dedi.
Önceden Paris'in 19. bölgesinde yaşadığını aktaran A, "Polisler bize karşı kibar değil. Arap ve Siyahilere karşı böyle bir tutumları var. (Polislerin) Bir beyazı durdurmalarıyla bir Arap ya da Siyahiyi durdurmaları aynı şekilde sonuçlanmıyor." ifadelerini kullandı.
A, polisin görevinin kontrollerle güvenliği sağlamak, suçluları yakalamak olduğunu belirten A, "Sanırım şimdi karşımızda bir ten rengi sorunu var. Evet, ırkçılık çok ve bu artık sıradanlaştı gibi. Maalesef şimdilerde ırkçı olmak normal oldu." yorumunu yaptı.
"Bedel ödeyenler her zaman aynı kişiler"
Nanterre'in Esma isimli genç sakini de Fransa’daki protestoların "yağma ve talandan ziyade maruz kalınan tutuma isyan etme" olarak görülebileceği belirterek, “Bedel ödeyenler her zaman aynı kişiler. Her zaman bu kişiler (banliyölerdekiler) polislerce gözaltına alınıyor.” diye konuştu.
Esma, banliyö sakinlerinin artık bu tür olaylarla ancak seslerini yetkililere duyurabilecek hale geldiğine ve polisin gücü kötüye kullandığını belirterek “Devamlı aynı hikaye, yani kaba kuvvet, hiçbir zaman diyalog halinde değiller.” dedi.
Olaylar nedeniyle gençlerin kendilerini baskı altında hissettiğini ve hedef alındıklarını düşündüklerini anlatan Esma, “Onlar için tek yol bu olduğu için kendi yöntemleriyle kendilerini ifade etmek istediler.” diye konuştu.
Fransız medyasına manipülasyon peşinde olduğu eleştirisi
Manel isimli Nanterre sakini de bulunduğu bölgede herkesin birbirini tanıdığını, buradaki insanların zarar verecek kimseler olmadığını belirterek Fransız medyasının kentteki iyi şeyleri göstermediğini, buradaki insanları değersizleştiren bir tutum takındığını söyledi.
Manel, "Banliyödekilere değer vermemek Fransız toplumunda bir adet haline geldi." ifadesini kullandı.
Yasmine isimli genç banliyö sakini de Nanterre'de başlayan ve ülke geneline yayılan olayların kendisini doğrudan etkilediğin kaydetti.
Sözlerinin çarpıtılacağı endişesiyle olayın başından bu yana Fransız medyalarına konuşmaya çekindiklerini söyleyen Yasmine, “Sadece Siyahilerin ve Arapların olduğu bir mahallede olduğumuz için her zaman aynı kişiler bedel ödüyor. Şimdi olup bitenlerin faturası yine bize kesilecek." diye konuştu.
Yasmine, olayın videosu bulunmasaydı diğerleri gibi unutulmuş olacağına ve Nael’e ateş eden polisin hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edeceğini belirterek, “Umarım adalet tecelli eder ve bir şeyler değişir.” ifadesini kullandı.
Fransa'daki protestolar
Fransız polisi 27 Haziran'da Nanterre'de, içinde 3 kişi bulunan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki sürücü Nael M'yi öldürmüştü.
Nael'in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde farklı kentlerde sokağa çıkarak polisle çatışmış, polis açığa alınmış ve tutuklu olarak yargılanmasına karar verilmişti.
Paris, Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda talan ve yağmalama olayları yaşanmış, 10 kadar kentte saat 21.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.