Göz

Çidem Ergüvenç’in yeni yazısı

Göz bence yaşam kalitemize değer katan organlar başında gelir. Her bir parçamız ayrı ayrı çok önemlidir ama görerek yaşamı sürdürmek kanımca bize verilmiş en değerli armağandır. Hele bir de görünenleri her yönüyle görebiliyorsak ne mutlu bize. Tüm organlarımız aynı işlevsellikle çalışıyorsa ne âlâ, ama illâki göz.

Gözle ilgili ne güzel deyişlerimiz vardır. “Güzellikleri görebilecek göz lâzım”, yani içiniz bu güzelliklere açık, gönlünüz bunları algılayacak kadar hafif, dikkatiniz bunlara yoğunlaşabilecek kadar keskin olmalıdır.

“Kör kör parmağım gözüne” dediğimiz zaman her şeyin açık seçik ortada olduğunu anlatmaya çalışırız.

“Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz” derken beklentimiz fazlasıyla karşılanmış demektir.

“Gözüme soka soka anlattı” derken her şeyi açık seçik açıkladı demek isteriz.

“Göz ki görmez, yürek inlemez” de gözümüzün önünde cereyan etmeyen bir olayı gerçek boyutlarıyla değerlendiremeyiz anlamındadır.

“Gözden uzak, gönülden uzak”ın ifade ettiği şey ise uzaklarımızdaki insanları kalbimizde taşıyamayabilirizdir.

Belki çapkınca bir mesaj vermek, şakalaşmak ya da gizli bir anlamı ifade etmek için göz kırparız.

“Gözdağı vermek”, karşımızdakini korkutacak biçimde uyarmak anlamında kullanılır.

Açıkgöz olmak cingözlüğü ifade eder.

“Gözü yukarıda” olmak ulaşmamızın zor olduğu konumlara öykünmek demektir.

“Açgözlü” yetinmek nedir bilmeyen, hep fazlasını isteyenler için kullanılan bir deyimdir.

“Anasının gözü”, çokbilmiş, fazla uyanık insanları tanımlar.

“Göz koymak”, birinden fazlasıyla hoşlanmak, ona tutulmak olarak da açıklanabilir.

“Gözden çıkarmak”, karşısındakini artık itibarlı bir insan olarak görmemek, feda etmek anlamına gelir.

“Göze gelmek”, ile nazara gelmek aynı şeyi ifade eder.

Gelelim yeni gençlerimizin bu sözlerden çıkardıkları anlamlara. Hani Türkçeye ve Türkçe tabirlere karşı pek donanımlı olmayanlar var ya aralarında.

“Güzellikleri görebilecek göz lâzım” yani eğer miyopsan gözlük tak yoksa güzellikleri göremezsin anlamını çıkarabilirler.

“Kör kör parmağım gözüne” denince, adam zaten kör bir de parmağımla gözünü oymam mı lâzım diye düşünmekte kendilerini çok haklı bulurlar.

“Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz” sözünü duyunca, Allahtan az isteyen ahmaktır, madem bir gözün görüyor neden bir servet, villa, araba, kat falan istemiyorsun da ikinci göze tamah ediyorsun diye düşünebilirler.

“Gözüme soka soka anlattı” deyişini duyunca haklı olarak, doğru dürüst anlatmak yerine neden zavallı gözlerimle uğraşıyorsun derlerse haklıdırlar.

“Göz ki görmez yürek inlemez” sözünden çıkardıkları anlam, görmediğim şey için neden yüreğim sızlasın ki biçimindedir.

“Gözden uzak, gönülden uzak” denilince ise, yorumları, ah! ne kadar aşığım, kaç gündür görmüyorum ama gönlüm hep onunla. Böyle saçma bir deyiş hiç duymamıştım olabilir.

Göz kırpan birini görünce, garibim tiki var herhalde diye düşünebilirler.

Bak bu adam sana “Gözdağı vermek” istiyor denilirse Elmadağ, Nemrut Dağı falan biliyorum da Gözdağı da neredeymiş, ama mademki bana veriyor bari imara açık olsa diye aklından geçirebilir.

Açıkgöz biri uyku sorunu yaşıyordur diye düşünenler olabilir.

“Gözü yukarıda” denilince televizyon dizilerindeki bebekleri algılarlar. Yavrucaklar sürekli yukarılara bakıyorlar her ne hikmetse.

“Açgözlü” sözünü duyunca üzülebilirler ve amma abartılı bir anlatım diyebilirler; adam açlıktan ölüyor ki gözüne kadar acıkmış yorumu onları bekliyordur.

“Anasının gözü” onlara göre görme özürlü bir kadının yanından ayrılmayıp onu yönlendiren hayırlı bir evlat anlamı taşır.

“Göz koymak” deyimine ise asla anlam veremez, insan nasıl olur da gözünü çıkarıp bir yere koyabilir acaba diye merak ederler.

“Gözden çıkarmak” deyişini duyunca herhangi bir dolabın küçük çekmecesinden birinin çıkarıldığını düşünüp acaba oraya nasıl sığmış diye merak edebilirler.

“Göze gelmek” denilince karşısındakinin gözüne çöp kaçtığını düşünüp üzülürler.

“Kaşla göz arasında” deyimine tepkileri, neden lâfı uzatıyorlar, gözkapağında desinler olsun bitsin biçimindedir.

Bu arada “gözaltına alınmak” tabirini unuttuğumu sanmayın; “z kuşağı” yavrucaklarının doğduğundan beri en aşina oldukları deyiş bu, o nedenle asla yanlış yorumlayamazlar. Kendi akranları arasında haksız yere bu akıbeti yaşayanların sayıları da az değil.

Gençlere yalnızca takılmak istediğim için bu yorumları yaptım. Eğer onlar da diğer ayrıcalıklı akranları gibi düzgün eğitim ve öğrenime sahip olsalardı aralarındaki nice cevher heba olup gitmezdi. Bir suçlu aranıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri