Geçtiğimiz 22 Yıla Baktığımızda İstisnasız Her Yıl Bütçede En Büyük Pay Eğitime Aittir

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Geçtiğimiz 22 yıla baktığımızda istisnasız her yıl bütçede en büyük pay eğitime aittir ve son Meclis'imizde şu anda görüşülmekte olan bütçede de bütçemizin 14,8'i eğitime ayrılmış durumda." dedi.

Haliç Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, üniversitelerin öğrencilerine kaliteli eğitim verme, mevcut bilgilere yenisini ekleme, içinde bulundukları toplumu ve bölgeyi kalkındırma fonksiyonları olduğunu söyledi.

Yılmaz, toplumun daha müreffeh bir hale gelmesinde üniversitelerden daha fazla katkı beklediklerini vurgulayarak, üniversitelerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki yükseköğretim kalkınma vizyonunun temel taşlarından biri olarak görüldüğünü kaydetti.

Üniversiteye girişteki adaletsizlerinin ortadan kaldırıldığını, her öğrenciye eşit şartlarda eğitim imkanı sunulduğunu dile getiren Yılmaz, genç kızların yüksek öğretiminde erişim oranının 21 yılda yüzde 14'ten yüzde 51'e yükseldiğini, bunun bir devrim olduğunu söyledi.

Yılmaz, bir toplumun sadece erkeklerle arzu ettiği seviyeye ulaşmasının mümkün olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

"Erkeğiyle kadınıyla topyekun gelişme, kalkınma sergilemek durumundayız. Bu anlamda kadınların eğitimi çocuklardan başlayarak, genç kızlardan başlayarak, onlara sağlanan bu imkanların toplumumuz adına çok önemli bir başarı olduğuna inanıyorum. Önümüzdeki yıllarda daha çok göreceğimize inanıyoruz. Üniversite mezunu kadınlarda iş gücüne katılma oranı yüzde 70'in üzerinde. Dolayısıyla biz hiçbir şey yapmasak bile sadece üniversite mezunu olan kadınların sayısı arttıkça daha fazla çalışan, girişimci kadın göreceğiz."

"Bize düşen görev fırsat eşitliği sağlamak"

Yılmaz, eğitimin her zaman temel önceliklerinden olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"85 milyonu aşkın bir nüfusumuz var. Geniş bir coğrafyamız var. Bize düşen görev ülkemizin hangi bölgesinde doğmuş olursa olsun, hangi ilinde, hangi ilçesinde nerede doğmuş olursa olsun, hangi aile kökeninden, özelliklerden gelmiş olursa olsun, hangi sosyoekonomik gruptan olursa olsun tüm çocuklarımıza, tüm gençlerimize fırsat eşitliği sunmaktır. Fırsatları değerlendirip değerlendirmemek o bizim yapabileceğimiz bir şey değil. Daha çok çalışan o fırsattan daha çok istifade edecek. Daha az çalışan, daha az istifade edecek. Ama bize düşen görev fırsat eşitliği sağlamak."

Yılmaz, zaman içinde kredi ve bursları artırdıklarına işaret ederek, "Enflasyonu düşürdüğümüz bir ortamda burslar söz konusu olunca yüzde 50 artış sağlandı. Tabii ki gönül ister ki çok daha fazlası olsun. Ama geçmişle mukayese ettiğimizde, içinden geçtiğimiz şartlarla baktığımızda gerçekten çok önemli bir artış yapılmış oldu." diye konuştu.

Öğrenci yurdu kapasitesinin de 993 bine çıktığını, başvuran öğrencilerin yüzde 96'sının bu sene yurtlara yerleştirildiğini anlatan Yılmaz, kendisinin de ODTÜ'de okurken yurtta kaldığını aktardı.

Yılmaz, "Bugünkü yurtlarımızla o günün ODTÜ yurtlarını mukayese ettiğimde bugünkü yurtlar hakikaten çok daha kaliteli. Küçücük bir odamız vardı bizim. 6 kişi bir odada kalıyorduk. Dolayısıyla yurt imkanları önemli. Artık çok daha nitelikli yurt ortamları da oluştu. İnşallah önümüzdeki sene 1 milyon sınırını aşacağız." ifadesini kullandı.

"Türkiye bilimsel yayın sıralamasında 17. sıraya yükseldi"

Yılmaz, geçen yıl itibarıyla 185 bin öğretim elemanı sayısına ulaşıldığını aktararak, şunları dile getirdi:

"OECD ülkeleri arasında 8. sıradayız. Bilimsel yayın sıralamasında ise ülkemiz dünya genelinde 17. sıraya yükselmiş durumda. Bunu yeterli bulmuyoruz. 10 büyük ekonomiden biri olma hedefimiz var, önce inşallah akademik performansta 10 ülke arasında yer alırız. Bunu da hedefliyoruz. Bu başarılar Türkiye'yi güçlü ve saygın bir ülke yapma vizyonumuzun, Türkiye Yüzyılı oluşturma vizyonumuzun somut göstergeleri olup eğitimde kaliteyi ve derinleşmeyi hedefleyen çalışmalarla bu süreç devam edecektir."

Yılmaz, kalkınma denilen sürecin amacının insanın mutluluğu ve refahı olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir ülkede nitelikli insan gücü artmışsa o ülkeye ne saldırı olursa olsun ne tür zorluklar çıkarılırsa çıkarılsın karşısına, onları aşıp geçecektir. Buna beşeri sermaye diyoruz. Beşeri sermayesi güçlü olan ülkeler her zaman ayakta kalırlar. Bütçemizde de eğitime, üniversitelerimize ciddi paylar ayırıyoruz. Geçtiğimiz 22 yıla baktığımızda istisnasız her yıl bütçede en büyük pay eğitime aittir ve son Meclis'imizde şu anda görüşülmekte olan bütçede de bütçemizin 14,8'i eğitime ayrılmış durumda. Üniversitelere yapılan yatırımlar uzun vadede hem bulundukları ilin hem ülkenin gelişmesine, kalkınmasına destek oluyorlar."

Yılmaz, üniversitenin etrafında fiziki duvarlar olabileceğini ancak ama üniversitelilerin zihinlerinde duvarlar olmaması gerektiğini belirterek, "En tehlikeli duvarlar zihinlerimizde olan duvarlardır. Üniversiteler ön yargılı insanların, farklılıklara tahammül edemeyen insanların olduğu mekanlar, kurumlar olmamalıdır. Tam aksine üniversiteler farklı fikirlerin, farklı görüşlerin, farklı yaklaşımların bir arada yaşayabildiği, konuşabildiği ortamlar olmalıdır. Sadece kendi içinde değil içinde bulunduğu toplumla da iletişim kanalları güçlü kurumlar olmak durumundadır. Sanayicisinden çiftçisine, tüccarından yerel yönetiminden kamu kurumlarına hangi kesimler varsa bir üniversite çevresinde bulunan bütün bu kesimlerle diyalog kuramıyorsa kendi zihinsel veya fiziki duvarlarının dışına çıkamıyorsa o üniversitenin gelişmesi mümkün değildir." değerlendirmesinde bulundu.

"Eğitimde sadece bugünün değil, geleceğin ihtiyaçlarını gözetmemiz gerekiyor"

Yılmaz, üniversitelerdeki ders dışı faaliyetler ile uygulamalı eğitimin önemini vurgulayarak, sadece teorik bir eğitimle beceri kazanmanın mümkün olamayacağını belirterek, şöyle dedi:

"Eğitimde sadece bugünün değil, geleceğin ihtiyaçlarını gözetmemiz gerekiyor. Özellikle müfredatımızı oluştururken sadece bugünkü ihtiyaçları düşünerek bir müfredat, program oluşturursak gençlerimiz 5-10 yıl sonra karşılaşacakları dünyada zorlanır. Bizim mutlaka 5-10 yıl sonra dünyanın, teknolojinin gidişatına göre şimdiden müfredatımızda, programımızda dönüşümler yapmamız lazım. Yapay zeka bunun en güzel örneklerinden biri. 5 sene sonra, 10 sene sonra bugünkü mesleklerin bir kısmı kaybolacak. Mevcut birçok mesleğin de ayakta kalsa dahi icra ediliş biçimi değişecek. Dolayısıyla bu trendleri, bu eğilimleri şimdiden görüp, çocuklarımızın, gençlerimizi bu geleceğe hazırlamamız, programlarımıza şimdiden bu geleceğin teknolojilerini entegre çok kıymetli diye düşünüyorum."

Program toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

Muhabir: Koray Taşdemir

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri