Mustafa KURUBACAK
Bugün sizlerden Levent BOZFIRAT kardeşimizin sesine, sözüne kulak vermenizi istiyorum.
Bu yazıları vicdanınızın sızlaması için yazmıyorum.
Gerçekleri; noktasına, virgülüne dokunmadan aktarıyorum. NGAZETE den gazi ne diyor köşemden gönüllerin tercümanı olmaya çalışıyorum.
Levent BOZFIRAT kardeşimize sözü veriyoruz ve başlıyor anlatmaya;
Bizler (terörle mücadele sırasında yaralanan vatan sevdalıları ) bu vatanı karşılıksız sevdik.
Bizler her zaman her yerde, devletimiz tarafından görev verildiği müddetçe, sorgulamadan yapacağımıza söz verdik.
Bizler terörle mücadeleden geldik, tek aşkımız var vatan. Şaka, espri bilmeyiz.
Zifiri karanlıkta aydınlatma topları ve havan mermileriyle, operasyonda canını ortaya koyup, can pazarında yer alan bizler yalnız değildik.
Vatan, vatan sevdalılığı, İstiklal Marşı ve ay yıldızlı bayrağın inmemesi için, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde, bayrak aşığı herkesin dualarıyla birlikteydik, bilmem anlatabildim mi?
Sözün bittiği yer diyor Levent BOZFIRAT kardeşimiz.
Levent BOZFIRAT sözlerine söyle devam ediyor.
Neyi anlatalım Ağabeyim?
Tunceli ovacıkta araçla mayına bastık, yani bize pusu kurmuşlardı. Haberi nereden nasıl aldılar? Bilemiyorum. Oradan geçeceğimizi kim haber verdi? Nereden biliyorlardı? Anlamadım.
Yarım saat yaralandığım yerde kaldım. Çok kan kaybetmiştim.
Skorsky helikopter ile Elazığ askeri hastanesine götürüldüm. Ölüm tehlikelisi adı altında rapor düzenlemişler.
7 gün gözümü açmadan komada kalmışım.
Sırtımda 30 santim ameliyat izlerim mevcut. 850 gr. şarapnel parçaları çıkarttılar.
Ciğerimden ameliyat oldum. Daha sonra refakatçi bir rütbeli askerimiz ile askeri uçakla
GATA’ya sevk edildim.
GATA’da sol kolumdan estetik ameliyat oldum Ve hakkımda raporlar düzenlendi gazi olamadım.
Şaşırdım heyetteki doktorlar neden bizlere karşı bu kadar acımasızdı?
Ben doktorlar görevlerini insani ve vicdani bir şekilde görevlerini yapsınlar diye canımı feda ettim.
Gördüm ki karşılığında sadece alay edilerek, dalga geçilerek birliğime gönderildim.
Aklıma geldiğinde doktora yani heyete girdiğimde “Hocam neden gazi olamıyorum?” Diye sordum.
Doktorların cevabı;
“Ne var bunda kardeşim, ciğerinin tamamı olmasa dahi insan yaşayabilir” diyor.
“Peki, hocam.” dedim;
“Sol kaburgamın tamamı kırık bir şekilde tutmuş ne olacak şimdi?” Dedim,
“Ne var oğlum? Benim kızımında kaburgaları kırık.” dedi.
Daha ne diyeyim ben Mustafa ağabeyim.
Bizleri gazi olarak doktorları mı yoksa devletimizin düzenleyeceği yasalar mı gazi yapacak?
Bu soruya kim cevap verebilecek?
Daha acısı hayat hikâyesini anlatmaya başlıyor kardeşim:
Levent BOZFIRAT;
GATA’da sağ kolumdan şarapnelin parçaladığı yere sol ayağımdan deri alıp koluma estetik yaptılar.
Orada bir süre yattıktan sonra uçakla hava değişimi yapıp evime gittim.
Tabi inanılmaz bir acı hissediyordum, yürüdüğüm zaman sanki bütün organlarım düşecek gibiydi.
Hava değişimim bittiğinde, arkadaşlarım bana, sen artık göreve çıkamazsın dediler.
Bu süre içinde kalan askerlik günlerimi Elazığ askeri hastanesine giderek bitirdim.
Sürekli sırtıma krem yazıp hadi birliğine diyorlardı. Böylelikle tamamladım askerliğimi.
Askerliğimi tam teşekküllü bitirdiğimi gösteren belge ile tezkeremi verip beni evime gönderdiler.
Artık sivildeydim. Sanki yeni bir dünyaya ayak basmıştım, artık futbol da oynayamıyordum, mesleğim olan marangozluğu da yapamıyordum, çünkü ciğerlerim artık toza gelmiyordu.
