Sayın Abdullah Gül'ü milletvekili olup 21.donem parlamentosunda birlikte görev yapmaya başladığımız 1999 yılından önce de tanıyordum. Bizler gençlik yıllarımızdan itibaren nasıl milliyetçi dünya görüşünün ve bu görüşe ait siyasi yapılanmaların içinden geliyor idiysek ; o zamanlar ve sonraları milli nizam, milli görüş, refah,selamet ve AKP gibi düşünce ve siyasi yapılanmalar içinde yer alan pek çok arkadaşımızı da lise,üniversite ve gençlik yıllarımızın "siyasal islam"cıları olarak tanıdık,bildik...
O tarihlerde bu yöndeki arkadaşlar için Seyit Kutup'un, Muhammed Hamidullah' in, Abdullah Mennan'in (Faizsiz Banka) Ali Seriati'nin, Fazlurrahman Malik'in kitapları,Necip Fazıl (bizim için de referans olduğu hususlar olmuştur) Nuri Pakdil gibi yazarlar yol göstericilik yapmıştır.Derdim bu isimlerin eğri/doğru yazmaları veya fikirlerini benim benimsemem veya benimsememem değildir. Keyfiyet böyledir.
Taa, o zamanlardan beridir de her ideolojik düşünce ve siyasi yapıda görüleceği fikir ayrılıkları, fraksiyonlar, çelişki ve çekişmeler daima görülebilecek tabii olaylardı. Siyasal İslamcı dediğimiz veya böyle vasıflandırılan cephede de, İslamın değişik yorumlanmasından doğan, farklı Müslüman düşünürlerini, fikir adamlarını referans alan çelişkiler ve bunlardan doğan çatışmalar daima süregelmiştir.
Mesela nurculuk deyip geçmeyin."Yazıcılar", "okuyucular" , "Yeni Asyacılar" , "Çekmegil", "Fevzi Efendi", "Kırkıncı Hoca", Fettullah Hoca", "Akmumcu" ,"mesveret", "Bekir Berk", "Saffet Solak" , "ihlas", "nesil", "suffa", "zehra", "kurtoglu" vs., vb. onlarca isim, isimlere bağlı gruplar genelde "nur cemaati", "nurcular" deyip geçtiğimiz bu yapılanma içersinde yer alan, zaman zaman kendi aralarında da kıyasıya bir düşmanlığa gidebilen çekişmeleri de yaşamış olan bir cemaat yapılanmasıdır.
Mesela 12 Mart evveline uzanan yıllarda adi Yeniden Milli Mücadele olan bir yapılanma vardı. Yayınevleri, matbaaları,gazete ve dergileri vardi.Sonra ayrılanlar, grubu terkedenler oldu.Mal varlığı kavgaları oldu.
Yıllarca siyasal islam düşüncesindeki gruplar içinde müslüman itikadında "Kuran" , "sünnet", "icma", "kiyas" tartışmaları yapıldı. Bunları yaşadık,okullarda,yurtlarda,derneklerde, bu tartışmaların şahidi olduk...
Yeniden Milli Mücadele hareketi sonradan partileşti ve Aykut Edibali'nin yürüttüğü bir sisteme dönüştü.Mesela bu hareketin bizim gençlik yıllarımızdaki Ankara temsilcisi Sayın Cemil Çiçek, yardımcısı da Melih Gokcek'ti.
Dini cemaat ve yapılanmaların Türk siyasetine etkileri itibariyle etkisi az olanı; ya da siyasetin tam göbeğinde yer alıp yönlendirenleri olmuştur.Mesela Rıfai dediğimiz grup içinden zaman zaman siyasete dahil olup önemli yerlere gelen kişiler olmuştur. Sayın A.O.Guner, Mehmet Keçeciler,Kutlu Savaş, Vahit Erdem gibi dostlar, bu grubun siyasete,bürokrasiye verdiği isimler olmuştur.
Nurculuk,nurcular,nur cemaati ne derseniz deyin uzun yıllar boyu kendi iç bünyelerinde var olan kavga ve tartışmaları,etkili olma ve öncelik alma mücadelesini de beraberlerinde sürüyerek Türk siyaseti içerisinde var olmaya,siyaseti ve siyasetçileri tesir altında tutmaya çalışarak varlıklarını devam ettirdiler.Bazen DP-AP geleneği içinde,bazen MNP-MSP-RP-SP-AKP geleneğinde, (çok olmasa da MHP) etkili olmaya çalıştılar; zaman zaman bu partilerden milletvekilleri çıkardılar.
2002 bu insanlar için bir milat oldu ve AKP ile birlikte iktidar oldular bir cemaatler+AKP koalisyonu yaklaşık on seneyi bulan/geçen bir müddetle ülke yönetimine gelmiş oldu.
İşte bu noktada aslında İstanbul merkezli olan bir başka Siyasal İslamcı tavır da Türk siyasetine damgasını vurmuştur.
İlim Yayma Cemiyeti, Yeşilay Cemiyeti iki birkaç dernek; Yusuf Ziya Türel gibi bir isim, Osmanlı devri vakfiyelerinden gelen ve belli aileler ve kisiler tarafından ele geçirilmis ve gerçek "tevliyet" sahiplerinin dışlandığı birkaç vakıf ( hukuki bir probleme sebep olmama adına isim vermiyorum) ve sonunda Erdoğan ailesine yakın kisi ve ailelerin (Bilal bey basta olmak üzere) yönetimindeki onlarca vakıf ile , bir de BIRLIK VAKFI isimli kuruluş, bu dini-islami silsilenin (siyasallaşmış islamın/ ya da islamın siyasallaştırılmasının) siyaset hayatımızdaki yansımasını sağlamışlardır.
Bu noktada anahtar kelimeler Esat Coşan,İskenderpasa, Menzil, Halidi, Zahit Kotku, Kemal Kaçar, İhlas, Işık, Erenköy, İsmail Ağa, Suleymancilik vb.'dir. Bu liste uzayıp gider...Fatih, Atikali, Çarşamba, Drama gibi İstanbul'un kadim yerleşim mekanlarında çevreden,halkdan ve adeta bu dünyadan kopuk bir başka dünyanın yaşanmakta olduğuna gözünüzle görmez iseniz inanmazsınız...Peki buraları siyaset yapanlar bilir mi? Elcevap bilirler. Bunların siyasi çevrelerinden, maddiyatla ilgili güçlerinden, en azından hayır dualarından nasiplenmek; söylediklerinden, tavsiyelerinden feyz almak siyaset dünyamızın (bu kisi ve gruplara itibar edenler açısından -kim bilir belki itaat da söz konusudur-) vazgeçilmezidir.
"Siyasal İslam" diye nitelendirilen fikir,düşünce ve siyaset yapısının arka odası budur, buralardadır .Bunların içerisinde düz, düzgün bir İslami anlayışı olan; ilim,hakikat, tasavvuf peşinde olan, gerçekten İslam'a ve müslümanlığa hizmet yolunda gayret içinde, ibadet,amel pesinde olup; siyasetin kirli çarkının dışında gerçekten ve istismardan uzak bir müslümanlık anlayışını uygulayanlar yok mudur? Elbette vardır...Onlar PİYADE
MÜSLÜMAN...Ötekiler motorize birlik,panzer bölüğü , alimallah ezer geçerler! Davetleri Allah'ın varlığına ve birliğine; Muhammed'in Elçiliğine imana midir? Bu bile soru işaretidir. Önce Nurullah Efendi'yi, önce Fettullah Efendi'yi,önce meczup filanca hocayı, Sungur Hocayı,Gavs Efendiyi tanıma bakalım, kapıdan içeri girebiliyor musun? Bunlar indinde İslam'ın binlerce yıllık Mürşidi Kamil anlayışı söz konusu değildir. Gavs'i geçmeden ne Allah'a, ne Peygamberine ulaşamazsın.Bunlar Allah'la kul arasında imana aracılık etmek adına var değillerdir; bunlar Allah'la kul arasına perde /set olmak için varlardır.
Neden ve niye söze Sayın Abdullah Gül ile başladık ve oralardan buralara nasıl geldik? Yukarıda arza çalıstığım satırların bir kelimesi bile bana,benim şahsıma ait özel fikir ve düşünceler değildir. İsmi geçen kişiler, bahse konu cemaatler, isimleri, fonksiyonları,yaptıkları; siyasetin içindeki birçok kişinin (şu andaki AKP kadrosundan pek çok kişinin olduğu gibi; zaman içinde AKP kadrolarında görev almış-bakan,milletvekili,bürokrat, meclis başkanı, cumhurbaşkanı - ve bugün dışlanmış ve yol ayrılığı gözüken; mecburi istirahate bırakılmış; mevcut bugünkü kadroca itibar edilen veya edilmeyen) aynı kaynaktan beslenen kişiler olduğunu anlatmaya çalıştım, yaptığım,yapmayı umduğum iş budur.Peki bunu niye yaptım?
Bugünlerde "iyi polis-kötü polis" misali bir oyun oynanıyor da bu sebeple bunları bir hatırlatayım, dedim.
Sayın Özgür Özel' in " Sayın Gül'un adaylığını düşünmüyoruz" şeklinde bir açıklama yapmaya mecbur kılan şartları ve buraya neden ve nasıl getirildiğimizi düşündüm de!..
Gül'ü ,bu ülkede Erdoğan karsısında "ehven"dir diye aklından geçirebilen bir zihniyet daima kaybetmeye mahkumdur.
Bu kafa ile Erdoğan'i yenseniz,siz kazansanız ne olur?..Sayın Özel'in açıklaması yürekleri mi ferahlattı?