Son yıllarda dijital göçebeliğe olan ilgi, yalnızca iş ortamlarını değil işin nerede yapılabileceği anlayışını da kökten değiştirdi. Anadolu Ajansının (AA) "Dijital Çağın Göçebeleri" başlıklı dosya haberinin ikinci bölümünde, dijital göçebe vizelerine kapılarını açan ülkeler, vize gereklilikleri ve bu yaşam tarzına ilham veren uzmanlar mercek altına alındı.
Geçmişte sadece bir iş modeli olarak algılanan bu yaşam tarzı, artık sınırları aşarak yeni ufuklar açan bir serüvene dönüştü. Yalnızca bir çalışma biçimi olmanın ötesinde, dünyayı yeniden keşfetme arzusu olan dijital göçebelikte, her vize, sadece bir ülkeye değil aynı zamanda yeni bir yaşam tarzına açılan bir kapı.
Uzaktan çalışmanın küresel ölçekte kazandığı ivmeyle ülkeler, özgürlüğün ve esnekliğin peşinden giden, mekandan ve zamandan bağımsız profesyonelleri cezbetmek için birbirinden cazip fırsatlar sunuyor. Bu göçebeler, sabit ofislerin dışında iş yaparken, yerel ekonomilere katkı sağlıyor ve kendi hayatlarını yeni deneyimlerle zenginleştiriyor.
Teknolojinin kanatlarında göçebe bir hayat
Dijital göçebelik, bireylerin teknolojiyi kullanarak dünya üzerindeki farklı noktalarda seyahat ederken hayatlarını sürdürebilmelerine olanak tanıyan bir yaşam tarzı. Bu kavram, Kovid-19 salgını öncesinde ilgi çekmeye başlamış olsa da salgınla birlikte adeta bir patlama yaşadı. Uzaktan çalışmayı teşvik eden öncülerinden olan Happy Work Studio'nun kurucusu Mine Kocadağ, dijital göçebeliğin yalnızca seyahat etmekten ibaret olmadığını, aslında farklı yerlerde iş ile kişisel tatmin arasında denge kurabilme sanatını temsil ettiğini belirtiyor.
Kocadağ’ın gözlemlerine göre, dijital göçebeler, daha iyi iklim veya yaşam koşullarına sahip yerlerin yanı sıra bu esnek yaşam tarzını benimseyen topluluklara yöneliyor. Bu yeni eğilim, dünya genelinde birçok ülkeyi göç politikalarını gözden geçirmeye ve vasıflı profesyonelleri çekebilmek adına dijital göçebe vizelerini hayata geçirmeye teşvik etti. Yerel ekonomilere canlılık kazandırmayı amaçlayan bu vizeler, dijital göçebelerin dünya ile bağlantılarını daha da güçlendiriyor.
Hayal gücünün sınırlarını aşmak: Dijital Göçebelere açılan 50’den fazla kapı
Ülkeler arası rekabet de dijital göçebelerin destinasyon seçiminde adeta sahne arkasındaki görünmez bir aktör gibi rol oynuyor. Nitelikli iş gücünü çekmek için birbiriyle yarışan ülkeler, cazip dijital göçebe vizeleri ile bu alanda öne çıkma çabası içinde. Ancak bu rekabet, yalnızca vize koşullarının esnekliğiyle sınırlı kalmıyor; yaşam maliyetlerinin uygunluğu, kesintisiz yüksek hızlı internet erişimi ve güçlü sosyal altyapılar gibi unsurlar, dijital göçebelerin kararlarını şekillendiren kritik faktörler arasında yer alıyor. Nihayetinde bu özgür ruhlu profesyonellerin tercihleri, sunulan avantajlar doğrultusunda birer yol haritasına dönüşürken, her ülke kendi ekonomik kalkınma stratejisini gözden geçirmek zorunda kalıyor. Bu dinamik süreç, dijital göçebelerin sadece yeni yerler keşfetmekle kalmayıp, aynı zamanda global ekonomik dengeleri de yeniden şekillendirmekte olduğunu gözler önüne seriyor.
