Taşkın, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakmak zorun kalmasaydı 15 Temmuz'u engelleyeceğini ancak direniş gösterdiğinde ise ihanetle suçlanacağını yazdı.
İşte Hasan Taşkın'ın enpolitik'te "Milletime Mektubumdur!' başlığı ile yayınlanan o yazısı:
Aziz Milletim. Öncelikle sözlerime selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile sizleri selamlıyorum.
Kendimizi sorgulama zamanı gelmedi mi?
O halde birlikte sorgulayalım mı?
Ülkemizin, milletimizin geleceği ve akıbetimiz için kendimize sormamız gerekenler var. En azından düşünen ve akıl sahibi insanların sorması gerekenler var. Çünkü insan sorumsuz ve başı boş asla değildir.
Kinimiz, hırsımız ve öfkelerimiz, oluşturulan yalan haberlere göre mi şekilleniyor? Yoksa inandığımız evrensel değerlere göre mi? Ya da bazı güçlerin bize yüklediği algılara göre mi? iyilikte mi, kötülükte mi yarışıyoruz?
Sorumluluklarımızın önüne çıkarlarımız mı geçti? Sevgi dilini mi, nefret dilini mi benimsiyoruz?
Siyaset anlayışımız futbol takımı tutmak gibi mi duruyor? İnanç ve değerlerimizi bile tuttuğumuz takıma göre mi şekillendiriyoruz?
Yetişmiş, ülkeye faydalı kıymetli insanlarımızı bizden değil mantığı ile harcama adına iftira yarışı bizi başarıya taşır mı?
Bizim takımda isen her türlü hatana, yanlışına, günahına göz yumarım. Bizim takımdan değilsen ülkeye en faydalı insanlardan olsan bile değerin yok mu?
Ülkemizin geldiği nokta bu mu? Sizce bu değil mi?
Her birimiz değişik düşünerek ortak akıl üretmenin ve başarıyı hep birlikte kucaklamanın yerini, Tek düşünce ve tek anlayış mı almalı?
Kamplaşma ve yetişmiş değerlerimizi anında harcama anlayışı ülkemizi başarılı mı kılacak?
Su mu, yoksa odun mu taşıyoruz? Hırs ve ihtiraslarımız, Hak, hukuk ve adaletin önüne mi geçti?
Aziz Milletim, Hayat 3 temele dayanır. Bu 3 temel, İman, niyet ve gayrettir. Neye iman ediyorsan, niyetin de gayretin de o temelde olur. Niyetin ve gayretin ne ise kaderin ve akıbetin de odur. İyi işin de kötü işin de sonunda gelir seni bulur.
“Bugün ülkemiz başta ekonomik, hak ve adalet düzleminde sorun ve sıkıntılar yaşıyor” diyorsan kendini sorgula. Sandığın anahtarı sende. Neticede senin verdiğin vekalet ve güçle yönetiliyorsun.
Ülkemiz çok değerli insan yetiştirmesini hep bildi. Siz Aziz Milletimiz de hizmet eden herkese karşılık vermeyi bildiniz. Nice değerlerimize milletimize hizmet etme nasip oldu. Hayatta olanlara selamet, vefat edenlere de rahmet dilemek borcumuzdur.
İşte o değerlerden biri de Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’dur. Akademisyen olarak, danışman olarak, Dışişleri Bakanı, Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanı olarak siz Aziz Milletine önemli hizmetlerde bulundu.
Esasen Davutoğlu hocanın aklı hep akademide idi… Çünkü Davutoğlu’nun hayalinde Gelecek nesillerin çok iyi yetiştirmeye vesile olma aşkı yatıyordu. Bu aşk elbette babadan geliyordu. Hatta dedelerinden… Babası Mehmet Davutoğlu (Allah rahmet eylesin) ömrünü gençlerin eğitimine adamıştı.
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Ak Parti Kapatma Davası söz konusu olunca, akademideki işine dönme kararından vaz geçerek, siz Aziz Milletinin Geleceği için devletine hizmet etme yolunu seçti. Şimdilerde görev aldığı dönemlerle ilgili ‘Başarısız’ algısı yayılmaya çalışılsa da çok başarılı bir çalışmaya imza attığı belgelerle ortada. Tarih bu başarıyı elbette yazacaktır. Doğru tektir çünkü.
