Yaşanan her olayın geçmişteki izi takip ettiği unutulmamalıdır. Bu gerçek unutulursa olup biten olayları çözmemiz imkânsızdır.
Ortadoğu’da Suriye diye kuklada olsa bir devlet kalmamıştır. Artık görev dağılımı yapmış emperyalist güçlerin korkuluk dediğimiz bir direkten ibaret yapısı vardır. Rejim değimiz aslında Rusya, İngiltere, Fransa, ABD, İtalya ve diğerlerinden ibarettir. Bölgede dikensiz gül bahçesi oluşturma peşinde ve oluşturmak istedikleri sömürü sisteminde zamanla karşılarına dikilecek, ayaklarına takılacak bir taş bırakmak istemiyorlar.
Görünüşte bugün için Rejim kuvvetleri görüntüsünde Rusya, geri kalan bölge itibarı ile ABD Suriye’yi ikiye bölmüş durumdadır. Suriye’nin gerçek sahipleri 10 milyon insan ise komşu ülkeler Ürdün, Lübnan, Türkiye’ye sürülerek temizlik yapıldığı düşünülmektedir. İdlip bölgesinde kalan bölümdekilerde temizlendiğinde bölgenin dikensiz gül bahçesine döngüsü tamamlanacaktır.
Bölgede izlenen taktiklere göre ne Suriye rejiminin ne Rusya’nın, ne ABD’nin 10 milyonları bulan sığınmacıların geri dönüşü konusunda hiçbir dertleri yoktur.
Daha öncede üzerinde durduk Ortadoğu’da ABD ve Rusya stratejik ortaklardır ve bu ortaklıkları devam etmektedir. Özellikle konu Türkiye olduğunda iyi polis kötü polis oyunları değişen roller şeklinde devam ediyor.
Zaman zaman içerde ve sosyal medyada Suriye konusunda Türkiye’nin yanlışları, hataları ön plana çıkarılmaktadır. Bugün hataların konuşulacağı dönem değildir. Önümüzde ittifak halinde devam eden oyunlar söz konusudur.
Yazının başında ifade ettiğim gibi bugün yaşadıklarımız dünün devamıdır. Bugün olanları o çerçevede değerlendirmek gerekir.
Şunu unutmayacağız; Hendek olayları Türkiye’nin Güneydoğusunu NATO kontrolüne teslim etme operasyonuydu. ABD taktiğine dayanıyordu. Binin üzerinde şehit 5 binin üzerinde PKK’lının ölümü üzerine dünyayı ayağa kaldırıp bölgeyi NATO’ya teslim etme girişimi yarım kalmıştır. Peşinden gelen Darbe girişimi bundan ayrı tutulamaz. Suriye’nin kuzeyinden enerji koridoru ayrı bir oyundur. Bu oyunun içinde ABD ile birlikte Rusya-İran-İsrail-İngiltere hep birliktedir. Türkiye en zor döneminde Fırat Kalkanı ile bu oyunu bir yere kadar durdurmuş ve tavrını koymuştur. Fakat vazgeçilmediği ortadadır.
Zeytin Dalı Harekâtı ile ikinci kez oyunu bozmuştur. Rusya ile başlattığımız yalancı bahar havası Barış Pınarı Harekâtı ile son bulmuştur. ABD’nin 30 bin tır silah verdiği PKK-PYD’ye karşı yaptığımızı zannettiğimiz harekâtta karşımıza Rusya dikildi. ABD’nin sessiz sedasız çekip gittiğini zannederken görevi Rusya’ya bıraktığını gördük.
Şimdi hem ABD, hem Rusya, hem İran, hem de İsrail’in Suriye’de Sünni Müslüman bırakmama taktiği Rejimin İdlip’e saldırısı ile devam ediyor. Türkiye’nin İdlip’e sığınan ve son dönem saldırılar ile göçe zorlanan Suriyelileri Türkiye içine kabul etme durumu imkânsızdır.
Bugün İdlip’te göçe zorlanan insanları bulundukları yerde korumak zorundayız. Fakat bunu yaparken çok dikkatli olmak durumundayız.
Gelişen olaylar İdlip’in Türkiye için ikinci ‘Hendek tuzağı’ olarak planlandığı şeklindedir. Nasıl ki Hendek olayları Türkiye’yi NATO’ya teslim için kullanılmaya kalkıldıysa bugün İdlip gelişmelerini de NATO konsepti ile çözme fırsatına dönüştürmek isteyen mihrakları devrededir.
Unutmamak gerekir ki kim ki İdlip konusunu NATO konsepti ve ABD desteği ile çözmenin derdine düşerse yarım kalmış ihanete giden yolu açmanın peşine düşmüş demektir. ABD’nin yeni dönem yalakalığı ondandır.
Son günlerde ABD’nin raporu üzerine Türkiye’de yeni darbe girişimleri konuşuluyor. Hendek olaylarında şehitlerimiz düştükçe kahkaha atanların İdlip’te şehitlerimiz geldikçe ellerini ovuşturmalarına dikkat etmek gerekir.
ABD’nin İdlip bölgesinde göçmen kılığında sızdırdığı PKK-IŞID ve diğer terör unsurları ile Jeffrey’in getirdiği uçuşa yasak bölge teklifinin Türkiye’nin Suriye’de önünü kesme oyunu olduğu gözden kaçmamalıdır.
Bugün iç ve dış mihrakların İdlip’i Türkiye’nin saplandığı bataklığa çevirmek istedikleri açıktır. İçerde ve dışarıda birilerinin Mayıs ayına kadar İdlip’te 500 şehit vermemizi bekledikleri bilinmelidir. Şehitler üzerinden hesap yapanların bu hesaplarda boğulacakları unutulmasın. Diğer taraftan halen NATO destekli hesapları yarım kalmış unsurların sivil iradenin ve toplumsal vicdanın körleştirilmesi peşinde koştukları net olarak görülmektedir. Yanınıza kar kalmayacak bilesiniz.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…