1 yıllık dijital göçebe vizesi
Bugün 50’den fazla ülke, dijital göçebelere vize olanağı tanıyor ve onları “Dijital Göçebe Vizesi” ile bir yıl boyunca misafir etmeye davet ediyor. Bunlar arasında Avrupa’dan Portekiz, İspanya, İzlanda, Almanya, Hırvatistan, Çekya ve Estonya yer alırken, Japonya ve İtalya bu listeye en son katılanlar arasında.
Modern seyyahların rotalarını belirlerken göz önünde bulundurduğu en önemli faktörlerden biri yaşam maliyetinin uygunluğu olurken, bir diğeri ise internetin kesintisiz bir hızda akması. Bir diğer önemli faktör ise ülkelerin vize gereklilikleri. Elbette dijital göçebelerin, kısa bir süre kalmayı planladığı ülkelerde Dijital Göçebe vizesine başvurması gerekmiyor. Kendilerine vize zorunluluğu olmayan ülkelere kolayca seyahat edebilen göçebeler, sırt çantalarını alarak serüvenlerine başlayabiliyor. Ancak daha uzun süre kalmak isteyenler, her geçen gün yeni bir ülkenin sunduğu “Dijital Göçebe” vizesine yöneliyor.
Demand Sage’in verileri, ABD, İspanya, Tayland ve Meksika'nın dijital göçebelerin en çok tercih ettiği ülkeler olduğunu gösteriyor.
Estonya, bu yeni yaşam tarzına ilk kucak açan ülkelerden biri olarak, serbest çalışanlara ve girişimcilere bir yıllık sakin bir yaşam sunuyor. Barbados ise "Hoş Geldiniz Damgası" adı altında, huzurlu bir ada atmosferinde teknolojinin imkanlarıyla doğayı buluşturan bir çalışma deneyimi vadediyor.
Kafkasların kalbi Gürcistan, dijital göçebeler için bir yıla kadar misafirlik sunarken, tarih kokan sokakları ve büyüleyici doğasıyla onları etkisi altına alıyor. Biyoçeşitliliği ve çevreci politikalarıyla tanınan Kosta Rika da sürdürülebilir bir yaşam arayan doğasever profesyonelleri cezbediyor.
Portekiz’in "Göçebe Vizesi" ise iki yıla kadar süren bu macerayı, ülkenin canlı şehirleri ve rahat yaşam tarzıyla daha da çekici kılıyor. Birleşik Arap Emirlikleri ise "Sanal Çalışma Programı" ile dijital göçebelere modern altyapı ve dinamik bir iş dünyasının kapılarını açıyor.
Türkiye de bu dijital devrimin bir parçası. 21 ile 55 yaş arasındaki dijital göçebeler, Türkiye'nin sunduğu imkanlardan yararlanarak, dijital vize başvurusuyla bir yıla kadar bu dört mevsimi ayrı harika ülkede ikamet etme şansına sahip oluyor.
Her ülke, dijital göçebeleri ağırlarken kapı aralıkları bırakıyor; bu geçitlerden geçebilmek içinse bazı gereklilikler sunuyor. Gelir belgesi, sağlık sigortası ve zaman zaman konaklama kanıtı, bu modern seyyahların geçiş anahtarlarını oluşturuyor. Söz konusu vizeler, yerel ekonomilere yük olmadan katkı sağlayacak bireyleri hedeflerken, onların özgür adımlarına yeni sınırlar değil, destekleyici koşullar sunmayı amaçlıyor.
Dijital göçebelik vizesi sunan ülkelerin sayısı, her geçen gün artarak bu yeni yaşam tarzını benimseyen profesyoneller için sınırsız olanaklar sunuyor. Sınırların ötesinde yeni yollar arayan özgür ruhlar, artık daha fazla destinasyondan ilham alarak hayallerini gerçeğe dönüştürebiliyor. Bu artış, ülkelerin birbirleriyle yarıştığı, farklı kültürlerin ve deneyimlerin bir araya geldiği bir dönemin habercisi.
Muhabir: Muhammet Tarhan