İletişim Başkanı Altun: Savaş Ve Terör Propagandasıyla Mücadele Etmek Önceliklerimiz Arasında

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Türkiye olarak ulusal güvenliğimizi tahkim etmek ve farklı coğrafyalardaki insani trajedileri önlemek kadar, savaş ve terör propagandasıyla mücadele etmek de önceliklerimiz arasındadır." dedi

Altun, Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürlüğünde düzenlenen "Savaş Muhabirliği ve Kriz Bölgelerinde Habercilik Forumu"nda konuştu.

AA tarafından düzenlenen forumda bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak basın mensuplarının faaliyetlerini kolaylaştırıcı tedbirler almanın sorumluluğu ile hareket ettiklerini söyledi.

Bu çerçevede, Türkiye haberciliğinin yüz akı Anadolu Ajansı'nın 100 yılı aşkın birikimiyle diplomasi, çevre ve savaş muhabirliği gibi tematik alanlarda gerçekleştirdiği çalışmaları ve eğitimleri çok önemsediklerini vurgulayan Altun, bu çalışmalara ellerinden gelen desteği vermeye gayret ettiklerini kaydetti.

Yurt dışında özel şirketler tarafından çok yüksek meblağlar karşılığında verilen eğitimlerin, AA tarafından dünyanın dört bir yanından gelen gazetecilere verilmesinin Türkiye için bir gurur vesilesi olduğunun altını çizen Altun, bu gururu yaşatan AA Genel Müdürü Serdar Karagöz başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür etti.

"Savaş muhabirinin yapması gereken şey hakkaniyetli bir şahitliktir"

Savaş ve çatışma bölgeleri ile kriz alanlarında görev yapacak habercilere yönelik düzenlenen eğitimlerin önemli bir ihtiyaca karşılık geldiğine işaret eden Altun, savaşlar, çatışmalar, gerilimler ve krizlerin, bugünün dünyasının acı gerçekleri olduğunu dile getirdi.

"Keşke savaşlar olmasa, keşke çatışmalar, kriz bölgeleri olmasa ve bu alana mahsus bir gazeteciye ihtiyaç duymasak. Fakat çatışmalar, krizler, savaşlar, dünyamızın, çağımızın acı gerçekleri" diyen Altun, modern dönem savaşlarının yaşandığı bir dönemde, acıları belgelemenin, muhabirlik yapmanın daha zor olduğunu vurguladı.

Bugün, krizlerle ve belirsizliklerle dolu, sert çatışmaların olduğu küresel bir çağın yaşandığına dikkati çeken Altun, bu çağda savaşları, krizleri, küresel ve bölgesel aktörler arasındaki gerilim ve çatışmaları en doğru şekilde haberleştirmenin en zorlu gazetecilik faaliyetlerinden olduğunu belirtti.

Bu gazetecilik faaliyeti için özel bir eğitime ve uzmanlığa ihtiyaç olduğunu dile getiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zira söz konusu gazetecilik faaliyeti olağanüstü koşullarda, güvenlik endişesinin had safhada olduğu, mesleki araç ve gereçlere ulaşma imkanlarının dahi oldukça kısıtlı olduğu ve yoğun psikolojik baskının hükmettiği ortamlarda gerçekleşiyor. Kriz, çatışma ve savaş bölgelerinde şahit olduğunu aktaracak teknik araçları doğru kullanmaktan, kendini tehlikeye atmamaya ve canını korumaya kadar birçok başlıkta hassasiyet göstermek gerekiyor. Diğer taraftan savaş ve kriz dönemleri manipülasyona, algı operasyonlarına, dezenformasyona da en açık olunan dönemler. Elbette bir gazeteci için savaş propagandasına alet olmamak, zulüm politikalarına hizmet etmemek de temel bir düstur olmalıdır. Irak'tan Suriye'ye 'embedded' yani 'iliştirilmiş' gazeteciliğin sebep olduğu tahribatları tarihimizde gördük, şahitlik ettik. Oysa bir savaş muhabirinin yapması gereken şey hakkaniyetli bir şahitliktir."

"Bazen savaşın seyrini değiştirebilir"

Savaşı, kriz bölgelerini haberleştirme faaliyeti yürütenlerin en temel meselesinin "hakkaniyetli şahitlik" olması gerektiğini vurgulayan Altun, bu "hakkaniyetli şahitlik" ile yazılacak her kelimenin, çekilecek her karenin nasıl etkiler oluşturabildiğini gördüklerini aktardı.

