Piyasa ekonomisinin en bilinen terimlerinden birisidir. Ekonomi dersinde ilk öğretilen kavramlardandır. Şu anki neo -liberal prensipler üzerine kurulu küresel ekonomik sistemin üstüne dayandığı ana fikirdir. Adam Smith’in piyasanın kendi dinamikleri içinde dengeleyici ve düzenleyici olduğunu söylediği “Görünmez El” den bahsediyorum.
Soğuk savaş döneminde ekonomik anlayış olarak dünyada bir ayrışma vardı. Sonuçta, piyasaya müdahale edilmemesi gerektiğini savunan batı dünyası galip geldi.
Küresel para birimi artık tartışmasız Amerikan Doları olmuştu. 90’lı yılların sonuna doğru Asya krizi, 2008 yılındaki ABD kaynaklı küresel kriz ve diğer pek çok küreselleşme kaynaklı ekonomik sancılar, Amerikan Doları’nın rezerv para birimi olarak kullanılmasını etkilemedi.
Amerikan doları; rezerv para olmasını askeri olarak süper güç olması, teknolojik olarak ileride olması, özellikle petrolün fiyatlanması gibi daha birçok nedene borçlu.
Bunların içinde bir tanesi var ki; sistemin temel taşıyıcısıdır. O da ABD’nin, küresel sistemde, Amerikan Dolarını serbest piyasa koşullarına bağlılık adına, siyasi bir aygıt olarak kullanmayacağı konusunda küresel sermaye sahiplerine verdiği güvencedir.
Şimdi dijital çağdayız ve daha önce dünyanın hiç tecrübe etmediği olaylar yaşanıyor. Şu ana kadar Amerikalı siyasetçilerin, IMF üyesi başka bir ülkeyi, açıktan veya doğrudan Amerikan Dolarıyla tehdit ettiğine kimse tanık olmamıştı. Zaten Doların yönetimi Amerikan siyasetinin değil, büyük sermayedarların ortak olduğu FED’in elindedir.
Küresel ekonomi yorumcuları, finans kuruluşları veya bankalar, Türkiye’nin yüksek kırılganlıktaki ekonomik görünümünün, küresel etkileri de olacağına dair görüşler ortaya koymaya başladılar.
Ama asıl sorun; (Türkiye’deki devalüasyon sorununu da aşan) daha önemli bir küresel endişe belirdi. Bu endişe de, dünyanın rezerv para birimi Amerikan Dolarının, Başkan Trump’ın eline düşmüş olması. Bir tweet atarak, kendi siyasi gündemini başka ülkelere empoze etmeye çalışması ve bunun için piyasaların vereceği tepkiyi bilerek, Amerikan Dolarını adeta bir “siyasi şantaj” aracı olarak kullanması.
“Amerikan siyaseti ayrı, Amerikan Dolarını yöneten FED ayrıdır” temel prensibine gölge düşmüştür. Bu durumun, Amerikan Doları üzerine orta ve uzun vadede bırakacağı tahribatı anlatmaya bu köşe yetmez.
Başkan Trump’ın, devlet aklıyla bağdaşmaz bir dille, siyasi ilişkilerinin “bu aralar” kötü olduğu, geçmişten beri müttefiki olan bir ülkeye “çok güçlü Amerikan Doları” diyerek gümrük vergisi getirdiğini açıklaması, küresel sermaye sahiplerini endişelendirmeye yetmektedir.
Trump’ın bunu herkesin gözü önünde yapabiliyor olması, sanki mesajın diğer muhataplarının ABD içindeki küresel ekonomi savunucuları olduğunu hissettirmektedir.
Bugün Türkiye’ye Amerikan Doları üzerinden siyasi salvolar atan “el”, yarın küresel sistemin parçası olan başka bir ülke için de bunu yaparsa, artık Amerikan Dolarının güvenli rezerv para birimi olması daha fazla sorgulanır hale gelecektir.
Son sözüm: ‘Görünmez el’ , piyasanın kendi düzenleyici rolünü Başkan Trump’ın ‘tweet atan eli’ne kaptırmaz.
Türkiye’nin uluslararası finans çevrelerinde ve dijital dünyada bu endişeye ciddi dikkat çekmesi gerektiğini düşünenlerdenim.
Yazarın Notu: Burada yazmış olduklarım kendi fikirlerim olup, çalıştığım kurum veya kuruluşları bağlamaz. Ekonomik analizler yatırım tavsiyesi değildir.