İstanbul’da yaşamak herşeyin İstanbul ile başladığı hissi yaratıyor insanda. Oysa hiç de öyle değil.
Evet İstanbul asırlar boyu dünyanın en önemli kentlerinden biri oldu. Hala da öyle.
Mesela Ayasofya tek başına tam 900 yıl boyunca dünyanın en büyük yapısı olarak kaldı.
Kanuni İstanbul’daki Topkapı Sarayı’ndan Osmanlı İmparatorluğu’nu yönetirken günümüzdeki 24 ülkenin toprağına hükmediyordu.
Yenikapı’daki metro kazısı sırasında çıkan arkeolojik örnekler kentin 8 bin yıl öncesine dayandığını gösteriyor.
Ama sonuçta İstanbul da belli bir geçmişe sahip.
Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’nin 12 bin yıllık tarihi ile karşılaştırınca, hala yeni kalıyor.
Edirne’de bir hafta sonu geçirince ve buradaki Ulu (Büyük) Camii’nin İstanbul’un fethinden bile 40 yıl önce, taa 1414 yılında yapıldığını görünce bunları düşündüm. Aynı yıllarda yapılan güzelim Üç Şerefeli Camii de öyle. Selimiye Camii ise neredeyse bir asır daha genç.
Edirne İstanbul’dan önce Osmanlılar’ın başkentiydi. Her ne kadar Kanuni Dönemi’nin Edirne Sarayı’ndan bugün geriye bir şey kalmamış olsa da, kent hala tarihi olarak çok değerli.
Ulu Camii, minareleri farklı yapıdaki Üç Şerefeli Camii, Selimiye Camii, 2. Bayazıt Külliyesi, kapalıçarşıları, say say bitmiyor.
Edirne’nin bir başka önemli özelliği daha var: Farklı din ve kültürleri bir araya getirmesi...
Bir yandan hafta sonu için kenti gezmeye gelen Yunanlılar, bir yanda Bulgarlar... Ne de olsa iki ülke de Edirne’nin komşusu. Türkiye’deki fiyatlar da ucuz gelince, burayı kapı komşusu yapmışlar. Hintli turistlere bile rastladım.
Ayrıca Edirne farklı dinler için tapınakları ile de biliniyor.
Türkiye’nin en büyük sinagogu Edirne’de. Üstelik bu sinagog, büyüklük açısından Avrupa’da da söz sahibi. Ayrıca geçen hafta sonu burada, Üstelik geçen hafta sonu Latin ve Sefarad müzikleriyle tanınan şarkıcı Yasmin levy de burada bir konser vermiş.
1800’lü yılların sonunda Padişah’ın özel izniyle yapılan Bulgar Georgi Ortodoks Kilisesi de burada. Geçen hafta sonu ortodoksların Paskalya Bayramı nedeniyle burada da geceyarısı ayini yapıldı.
İşte tüm bu farklı kültür ve dini yapılar, hafta sonu bir de şenlikte buluştular Edirne’de.
Geleneksel Bando ve Ciğer Festivali.
Farklı şehir ve ülkelerden gelen bandolar Edirne merkezinde konser verdiler. Kimler yoktu ki:
Macaristan Zigetvar bandosu, Macaristan Pesci bandosu. Bulgaristan Dobriç bandosu, Romanya Pitesti Bandosu, Moldova Zaim Bandosu, Bosna Hersek Spisak Ucesnika Bandosu, Karadağ Hercek Novi Bandosu.
Türkiye’den de Bursa, Bolu, Seferihisar bandoları.
Sırayla sahne alıp Edirne’nin kadim duvarlarını müzikleriyle inlettiler. Bando konserinden çıkanlar kendilerini Edirne’nin meyhanelerine attı.
Pazar akşamı da herkese Edirne’nin meşhur ciğer tavası ikram edildi.
Edirne deyince benim aklıma, “Lite-motifi” davul, klarnet ve zurna olan bir açık hava müzesi geliyor.
Siz de Edirne’ye gidin, bir hafta sonu geçirin.
İyi gelecektir...