KADIN - 13
Kıymetli okurlarım, Türk tarihindeki “ilk kadınlarımızı” konu alan yazı dizisinin bu bölümünde size tarihimizde “ilklere” imza atan bir aileden ve elbette yine “ilk kadınlarımızdan” olan bir isimden bahsetmek istiyorum.
Yazıma devam etmeden önce belirtmek isterim ki uzun süren araştırmalarıma rağmen Dr. Gönül Türkan Bingöl ve ailesi hakkındaki bu bilgilere ulaşmam neredeyse imkansızdı.
Ta ki değerli kızı Prof. Dr. Çiçek Wöber Bingöl Hanımefendiye ulaşana kadar.
Burada yazdığım her satırda Çiçek Hanımefendinin katkısı mevcuttur.
Tarihin tozlu raflarına ışık tutarak bizleri aydınlattığı için değerli bilim insanı Prof. Dr. Çiçek Wöber Bingöl’e sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyor ve siz değerli okurlarımla bu bilgileri paylaşmanın gururunu yaşıyorum.
Avusturya’da “Nöroloji” dalında doçentlik unvanını almış “ilk üç kadından biri”, buna paralel olarak yine Avusturya’da “Çocuk Baş Ağrısı Tedavi Ve Araştırma Birimi’nin “ilk kurucusu” ve Türkiye’de aynı konuda çalışmalar yapmış, sosyal anlamda tıp bilimine gerçek katkıları olanViyana Tıp Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiçek Wöber Bingöl’ün aracılığı ile ulaştığım bu bilgilere 29 Mart 2008 yılında aramızdan ayrılan Dr. Ahmet Muammer Bingöl’den başlamak isterim.
Ahmet Muammer, I. Dünya Savaşı’nda Rusya’da iken Türk kadın ve çocuklarını düşman askerlerinden korumuş, I. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nın mücadeleci kadınlarından biri olan Fehime Hanım ile Kurtuluş Savaşı’na katılmış ve İstiklal Savaşı’nda yine yüzlerce kadın ile çocuğun hayatını kurtarmış olan İstiklal Madalyası sahibi Subay Ahmet Şevki Bey’in oğlu olarak 1 Mart 1914 tarihinde Tokat-Erbaa’da dünyaya gelmiştir.
Dr. Ahmet Muammer Bingöl, 1940 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı’nda savaşa fiilen girmeyen ülkeler gibi Türkiye’de birçok önlem almıştı.
Alınan bu önlemler arasında elbette askeri tedbirler de bulunuyordu.
Bu tedbirler arasında farkındalık yaratmak ve toplumu korumak için pasif koruma önlemleri alındı.
Dr. Ahmet Muammer Bingöl de bu tedbir sürecinde Türk ordusunda İstanbul Hadımköy’de görevliydi.
Bu görev sürecinde de boş durmamış, kamyon içinde portatif “ilk mobil ameliyathaneyi” oluşturmuştur.
1945 yılında çalışmalarına başladığı ve 1946’da Ankara Gülhane Askeri Hastanesi’nde Türkiye Cumhuriyet’inin “ilk Kan Bankası”nı kurduğunda birçok Avrupa ülkesinde henüz bir kan bankası bulunmamaktaydı.
Kd. Alb. Op. Dr. Ahmet Muammer Bingöl, Yüksekova ve Erzurum’da görev aldığı zamanlarda savaştan dolayı boşalan ahırları “askeri hastaneye” dönüştürmesinden dolayı “yaratıcı” olarak anılmıştır.
Yine Erzurum’da ordunun hariciye bölümünü kurması, Türk ordusuna bulunduğu değerli katkıların ve öncülüklerinin sadece küçük bir kısmıdır.
Prof. Op. Dr. Nihat Altunkal’da Op. Dr. Ahmet Muammer Bingöl’ün meslektaşı olduğu kadar en samimi arkadaşı da olmuştur.
Op. Dr. Ahmet Muammer Bingöl’ün eşi, Dr. Gönül Türkan Bingöl ise Köy Enstitüleri kurucularından İsmail Hakkı Tonguç Bey ile kıymetli gazeteci yazar Hakkı Tarık Us Beyefendinin fikir öğrencilerinden olan ve 1946 yılında göstermiş olduğu büyük başarılarından dolayı bulunup seçilen Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve şimdiye kadar en genç kadın başhekimi olmuştur.
Hadi gelin burada söze bir virgül koyalım ve Gönül Türkan’ın geçmişine bir yolculuk yapalım…
Gönül Türkan’ın annesi Sıdıka Zehra Hanımın anne tarafının geçmişi 600 yıllık Bizans’a kadar dayanan bir şecereye sahiptir.