Bir fotoğraf ve görüntünün, savaşın yarattığı acı ve tahribatı gözler önüne sererken, bazen de savaşın seyrini değiştirebildiğine işaret eden Altun, şu görüşleri paylaştı:

"Aslında ben Johan Galtung gibi 'savaş muhabirliği' yerine 'barış muhabirliği' tanımlamasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü vicdan sahibi gazeteciler savaşların, çatışmaların, krizlerin sonlanmasına katkı sağlayabilir ve böylece aslında barışın tesisine hizmet ederler. Yine, bakınız, Thomas Hanitzsch 'savaş gazeteciliğinin sadece cephedeki şiddeti haberleştirdiğini, barış gazeteciliğinin cephedeki gelişmeler yanında yaşanan çatışmaların arka planını, bağlamını, seyrini kamuoyuyla paylaşmaya çabaladığını, dolayısıyla savaşın derinleşmesine değil, barışın tesisine hizmet edebileceğini' ifade eder. Bizler, mutlak surette çatışmaları, savaşı, şiddeti körükleyen bir haber diliyle değil, her ne olursa olsun savaşın gerçek yüzünü ortaya seren, barışın tesisine hizmet eden bir haber diliyle mesleki faaliyetlerimizi sürdürmek durumundayız. Bu mesleğin aynı zamanda farklı bölgelerdeki insani dramlara yönelik küresel bir farkındalık oluşmasına imkan sağlayabildiğini de göz ardı etmemek durumundayız."

Yunanistan'ın Ege'de insanlık dışı muamelelerine maruz kalan göçmenlerin yaşadığı trajediyi dünya kamuoyunun dikkatine getirmeyi "barış gazeteciliği" kapsamında değerlendirdiğini belirten Altun, Ege'de bu kapsamda faaliyet gösteren medya temsilcilerini tebrik etti.

"Kara propagandaya karşı yoğun çaba sarf ediyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rusya-Ukrayna savaşından Kıbrıs meselesine, mülteci sorunundan insani krizlere, geniş bir yelpazede yürüttüğü barış diplomasisinin "barış muhabirliğine" önemli bir vizyon sunduğuna dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:

"Türkiye olarak ulusal güvenliğimizi tahkim etmek ve farklı coğrafyalardaki insani trajedileri önlemek kadar, savaş ve terör propagandasıyla mücadele etmek de önceliklerimiz arasındadır. Doğru haberi, doğru kanallarda, güvenilir bir şekilde, en hızlı tarzla muhatabına ulaştırmak da bu çabamızın bir yansımasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin büyük bir kararlılıkla yürüttüğü terörle mücadelenin bir boyutunu da sistematik dezenformasyonla ve yalan terörüyle mücadele oluşturuyor. Çünkü Türkiye'nin etkin operasyonlarıyla mücadele ettiği terör örgütleri ve ne yazık ki bu örgütlerin propagandasını üstlenen unsurlar yalana, iftiraya, dezenformasyona sarılıyor. Terörü kaynağında kurutma stratejisiyle attığımız adımların ve bunların neticelerinin güçlü bir şekilde anlatılmasının yanında, ulusal ve uluslararası boyutta kara propagandaya karşı koymak adına yoğun bir çaba sarf ediyoruz."

Zaman zaman özellikle Batı medyasında gazeteciliğin yerine taraftarlığın geçtiğine değinen Altun, ilgili devletler için kullanışlı olan grupların adeta pazarlandığını, kullanışlı olmayanların ise yok sayıldığını veya karalandığını gördüklerini ifade etti.

Bu eğilimi özellikle Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde icra ettiği terörle mücadele operasyonlarında net bir şekilde müşahede ettiklerini aktaran Altun, "Terör örgütleriyle hareket eden bazı basın mensupları buradan provokatif ve gerçeklerden kopuk yayınlar yaparak çıkar elde ettiler. Bazıları daha yüksek meblağlar karşılığında yeni sözleşmeler yaptı. Biz bunların kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Terör örgütünü hareket edemez hale getiren kararlılıkla, sistematik yalan ve dezenformasyona da geçit vermedik, vermeyeceğiz." diye konuştu.

