GAP’ın Uluslararası Stratejik Önemi Arttı

Araştırmacı Yazar ve Hidropolitik Akademi Direktörü Dursun YILDIZ yazdı

GAP Projesi

Projenin hedeflenen tamamlanma yılları; GAP Master Planı’nda 2005, GAP Bölge Kalkınma Planı’nda 2010, GAP Eylem Planı’nda 2012 olarak belirtilmiş ancak bu hedeflere ulaşılamamıştır. GAP-BKİ’nin yayınladığı 2019 Son Durum Raporu’na göre enerji projelerinin gerçekleşme oranı %78 ve sulama projelerindeki gerçekleşme oranı %53’dür. (1)

Proje’nin tamamlanma yılının sürekli ertelenmesinde bölgedeki terör, Ortadoğu’daki sürekli gerilim ve çatışma ortamı ve Türkiye’nin kamu finansman dengesindeki bozulmalar gibi birçok unsur etkili olmuştur. Yazar 2011 yılında yayınlanan kitabında (2) projenin tamamlanma tarihi konusunda aşağıdaki tespiti yapmıştır.

“GAP’tan planlanan geri dönüşlerin 2023 yılından önce alınabilmesi çok zor görünmektedir. Bu zorluk finansman sürekliliği sağlansa bile projenin entegre bir proje olması, 40 kamu kurumu ve 270 projeyi kapsaması, sulama yatırımları için toprağın ve çiftçinin tarıma hazırlanmasının uzun zaman alacak olmasından kaynaklanacaktır. Tüm Havza ölçeğinde nihai gelişme durumu için 2040 yılının kabul edilmesi daha uygun olacaktır.”

Proje’nin bugünkü durumu da, havza ölçeğinde nihai gelişme için sözü edilen 2040 yılının doğru bir öngörü olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bu projeden enerji alanındaki geri dönüşlerin uzunca bir süredir alınmakta olduğu unutulmamalıdır. Diğer alanlarda ise iller ölçeğinde alt projeler olarak gelişmelerin gerçekleştiğini belirtmek gerekir. Örneğin bu kapsamda 2019 yılında GAP Bölgesinin Türkiye ihracatındaki payı % 5,34 olmuş 235 000 kişiye istihdam sağlanmıştır. (3)

GAP’ın Uluslararası Boyutu

GAP, sınıraşan suların geliştirilmesine dayalı bir entegre proje olması nedeniyle uluslararası ilişkileri de etkilemiştir. Bu kapsamda Suriye, Irak ve Türkiye arasında sınır aşan suların paylaşımı konusunda özellikle GAP sonrası ülkelerin iç işlerini ve ikili ve üçlü ilişkilerini geren uluslararası boyutlu sorunlar ortaya çıkmıştır.

GAP’taki projelerin geliştirilmesi döneminde Türkiye’nin su politikası kıyıdaş ülkeleri mağdur etmeme üzerinde şekillenmiş ve uygulanmıştır. Türkiye suyu bölgede barış ve iş birliği aracı olarak gördüğünü resmî ve gayri resmî yollardan birçok kez vurgulamıştır. Ancak Dicle ve Fırat’a kıyıdaş olan ülkelerin itirazlarının GAP projesi şekillendikçe arttığı ve uluslararasılaştırıldığı görülmüştür.

Özellikle 2000’lerin başından itibaren Irak’ta 2011’den itibaren de Suriye’de çok büyük iç çatışmalar yaşanmış ancak bu dönemde GAP’taki gelişme yavaş da olsa sürmüştür. Bölgede çok büyük ekonomik yıkıma neden olan bu gelişmeler ve artan iklim değişikliği etkisi GAP’ın sınıraşan sularının geçmişten daha farklı bir paradigma ile değerlendirilmesinin bölge ülkelerinin geleceği ve istikrarı için daha uygun olacağına işaret etmektedir. Bir diğer deyişle yeni paradigma, suyun bölüşümü yerine bölgesel gıda güvencesi için su’dan sağlanacak olan faydaların öncelenmesine doğru evrilmelidir.