Gönül Türkan, 14 Temmuz 1915 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelir.
Annesi, Sıdıka Zehra Çiloğlu, Kız Muallim Okulu mezunu, babası ise 1876 eski Zağra doğumlu, İstiklal Madalyası sahibi diş tabibi Dr. Ahmet Şevki Çiloğlu’dur.
Dr. Ahmet Şevki Çiloğlu’nun babası, Üsküp’te Osmanlı İdari memuru görevindeydi.
Ahmet Şevki henüz 11 yaşındayken görevde olan babası Üsküp’te evine girmek üzereyken Bulgar çeteleri tarafında sırtından kurşunlanarak katledilir.
Bu elim cinayet üzerine Ahmet Şevki’nin annesi, kızını ve oğlunu yanına alarak Bergama’ya gider, yerleşir.
11 yaşındaki Ahmet Şevki, Bergama’ya geldikten sonra bu küçücük yaşına rağmen aklına koyduğu diş tabibi olabilmek için annesinden izin alır ve İstanbul’a gider.
İstanbul’da bir lokantada çıraklık işi bulur.
Lokantanın sahipleri iyi insanlar olduklarından ve Ahmet Şevki de kendini sevdirmiş olmalı ki orada kalmasına izin verirler.
Ahmet Şevki böylece hem çıraklık yapar, hem de okula giderek sonunda liseyi bitirir.
Devamında ise dişçilik okuluna girerek, diş doktoru olarak mezun olur.
Suriye-Şam’da gördüğü küçük bir ek cerrahi öğrenim sırasında Mustafa Kemal Atatürk ile tanışır ve Kurtuluş Harekatı’na katılır.
Bu hayat hikayesinin özetine baktığımızda Ahmet Şevki Çiloğlu’nun Türkiye’de uluslararası düzeyde benzersiz bir çalışma başlattığını görürüz.
Dr. Ahmet Şevki Çiloğlu, 1914 İstanbul doğumlu, muallim okulu mezunu Zehra Sıdıka Hanım ile evlenir ve 1915 yılında Gönül Türkan dünyaya gelir.
Gönül Türkan, Feyz-i Âti Numune Lisesi’nden (daha sonra Boğaziçi Lisesi olarak bilinen) mezun olmuş.
Feyz-i Âti Numune Lisesi, okul olarak kullanılmadan önce dünyanın tek sütunsuz oval salonuna sahip olan eski bir Osmanlı sarayı olarak da bilinmektedir.
1940 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun Dr. Gönül Türkan, aynı yılın 26 Eylül’ünde Dr. Ahmet Muammer Bingöl ile İstanbul’da dünya evine girer.
Dr. Gönül Türkan Bingöl, uzmanlığını Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde 1934 yılında II. Dünya Savaşı sırasında Nazizm baskısından kaçarak Türkiye'ye sığınan Musevi asıllı Alman tıp adamı Ord. Prof. Dr. Alfred Erich Frank’ın yanında yaparak birincilik derecesi ile uzmanlık unvanını almıştır.
Dr. Gönül Türkan Bingöl, birçok ilde olduğu gibi 1979 yılında “İstanbul Valiliği” yapmış olan Nevzat Ayaz’ın Polis Koleji’nin “kriminoloji hocalığı” döneminde öğrencisi olmuştur.
Gönül Türkan Bingöl’ün adının önünde tam olarak “Dr. Med.” yazardı.
Yani “doktor” ve “medicinae” (Latince) açılımı ile bilim dalında yazılar yazmış, bir de yayınlanmamış fakat yıllarca teksir edilerek polis kolejlerinde okutulmuş olan “kriminoloji ders kitabı” da bulunmaktadır.
Dr. Gönül Türkan Bingöl başhekimlik görevinde iken 1957 yılında iki Emniyet Genel Müdürlüğü görevlisi hanımla birlikte Türkiye Cumhuriyet’inin ilk kadın polisinin olmasına vesile olmuştur.
Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki tıp kadrosu o dönemde
- Başhekim,
- Başhekim yardımcısı doktor,
- Hemşire,
- Eczacı,
- Sağlık memuru,
- 2 Ebe,
- Katip,
- Motosiklet sürücüsü’nden oluşuyordu.
Polis Enstitüsü Kriminoloji öğreticiliği de yapan Dr. Gönül Bingöl’ün toplu bilgi yazıları bu dersin bilgi kaynağını teşkil etmiştir.
Dr. Gönül Bingöl’ün faaliyetleri polis teşkilatı dışında Prof. Dr. Perihan Çambel ile birlikte sürmüş ve Türkiye Cumhuriyet’inin ilk Kanser Araştırma Cemiyeti’ni 1947 yılında kurmuştur.