Şimdi sıkı durun
Davutoğlu, 2016 yılının ilk yarısında Başbakan sorumluluğunda, şehit cenazeleri ile ilgilenirken arkasından yetki gaspı amaçlı imza toplayıp 22 Mayıs 2016’da görevi bırakmasına zorlayan süreçte FETÖ’nün parmağı var mı? diye düşündünüz mü hiç…
Peki o zaman size şu önemli bilgiyi verip sorayım. Davutoğlu’nun Ak Parti Genel Başkanlığı’ndan ve Başbakanlık’tan ayrılmasının hemen ardından 23 Haziran 2016’da İl idaresi kanunu 11 maddesi j bendi ile askere terör tehdidi adı altında yetki veren (J) (Ek: 23/6/2016-6722/12 md.) kanunun çıkmasına kim öncülük etti? Bu kanunun çıkmasında FETÖ’nun parmağı var mı?
Peki bu kanun sizce ne zaman yürürlüğe girdi? Yine sıkı durun söylüyorum…. 15 Temmuz alçak darbe ve işgal kalkışmasından 2 gün önce yani 13 Temmuz 2016 günü… Bugün darbe ana davalarında yargılanan FETÖ’cü askerler bu kanunun verdiği yetki ile görev aldıklarını öne sürüyorlar.
Aziz Milletim, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlığından bakanlığına, başbakanlığına kadar olan süreçte o dönem cemaat diye anılan FETÖ ile ciddi mücadele verdiği de kayıtlarda mevcut, tarih de yazacaktır. Trollerin algı oyunlarına takılmayın…
Şimdi aklıma gelen şudur: Prof. Ahmet Davutoğlu Başbakanlıktan gizli eller operasyonu ile görevi bırakmak zorunda bırakılmasa idi 15 Temmuz darbe kalkışmasını engellerdi. Engelleyeceğini düşünenler Davutoğlu’nun gitmesini istedi.
‘Görevi bırakmayıp direnseydi’ diyenlere şunu söyleyeyim: O zaman da ihanetle suçlanacak, bütün başarıları gölgelediği ve ülkenin geleceğini kararttığı söylemleri yayılacaktı. Tüm bu risk ile de ülke başarısızlıklara sürüklenebilecekti… Geleceği öngörmek büyük düşünenlere verilen bir vasıftır unutmayın.
Ülkesinin Geleceği için endişe etti Davutoğlu… Ayrıldıktan sonra da bu endişe ile kendince gördüğü yanlışları anlattı partisinin genel başkanına, Cumhurbaşkanına… Bu yönde katkı sunma çabasının karşılığı da ‘ihraç’ süreci başlatılması oldu. Vaz mı geçseydi Aziz Milleti için endişe duyduklarından. Endişelerinde de haklı çıktığı ortada değil mi? Vazgeçmedi, onun yoluna döşenen tüm zorluklara ve engellere rağmen onun ülke aşkı vaz geçmesine engel oldu. Bu engellemelerde FETÖ’nun gizli eli yok mu? Kimse bunu araştırma gereğini neden duymuyor?
Şimdi de Milleti için huzur ve güvene dayalı bir Geleceği inşa etmek arzusu ile yola çıkan Davutoğlu’nu ihanetle mi suçluyorlar? Peki bu suçlamalarda FETÖ’nun parmağı var mı?
‘Geldiği makamları veren Erdoğan’a ihanet etti’ mantığını Allah’a, Kuran’a ve Peygambere iman edenler kabul edebilir mi? “Evet öyle” diyenler varsa, bu düşünceniz Şirk değil midir?
Çünkü Allah’ın (cc) istemediği hiçbir şey olmaz. Allah’ın dilediğine de hiç kimse engel olamaz. O dilediğini, imanına, niyetine ve çabasına göre nasiplendirir. İnsan da insanın nasibidir.
Allah başarılı kılmak istediği, peygamberlik ya da hükümdarlık verdiği kimselerin yanına güçlü isimler katar. “Ömerler arıyoruz” sözünün temeli de budur.
Tek hükümdar ve her şeye gücü yeten sadece Allah’tır. Bu yüzden başarı iyi ekiple ve istişare ile gelir. Güçlü Meclis bu yüzden gereklidir.
Selam ve dua ile…