Bu yeni bölgesel iş birliği ve gelişme anlayışının temelinde, öncelikle bölge ülkelerin sahip oldukları potansiyellerden karşılıklı fayda anlayışı ile en üst seviyede faydalanabilmek olmalıdır. Bunun için bölgenin yeniden imarı ve kalkınmasına yönelik ortak projeler üzerinde çalışmalar yapılmalıdır.

Bölge ülkeleri son dönemde ekonomik ve siyasi olarak zayıflamış ve bu ülkelerde küresel güçlerin etkisi artmıştır. Bu anlamda kısa süre içinde bölge ülkelerinin özgün bir siyasi irade ile kendi gelecek stratejilerini belirleme ve uygulama imkanları olmayacaktır. Bu da bölgedeki projelerin küresel güçlerin de etkin olduğu bir ortak merkezi birimin koordinasyonunda oluşturulabileceğini ortaya koymaktadır.

Bugünden hazırlık yapılması durumunda bu kapsamda suyun hakça, akılcı ve etkin kullanımı ile su ve gıda güvenliğini sağlama konusunda öneriler getirilerek uygulanabilir ortak hedefler konulabilir. Bu çalışmada GAP, başlangıçta bölge ülkelerine büyük faydalar sağlayabilecek ve daha sonra da ortak fayda üretebileceği bir entegre altyapı imkanı olarak değerlendirilebilir.

Kısaca GAP, bölgenin orta vadede istikrarına yönelik ortak ticaret ve yatırımlar üzerinden karşılıklı iş birliğinin gerçekleşebileceği somut bir projedir. Özetle GAP, su’dan oluşturulacak olan faydaların tüm bölgenin istikrarı için kullanılabilmesine yönelik çok farklı imkanlar sunabilecek bir altyapı olarak ortaya çıkmıştır.

GAP Bölgesi, Dicle ve Fırat Nehir Havzaları ve kıyıdaş ülkeler

Soğuk Savaş döneminin küresel ekonomik ve uluslararası ilişkiler döneminde planlanan bir entegre kalkınma projesi olan GAP, bugün siyasi olarak yeniden şekillendirilmeye çalışılan bir bölgeye sınırdaş bir proje olmuştur. İklimde ve bölgede yaşanan siyasi gelişmeler GAP’ın bölgesel fayda sınırlarını genişletmiştir.

Dünya gıda ticaretinde ülkelerin durumları (4)

Arap Yarımadasının Gıda Güvencesi

Ortadoğu ve Arap Yarımadasında hızlı nüfus artışıyla birlikte gıda talebi de artıp çeşitlenmektedir. BM’nin Şekil 6 ‘da verilen haritasında Arap yarımadası net gıda ithalatçısı olarak görülmektedir. Bu bölgede yıllık 30 milyar dolarlık bir gıda pazarı bulunmaktadır. Bu gıda pazarında Birliği, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Kanada gibi uzak ülkeler öne çıkmaktadır. (5)

Prof. Dr. Ahmet Şahinöz bir söyleşisinde (6) “Ortadoğu ülkelerinin coğrafi nedenlerden dolayı gıda taleplerini kendi üretimleri ile karşılamaları mümkün değildir. Dolaysıyla bu ülkelerin gıda ithalatları uzun yıllar boyunca artarak devam edecektir. Türkiye’nin GAP bölgesinde bir üretim planlamasına gitmesi ve üretim planlamasını da Ortadoğu ülkelerinin gıda pazarlarının yapısına uygun olarak yapması gerekmektedir.” demektedir.

