İKİ FİLM TAVSİYESİ

Doğan Satmış

Geçtiğimiz hafta iki film izledim. İkisi de gazetecilik üzerineydi ve gerçek öykülere dayanıyordu. (Gerçek öykülere dayanan filmleri seviyorum.)

Filmlerden birinin orijinal adı "Bombshell", Türkiye'de "Skandal" olarak gösteriliyor. Başrollerde Nicole Kidman, Charlize Theron,  Margot Robbie ve John Lithgow var.

Film Amerika'da Fox Haber'i kurup, sonra da hemen hemen her kadın çalışanı taciz eden Roger Ailes ile ilgili. Ailes, sırf "iyi bir televizyoncu ve para kazandıran adam" olduğu için en başta patronu Rupert Murdoch olmak üzere herkesin yaptıklarına göz yumduğu bir taciz ve tecavüzcü. Kadınlar yükselmek için adamın istediklerini kabul etmek zorunda kalıyorlar. Ailes, başında bulunduğu televizyonu 20 yılı aşkın süreyle böyle yönetiyor, bastonla yürüyecek haldeyken bile tacizi sürdürüyor.

Ama sonunda bir cesur kadın çıkıp, adamın ipliğini pazara çıkarıyor. (Ama buna rağmen, taciz ve tecavüzleri Roger Ailes'in yanına kaldığı gibi, bir de 40 milyon dolarlık bir tazminatla işinden kovuldu. Sonra da aynı yıl 77 yaşında öldü.)

Genel olarak bu tür üst düzey yöneticilerin taciz ve tecavüzlerinin örtbas edilmesi eğilimi hakim. Bu sadece Amerika'da değil başka ülkelerde de maalesef böyle oluyor. Genel olarak kurbanlar konuşmaktan korkuyorlar, bu korku da tacizcilerin 'zırhı' oluyor.

Roger Ailes şimdiki ABD Başkanı Donald Trump'ın da iyi bir dostuydu. Filmde, Trump'ın kadınlarla ilgili dosyası da gündeme getiriliyor ve dosya kalın bir klasör olarak dikkat çekiyor. Hakkındaki onca iddiaya rağmen Trump hakkında da bu konuda hiçbir şey yapılmadığı zaten malum.

Diğer film: Resmi Sırlar

İzlediğim ikinci filmin orijinal adı  "Official Secrets". Türkiye'de "Resmi Sırlar" adıyla gösterime girdi. 

Başrolünde Keira Knightley oynuyor. Film, 2003 yılında İngiliz İstihbarat Örgütü'nde tercümanlık yapan Katharine Gun'un yaşadıklarını konu alıyor. Aslında Katharine'nın soyadı Türkçe Gün'den geliyor. Kocası Türkiyeli bir Kürt. 

Katharine, 2003 yılında dönemin ABD Başkanı George Bush ve adamları  Irak'ı işgal etmek için bahane aradıklarının farkına varıyor. Hatta sonra da savaş propagandası yapsın diye İngiltere'ye resmen baskı yaptıklarını görüyor. Buna ilişkin emaili bir gazeteciye ulaştırıyor. Haber önemli İngiliz gazetesi Observer'e manşet oluyor. Kadın bu bilgiyi sızdırdığı için ajanlıkla suçlanıyor. 

Normalde gizli servis çalışanlarının bu bilgileri sızdırmaları suç. Ama İngiliz hükümeti daha fazla ayıbın ortaya çıkmasını da istemiyor.

Filmde gazete yazı işleri görüntüleri çok gerçekçi çekilmiş. Gazeteci tipleri de bence çok gerçekçiydi.

Yeri gelmişken burada bir iki bilgi vereyim. 

Basın özgürlüğünün ileri düzeyde olduğu ülkelerde gizli servislerin belgelerinin gazetelerde yayımlanması suç sayılmaz. Bu belgeleri gazetecilere ulaştıranların peşine düşülür. Bu yüzden bu filmde de habere yazan gazeteciler sadece alkış topluyorlar, belgeyi sızdıran kadına "Hain" muamelesi yapılmak isteniyor. 

Ama filme konu olan Katharine Gun da kendini "İngiltere Hükümeti, Irak'ta kitle imha silahı var gibi yalan bir bahaneyle savaş çıkardı. Bu yüzden bunun açığa çıkarılması vatana ihanet sayılmaz. Çünkü hükümet yalan söylüyorsa bunu ortaya çıkarmak gerekir" diye savundu. 

Tüm bu tartışmalar Türkiye için biraz ileri düzeyde görülebilir.

Ama bence fırsat bulursanız, bu iki filmi de izleyin. Hem sinemaları basan "İvedik'vari" ucuz esprilerden uzak kalırsınız, hem de gazetecilik nedir-ne değildir konularına başka bir açıdan bakma şansınız olur.