"AA ciddi bir kapasite geliştirdi"

Azerbaycan toprağı Karabağ'ı, Ermenistan işgalinden kurtaran mücadelede de medya mensuplarının sahadan gerçek bilgi ve görüntülerle kara propagandanın önüne geçtiğine işaret eden Altun, "Rusya-Ukrayna savaşında yaşanan gelişmeleri takip etmek üzere sahada bulunan gazetecilerin nasıl canları pahasına görev yaptıklarını gösteren görüntüleri hepimiz hatırlıyoruz. Tüm dünya savaşın şiddetini, yaşanan yıkımları ve insani trajedileri bölgedeki 'barış muhabirleri' aracılığıyla gördü, okudu." dedi.

Hem Türkiye'nin terörle mücadelesinde hem Karabağ savaşında hem de Rusya-Ukrayna savaşında, Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere Türk medyasının dünya çapında dikkat çeken haberler ve görüntülere imza attığını hatırlatan Altun, sahada gösterdikleri büyük emek ve fedakarlıkları için bütün muhabir, kameraman ve foto muhabirlerini tebrik etti.

Bu çıktılar ve tecrübelerin "barış muhabirliğinin" kurumsallaşmasının önemini ortaya koyduğunu belirten Altun, bu noktada AA'nın, 2012'den bu yana düzenlendiği eğitim programlarıyla ulusal ve uluslararası medya için ciddi bir kapasite geliştirdiğini vurguladı.

AA'nın "Muhabir" kitabını gösteren Altun, "Burada barış gazeteciliği dahil olmak üzere temelde sahada haberin kalbinde yer alan muhabirlerin hangi formasyonla, hangi yol ve yöntemlerle gerçeği, hakikati kamuoyuna ulaştıracaklarına ilişkin son derece net bilgiler bulabilirsiniz. Ben de geçmişte bir iletişim hocası olarak hazırlanmasına katkı verdiğim bu eserin önemine vurguda bulunmak istedim." ifadesini kullandı.

AA'nın bugüne kadar 50 ülkeden 500'e yakın muhabire verdiği eğitimlerin büyük bir teveccühle karşılandığının altını çizen Altun, bu alandaki ihtiyacın karşılanması için sadece kamu kurumlarının değil, medya sektörünün tüm kurumlarının bütün birikimleri ve kabiliyetlerini ortaya koyması gerektiğine işaret etti.

AA ve ilgili bütün kurumlara, savaş muhabirliğine yönelik birikimi ve farkındalığı artıran çalışmaları dolayısıyla teşekkür eden Altun, gerçek şartları aratmayan zorlu eğitim sürecini başarıyla tamamlayan basın mensuplarını kutladı.

"Çatışma bölgelerindeki gazetecilere rehabilitasyon"

Altun, savaş, kriz ve doğal afet bölgelerinde, olağanüstü şartlarda görev yapan habercilere başarı ve kolaylıklar, görevleri sırasında hayatlarını kaybeden basın mensuplarına ise Allah'tan rahmet diledi.

Forum kapsamında teorik ve pratik tecrübelerini aktaracak gazetecilere, akademisyenlere ve forumun tüm katılımcılarına teşekkür eden Altun, forumun, Türkiye ve dünya medyası için hayırlı olması ve verimli geçmesi temennisinde bulundu.

Çatışma, kriz bölgelerindeki habercilik faaliyetlerinin, meselenin sadece gazetecilerin fiziki güvenliğiyle sınırlandırılmaması gerektiğine dikkati çeken Altun, şunları dile getirdi:

"Bilindiği gibi çatışma bölgelerinde düzenli ve uzun süreli olarak bulunan muhabirlerimiz ve kameramanlarımız 'travma sonrası stres bozukluğu' ve depresyon gibi sıkıntılarla karşılaşabiliyorlar. Bu kapsamda Sağlık Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarımızla iş birliği içerisinde gerekli adımları atmayı planlıyor, çatışma bölgelerinde faaliyet gösteren meslektaşlarımızın rehabilitasyonuna katkı sunmak için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğimizin taahhüdünü paylaşmak istiyorum. Şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum ki bizler kamuoyunun bilgi alma hakkını mümkün kılan basın emekçilerinin arkasında olacağız, asla yalnız bırakmayacağız. Savaşların, çatışmaların son bulduğu, barışın, istikrarın ve güvenin hakim olduğu bir dünya temenni ediyorum."

AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, konuşmasının ardından Altun'a, geri dönüştürülmüş malzemeden yapılmış fotoğraf makinası maketi hediye etti.

Altun, AA'nın fotoğraf sergisini de gezdi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri