Son günlerde gündemdeki konular ne kadar çeşitli ve bir o kadar da değişken hale geldi. Adeta gündemler üzerinden bir garip savaş yürütülüyor.
Bir taraftan sosyal medyanın düzene sokulması, diğer taraftan barolar konusu. Türkiye genelinden gelen çocuk kayıpları ve yürekler yakan ölüm hikayeleri, Ayasofya’nın camiye dönmesi ile ilgili gelişmeler ve tartışmalar, Bakan
Beraat Albayrak’ın 4. Evladı Hamza’nın doğumunu duyurduğu twit sonrası akıl almaz sosyal medya paylaşımları ve tartışmalar. Şehir üniversitesi olayı, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali üzerine gelişmeler.
Tüm bunlar son bir hafta içinde Türkiye gündeminde tartışılan konular. Oysa dünyada ve çevremizde ülkemizin geleceğini ilgilendiren gelişmeler bütün hızı ile devam ediyor. Yeni bir dünya kuruluyor ve bu dünya bizsiz inşa edilemez. Bizsiz inşa edilen dünyanın kan ve gözyaşından başka bir şey olmadığını son 100 yıldır gördük. Bugün korona salgını dolayısıyla 500 bin ölüm açıklanmışken son 100 yıldır dünyada ortaya çıkan kargaşa ve savaşlar nedeniyle 500 milyonu aşan katliamlar, ölümler gerçekleşti. Katliam ve ölümler halen devam ediyor. Ama bir salgından öte bir saldırı olduğu artık herkesçe kabul edilen korona konusu ile toplumlar adeta farklı bir savaş taktiği ile dize getirilmeye çalışılıyor.
Gelecek yeniden kurulurken devin uyanması, yeniden ayağa kalkmamız kaçınılmazdır. Dünyanın geleceği Ortadoğu’nun sükunetinden geçer. Ortadoğu’nun sükuneti ise Türkiye’nin tekrar tarihi misyonunu üstlenmesinden geçer. Tarihten gelen gerçeklerin farkına varılmazsa Ortadoğu’ya sükunet gelmez, Ortadoğu’ya sükunet gelmediği müddetçe de dünyaya huzur gelmez. Ortadoğu ve İslam dünyasının hak ettiği konuma gelmesinin tek yolu bugün Türkiye’nin güçlenmesinden geçtiğini herkes kabul ediyor.
Tüm bu gerçekler ülkede yaşayan her ferdin gündeminde olmak zorundadır. Vatandaş birçok olayın farkındadır. Bu farkındalığın altının daha sağlam doldurulmasının görevi de devlete ve iktidara, iktidara talip olan siyasilerindir. Boş gündemler, çözümsüz eleştiriler, lüzumsuz tartışmalar ile geçireceğimiz vaktimiz yoktur.
Dünya yeniden kurulurken boş gündemlerin ötesinde Cumhuriyet’in 100. Kuruluşunda yeni bir Türkiye’nin hak ettiği konuma gelmesi için devletin bütün kurumları ile birlikte iktidarından ana muhalefetine, en uç kesimden en marjinal gruplar bir hazırlık içinde olmak zorundadır.
Hem devlet anlayışında, hem siyasi anlayışta eski alışkanlıklar ve kısır tartışmalarla yeniden kurulmakta olan dünyada yer alamayız.
İçerde kısır siyasi tartışmaları aşmış, dünyanın gidişatına odaklanmış bir Türkiye görmek bu ülkede yaşayan her ferdin hakkıdır. Halk bundan böyle kısır tartışmalara prim vermeyecektir. Bu konuda ısrar eden bütün siyasi yapılar tarihe karışacaktır.
Kalın sağlıcakla…