GAP’ın tamamlanması ile bu pazardaki talebinin önemli bir bölümü çok daha uygun şartlarla GAP’taki üretimden karşılanabilir. Bölgedeki ilişkiler sıfır toplam yerine kazan kazan anlayışıyla ele alındığında, coğrafi yakınlık, tüketim kalıpları ve tüketim alışkanlıklarındaki benzerlik bu alandaki iş birliğini kolaylaştıracaktır. Ancak bölgedeki siyasi gelişmelerin iklim değişikliği ile birlikte suyun güvenlikleştirilmesine neden olması ve ülkelerarasındaki güven bunalımını arttırarak istikrarsızlığı beslemesi ihtimali de düşük bir ihtimal değildir. Ancak tüm bu olumsuz ihtimallere rağmen Türkiye tarafından GAP’ta yapılması gerekenler geçmiş deneyimlerin ışığında yeniden planlanarak hızla uygulamaya konmalıdır. GAP, Arap Yarımadasında istikrar ve iş birliği için birçok imkân sunacak ve Türkiye’nin elini güçlendirecek özellikler taşıyan bir projedir.

GAP’ın Tamamlanmasını Geciktiren Bazı Faktörler

GAP’ın planlandığı gibi 2005 yılında tamamlanmasını veya daha doğrusu projede daha fazla ilerleme sağlanmasını geciktiren sebepler aşağıdaki şekilde sıralanabilir. (7)

• Merkezi yönetim, hantal bürokrasi, kurumsal kapasite eksikliği ve devlet kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği gibi kurumsal faktörler,

• GAP-BKİ’nin idari yapısı ve bu yapıdan kaynaklanan belirsiz görev süresi, kurumsal kapasite ve yetki eksikliği gibi idari faktörler,

• Yetersiz finansal kaynaklar, yetersiz kamu ve özel sektör yatırımları gibi ekonomik faktörler,

• PKK terörü nedeniyle özel sektörün bölgeye yatırım yapmasının engellenmesi gibi güvenlik faktörleri,

• Siyasi irade ve siyasi istikrar eksikliği gibi siyasi faktörler

Son Söz yerine

GAP’ın sürekli genişlemesi ve uzaması, özellikle bölgesel ölçekte projenin olumlu etkilerinin somut ve olumlu olarak hissedilebilmesi imkanını ortadan kaldırmıştır. GAP, birçok proje demetinden oluşan ancak somut hedefli topyekûn bir bölgesel bir kalkınma projesi sonucundan uzaklaşan bir proje olmuştur. Bu durum GAP’taki heyecanın azalmasına neden olmuş, beklentileri de kısmen sönümlemiştir. Ancak GAP, yaklaşık yarım asırdır devam etmesine rağmen durmayan, bloke olmayan bir proje olma özelliği de taşımaktadır. Bu durum bize bugün GAP’ın yeniden ele alınarak tamamlanması imkânı sunmaktadır.

İklim değişikliği başta olmak üzere dünyada 21.nci yüzyılın başından bu yana yaşanan uluslararası güvenlik eksenli olumsuz gelişmeler ülkelerin gıda güvencesi sağlama politikalarını öne çıkardı. Bu anlayışla birçok gelişmiş ülkenin, Afrika ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede tarım toprağı satın aldığı veya kiraladığı görüldü.

Bu gıda güvencesi sağlama çabalarının, Arap yarımadası ülkeleri gibi özellikle su ve toprak kaynakları kısıtlı olan ülkelerde öne çıktığı görülüyor.

Bu durum su ve toprak kaynakları ile tarihin gelişimine büyük katkıda bulunan Mezopotamya ve verimli hilal bölgesinde yer alan GAP gibi bir projenin uluslararası stratejik önemini de arttırıyor.

Dünyada küresel ölçekte yaşanan uluslararası gelişmeler, bunların bölgesel sonuçları ve iklim değişikliğinin yaratacağı riskler, disiplinler arası bir anlayışla analiz edildiğinde GAP’ın stratejik önemindeki artış kolayca görülebilecektir. Bu gelişmeleri çok iyi okuyup değerlendirerek GAP’a yönelik olarak Türkiye’nin uygulayacağı yeni planları, yakın gelecekte Türkiye’nin elini çok rahatlatacaktır. Ancak GAP’ın artan stratejik öneminin bölgede çok etkin olan küresel güçlerin de ilgi alanı içinde olacağı göz ardı edilmemelidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri