Asıl adı Tevfik Kolaylı olan sanatçı, Türk edebiyatında ve müziğinde önemli bir isim olarak tarihe geçti. Çocukluğunda dinlediği ve çok etkilendiği neyi hayatı boyunca yanından hiç ayırmayan Kolaylı, tek uğraşı ney olduğu ve neyi çok iyi üflediği için "Neyzen Tevfik" olarak tanındı.
Neyzen Tevfik, Rüştiye Mektebi öğretmeni, aynı zamanda hafız Hasan Fehmi Bey ile Emine Hanım'ın oğlu olarak 24 Mart 1879'da Bodrum'da dünyaya geldi.
Henüz 7-8 yaşlarındayken babasıyla gittiği Tepecik Kahvesi'nde duyduğu ney sesinden çok etkilenen Tevfik, yaptığı bir açıklamada, neye olan sevgisini şu sözlerle aktarmıştı:
"Ben babamın dizinin dibinde, çocuk ruhumun olanca vecdiyle dikkat kesilmiş, bu düdüğü kemali huşu ile dinlemiş ve dinlerken de Allahu alem bir daha aslıma rücu etmemek üzere kendimden geçmiştim. O gece Ege Denizi’nin ölümsüz dekoru içinde dinlediğim o lahuti seste sezdiğim manayı sermediyettir ki beni bu gün derbeder, ne aradığı ne istediği bilinmez bazen Eflatun'la boy ölçüşecek kadar akıllı, bazen tımarhaneye iltica edecek kadar deli Neyzen Tevfik yaptı."
İlk ney derslerini Urla'da aldı
Sanatçı, daha sonra babasının görevli olduğu Urla'da Berber Kazım'dan ney dersleri almaya başladı. Erken yaşta ney ile uğraşmasının olumsuz etkileri olacağını düşünen babası, Tevfik'i yatılı olarak İzmir İdadisi'ne yazdırdı ancak oğlu, sara hastalığı nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı.
Eğitimci ve siyaset adamı Avram Galanti, Neyzen Tevfik'in çocukluğuna dair şu bilgileri vermişti:
"Ben Bodrum Rüştiyesi’nin son sınıfında iken, kendisi İptidai Mektebi'nden çıkıp Rüştiye'nin ilk sınıfına gelmişti. Babası Rüştiye Muallimi Hasan Fehmi Efendi idi. Rüştiye Mektebi ile İptidai Mektebi yan yana olduğu için Tevfik, iptidaide iken bile, teneffüs zamanlarında rüştiyeye, babasının yanına gelirdi. İnce, zeki, hassas, cevval ve bir yerde duramayan bu çocuk, başak sapından ve kamıştan düdük çalar ve çocukları etrafına toplardı. Çaldığı vakit ciddi ve coşkun bir tavrı vardı.
Tevfik, deniz kenarında büyümüş olduğundan denizi severdi. Çünkü güzel bahçeli olan babasının evi, rüştiye ile iptidai ve evinden mekteplere giden yol deniz kenarında idi. Hasılı ne tarafa dönse, rüzgarların keyfine maruz kalan denizle çevrilmiş bir ufuk karşısında bulunurdu. Bu tabii vaziyet, tab'an hassas bir ruh sahibi olan Tevfik üzerine tesir etmekten hali kalmazdı."
İlk şiiri 1898'de "Muktebes" dergisinde yayımlandı
İzmir Mevlevihanesi'ne giderek kendini neyine veren sanatçı, aynı yıllarda istibdat yönetimi tarafından sürgün yeri olarak kullanılan İzmir'de, kovulan aydınların uğrak yeri olan mevlevihanede tanıştığı Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Şair Eşref ve Ruhi Baba'nın da aralarında olduğu ünlü isimlerden Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri aldı.
Hocası ve arkadaşı Şair Eşref'in hicvin kapılarını açmasının ardından Neyzen Tevfik'in ilk şiiri 13 Mart 1898'de "Muktebes" dergisinde yayımlandı. Tevfik, aynı yıl medrese öğrenimi görmek üzere babası tarafından gönderildiği İstanbul'da, Fethiye Medresesi'ne kayıt oldu.
Vaktini Galata ve Yenikapı mevlevihanelerinde geçirmeye başlayan usta şair, Mehmet Akif Ersoy sayesinde dönemin müzisyen ve edebiyatçılarıyla tanıştı, bağlama, cura ve tambur çalmayı öğrendi.
Ünlü sanatçı, 20 yaşına geldiğinde artık adını hem usta bir neyzen hem de şair olarak duyurmaya başladı.
Fethiye Medresesi'nden 1901'de ayrılan Tevfik, Fatih'teki Şekerci Hanı'nda ve Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'nda kalmaya başladı.
Neyzen Tevfik, kendisini derslerine kabul eden Musa Kazım Efendi vesilesiyle Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci ve Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanıştı.
Plak doldurma girişimleri, gençlerle bir araya geldiği toplantılar, gözaltı ve sorgulama süreçlerinin ardından 1902'de Mısır'a gitmeye karar veren Tevfik, ney ve hicivle geçimini sağladığı Mısır'da, bir arkadaşıyla Neyzenler Kahvehanesi açtı.
Şair Tevfik, Mısır'dan ayrıldıktan sonra İzmir'e, ardından ise İstanbul'a giderek Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşti.
"Ömrümün 70 yılı binbir hadisat içinde geçti"
İlk kitabı "Hiç"i 1919'da yayımlanan Neyzen, 1923'te gittiği Ankara'da bir süre kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında kaldı.
Sanatçı, 1927'de sara nöbetleri ve alkol kullanımı nedeniyle tedavi görmeye başladı.
Mehmet Akif Ersoy'u görmek üzere 1928'de gittiği Mısır'da yaklaşık bir yıl daha kalan şair, Muhiddin Üstündağ'ın girişimiyle konservatuvarda görev yapmaya başladı.
Tevfik, soyadı kanununun ardından, babası, Samsun'un Bafra ilçesinin Kolay beldesinden olduğu için "Kolaylı" soyadını aldı.
"Ömrümün 70 yılı binbir hadisat içinde geçti." diyen Neyzen Tevfik, 28 Ocak 1953'te İstanbul'da hayatını kaybetti.
Neyzenlikteki ustalığının dışında hiciv sanatını kullanarak şiirlerinde toplumsal konulara değinen Neyzen Tevfik, 100'e yakın plak çıkardı.
Tevfik'in şiirleri 1919'da çıkan "Hiç" ve 1949'da çıkan "Azab-ı Mukaddes" kitaplarında okurla buluştu. Usta şair ayrıca, "Kırk Yıllık Ölü", "Padişahçılık", "Hamam Sefası" ve "Edep" isimli fıkralara imza attı.