George Orwell'ı biliyorsunuz, '1984' romanıyla bütün dünyaca tanınmış yazar. Roman, distopik, yani baskı ve otoriter bir sistem içersinde yaşamı anlatıyor. Tek parti yönetimi var, korku, propaganda ve beyin yıkama söz konusu, insanların hayatı bu şekilde manipüle ediliyor. Kitap ayrıca bize 'Büyük Abi', 'Düşünce Polisi' gibi kavramları da öğretiyor.
Orwell, kitabını 1948 yılında tamamlarken, son iki rakamı değiştirip 1984 adını veriyor. Ama bırakın 1984'ü, kitabın günümüzde, yani yazıldığı yıldan 76 yıl sonra bile çok güncel olduğunu, hala çok satanlar listesinde bulunduğunu da hatırlatalım.
Tüm bunlar, bugünlerde twitterda dolaşan George Orwell'ın kısacık ama müthiş bir röportajını izleyince aklıma geldi. George Orwell'ın 1950'de öldüğünü düşünürsek, bu röportajın daha önce yapılmış olması lazım. Röportajı yapan, kendisine soruyor:
"Bir keresinde tatsız gerçeklerle yüzleşme yeteneğine sahip olduğunuzu söylemiştiniz. Geleceğin isabetli bir portresini çizerek 1984 romanında bu yeteneğinizi mi sergilediniz?"
Üstad şöyle yanıtlıyor soruyu:
"Bence, her kitabın nihayetinde bir parodi olduğunu düşünürsek, 1984'teki gibi bir şey sahiden gerçekleşebilir. Dünya şu anda bu yöne doğru gidiyor. Dünyamızda KORKU, ÖFKE, ZAFER ve BAYAĞILAŞMA dışında bir duygu kalmayacak. Cinsel içgüdünün kökü kuruyacak. Orgazmı ortadan kaldıracağız. Partiye sadakat dışında hiçbir sadakat söz konusu olmayacak. Ancak daima güç zehirlenmesi yaşanacak. Zafer heyecanı, çaresiz bir düşmanı ayaklar altına alma hissi daima, her an var olacak. Geleceğin tasvirini arıyorsanız, bir insanın yüzünü çiğneyen bir postalı düşleyin daima. Bu tehlikeli kabus halinden çıkarılacak ahlak dersi gayet basit: Bunun olmasına izin vermeyin, bu size bağlı."
Ve ilginçtir, Orwell bu son cümleyi söylerken, kameraya dönüyor ve insanlara doğrudan sesleniyor: "Bunun olmasına izin vermeyin, bu size bağlı."
Orwell'ın kitabını okumak zaten başlı başına sarcısı bir olay. Bu röportajındaki sözleri ise sanki bugünleri anlatmak için söylenmiş gibi.
Çevrenize bir bakın:
Gerçekten de neredeyse bütün dünya KORKU, ÖFKE, ZAFER ve BAYAĞILAŞMA içinde.
Pek çok ülkede, ancak partiye, ya da lidere, ya da güce sadakat edenlerin işleri tıkırında, gerisi inim inim inliyor.
Güç zehirlenmesi, sadece en tepelerde değil, kademe kademe her seviyede önümüze çıkıyor.
Örneğin Ukrayna'da Putin, çaresiz bir düşmanı ayakları altına almak için çılgınca saldırıyor.
İnsanların yüzleri postallarla tüm dünyada eziliyor: Türkiye'de en basit hakları için meydana çıkan herkes orantısız şiddeti göze almak durumunda, Amerika'da ırkçı beyaz polisler gün geçmiyor ki bir siyahı öldürmesin, İsrail bile durup dururken Filistinlilere çullanıyor.
Ve yine Orwell'in 1984 romanındaki distopik dünyasına dönelim, orada bir de 'Düşünce polisi' var.
Düşünce Polisi, insanların ne düşündüğünü bilme yeteneğine sahip ve buna göre hareket ediyor.
İnsanoğlunun en büyük korkusu herhalde gelecekte bu olacak. Düşünebiliyor musunuz, karşınızdaki kamu otoritesi, şimdi bile postalıyla yüzünüzü çiğnemeyi isterken, bir de kafanızda gerçek düşünceleri ve onlara dönük öfkenizi okursa neler olacak?
Çünkü hepimiz biliyoruz ki, 'Yapay Zeka' ile bu da yakında gerçek olacak.
Umarım insanoğlu, George Orwell'ın düşüncelerini boşa çıkaracak tedbirleri alabilir. Yoksa gelecek zor görünüyor. Ve Orwell'in dediği gibi bunların gerçekleşmesi de, gerçekleşmemesi de bize bağlı.