Bu Kanser Araştırma Cemiyeti, 1957 yılında da yine Türkiye Cumhuriyet’inin ilk kanser hastanesi olan Ahmet Andiçen Onkoloji Hastanesini kurar.
Dr. Gönül Türkan Bingöl’ün “polisin vücut sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir” gibi tarihe mal olan sözü olduğu gibi polis teşkilatına prevantoryumlar (Prevantoryum: Verem mikrobunu kapmış ama henüz hastalığa yakalanmamış zayıf vücutlu kimselerin vereme yakalanmasını önlemek için bakıldıkları sağlık kurumu) kazandırmak gibi önemli katkıları olmuştur.
Tıp biliminin polis teşkilatında hayati önem taşıdığı bir dönemde başhekimlik yapması nedeniyle gecenin geç saatlerinde bile “karar vermemiz için fikrinize ihtiyacımız var; gelmelisiniz” gibi çağrılarla sık sık evinden alınıp olay yerine götürülmüştür.
Cumhuriyet’in kuruluşunun en parlak döneminde gece gündüz demeden çalışan ve yurtdışında da dikkatleri çeken Dr. Gönül Bingöl, İngiltere’deki bir kardiyoloji kliniğinden gelen teklifi “ben vatanımda görevimi yapacağım” şeklinde nazikçe reddedecek kadar gerçek bir vatansever ve idealist hekim olmuştur.
Dr. Gönül Türkan Bingöl, sadece mesleğine değil anneliğine de ihtimam göstermekteydi.
Küçük kızı Çiçek’e 2,5 ile 10,5 yaşları arasında her gece özellikle Türkçe kitap okur ve boş bulduğu her anını kızı ile geçirirdi.
Bütün bunların çocuk ruh sağlığındaki önemin bilinci ile görevde olduğu geç saatlerde eşi Prof. Dr. Muammer Bingöl ya da kayınvalidesi Fehime Hanımın okuma görevini mutlak surette üstlenmesini istemiştir.
Öte yanda ise ev hanımlığı görevini ihmal etmeyip gerektiğinde sabahın beşinde kalkarak dört günlük yemekler hazırlar ve üzerlerine tarih atarak buzdolabında emaye kaplarda bu yemekleri muhafaza ederdi.
Böylelikle aile bireyleri akşamları muhafaza edilen bu yemekleri benmari usulü ile ısıtır, taze yemek yemekten mahrum kalmazdı.
Aynı zamanda da kızının çocukluğu boyunca giysilerini de kendisi dikmiştir.
Dr. Gönül Bingöl’ün, acil durumlarda başhekimliğin motosikletinde sürücü mahallinin arkasına binip adeta uçarcasına gitmesi, kendisine apayrı bir hava verirdi.
Dr. Gönül Türkan Bingöl ile Dr. Ahmet Muammer Bingöl, hemen hemen her fırsatta Ankara’nın köylerine giderek yaşlılara bakar, gerektiğinde onları Ankara’ya evlerine getirir ve iyileşene kadar tedavi eder, yine köylerine evlerine bırakırlardı.
Bütün bunları da hediye olarak, en ufak bir ücret ya da karşılık almadan “hediye” olarak yaparlardı.
Yaşlılara gösterdikleri ihtimam kadar sosyal anlamda sıkıntı yaşayan çocuklara ders çalıştırır ve onlara destek de verirdi Bingöl çifti.
Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda ders gören bu çocuklar ve artık 12 yaşına gelmiş olan kızları için de başarılı olmak artık kaçınılmaz olmuştur.
Gerçek bir Cumhuriyet kadını olan Dr. Gönül Bingöl, 8 Şubat 2001 tarihinde 85 yaşında ebediyete intikal etmiştir.
“Emniyet Genel Müdürlüğü Başhekimliği”nden emekli olduğu dönemde vefat eden Dr. Gönül Türkan Bingöl, yaptıklarından dolayı öylesine bir iz bırakmıştı ki tüm polis camiasında sevgi, saygı ile anılmış ve dönemin İstanbul Valisi olan Nevzat Ayaz, Türkiye çapındaki tüm polis karakol ve merkezlerine bu hazin kaybı kâğıtlara yazdırarak dağıttırmıştır.
Dünün çocuğu ve bu günün bilim kadını olan Prof. Dr. Çiçek Wöber Bingöl diyor ki:
“Beni ben yapan Atatürk, büyükannelerim, büyükbabalarım, ebeveynlerim, Türk okul ve öğretmenlerim ile Avusturyalı hocalarımdır.
Her birine borcumun saygısını sadece yollarında çalışarak gösterebilirim.”
…devam edecek