Ciğerlerimden nefes alamıyordum. Çeşitli iş yerlerine başvurdum. Gücümün yettiğince çalışmak istedim. Birçok işveren bana senden fayda yok ölürsün de başımıza bela olursun diye işten çıkardılar.
Şuan bir mezbahada çalışıyorum. Yani soğuk hava deposunda çalışmaktayım (etlerin muhafaza edildiği yer) -40,-18,-5 ler de çalışıyorum.
Yaz-kış. Kimseye acı çektiğimi belli etmiyorum ki patronun kulağına gitmesin de ekmeğimden olmayayım, işten çıkarılmayayım diye.
Şuan evliyim elinizi öpsün 2 oğlum 1 kızım var Mustafa ağabeyim.
Ve gün geçtikçe ağrılarım daha da artmaya başladı.
Bazen gece yatarken aniden yataktan fırlıyorum, beni olay yerinden alan askerin elinin sırtıma girdiğini tekrar tekrar görüyorum.
Yaramın iltihaplanmış olduğunu komutanın gelip makasla kesip yaramı temizlediğini görüyorum.
Yanımdaki tim arkadaşımın feryatlarını duyuyorum, yaralı kolumu görüyorum, küçük bir çocuğun bile korkmayacağı en ufak bir tökezlemede çok fazla tepki gösteriyorum.
Defalarca eşimle ayrılma noktasına geldik.
Her defasında beni anlamasını elimde olmadan yaptığımı söyledim.
Bir motosikletim var. Çocuklarımı dolaştırmak için her çıktığımda her hangi bir yerde durduğunda ya da markete gittiğimde defalarca çocuklarımı orada unutup eve geldim.
Onlara hadi gelin gezelim dediğimde annelerine koşup hayır babam bizi gittiğimiz yerde bırakıp gidiyor bizi bırakma diyorlar.
Hangi baba çocuğunu unutur ki. Ama ben unutuyorum çünkü o olayı atlatamadım halen.
Bu olaydan sonra unutkanlık geldi bana. Kendimi tam olarak hayata veremiyorum. Çünkü sağlık sorunlarım, bundan kaynaklı. İşsizlik, maddi imkânsızlıklar.
Daha sonra 2009 yılında askerlik şubesinden sevk aldım. GATA’ya gönderildim.
Ankara da bir pansiyonda kalıyordum bu muayene ve kontroller süresince. Doktorlara göründüğümde “Ben ciğerlerimden ameliyat oldum.” dediğimde
“Ne var bunda diyerek alaycı bir şekilde insanın ciğerinin bir tarafını komple alıyoruz yine de hiç problem olmuyor, sorunun bu mu?” diyorlardı.
“Sol kaburgamın tamamı çarpık kaynamış.” dediğimde “Ne var bunda? Benim kızımın da kaburgası kırık” dedi.
Bazen bir heyet sırasında beklerken cuma gününe denk geliyordu, mesai bitti hadi sen git pazartesi gel diyorlardı ve ben 2 gün daha çocuğumun rızkını pansiyona vermek zorunda kalıyordum.
Ve en sonunda bana sağlamsın raporu verdiler. Psikiyatri hariç.
Psikiyatri de 15 gün yatılı tedavi gördüm, bu süre içerisinde bana ilaç tedavisi uygulandı zaten hayatımı kâbusa döndüren olayı daha da fazla hayatıma sokmuş oldular.
Orada bana, anksiyete bozukluğu tanısı ile 2 ay sonra alacağım resimli sevk ile müracaatı uygundur diye rapor verdiler.
Ben Ankara’ya gittiğim ve harcadığım parayı borç almıştım. Sabit bir işim yoktu onları nasıl ödeyeceğimi düşünürken 2 ay sonraki gitmem gereken sevki almaya bile gidemedim.
Maddi imkânsızlığım buna elvermedi. Gaziler günü olduğunda kutlamalara uzaktan bakıyorum.
Bu ne kadar acı bir duygu biliyor musunuz? Ve çocuklarım, eşim bana sarılıp Gaziler günün kutlu olsun diyorlar. Ve ben bin kez daha mayına basmış gibi hissediyorum.
Oysa biz de bu vatan için çarpıştık, bu vatan parçalamasın diye bayrak inmesin diye ezanımız susturulmasın diye biz vücudumuzu parçalattık.
Bıçakla, makasla, neşterle. Biz bu aziz vatana şehit olmaya gittik.
PEKİ, YA SONRA MI?
BEN GAZİ DEĞİLİM.
JANDARMA KOMANDO ER LEVENT BOZFIRAT
Yazmaya devam edeceğim.