Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Hiç kuşkusuz, dezenformasyon ve İslamofobi, uluslararası alanda medya ve enformasyon bağlamında kurulan sömürge düzeninin kullandığı stratejiler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla bu sömürge düzenine karşı, dayanışma içinde etkin ve çok boyutlu bir mücadele vermek zorundayız." dedi.
Altun, Türkiye'nin ev sahipliğinde Beşiktaş'taki bir otelde 48 ülkeden bakanların ve üst düzey temsilcilerin katılımıyla düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 12. Enformasyon Bakanları Konferansı'nın ardından düzenlenen basın toplantısında konuştu.
İslam İşbirliği Teşkilatının, üye devletler arasında iş birliği ve dayanışmayı güçlendirmek, İslam dünyasının hak ve çıkarlarını korumak, savunmak amacı doğrultusunda bugüne kadar çok önemli fonksiyonlar icra ettiğini belirten Altun, teşkilatın en kritik yapılarından birinin Enformasyon Bakanları Konferansı olduğunu ve bu yapının medya, iletişim ve enformasyon alanlarında iş birliği ve dayanışma noktasında mühim bir rol oynadığını ifade etti.
Altun, Türkiye'nin, kuruluşundan itibaren teşkilatın bütün yapılarında aktif sorumluluklar üstlendiğini, teşkilata ciddi katkılarda bulunduğunu dile getirdi.
Enformasyon Bakanları Konferansı'nın bundan önce 2016'da Cidde'de toplandığını hatırlatan Altun, Türkiye olarak konferansa İstanbul'da ev sahipliği yapmayı uzunca bir süredir arzuladıklarını ancak araya küresel salgının girmesi nedeniyle bu arzularını hayata geçirmek noktasında beklemek durumunda kaldıklarını söyledi.
"Sınamaları aşmak için en önemli araç iş birliği"
Gerek ulusal gerek bölgesel gerekse küresel çapta karşı karşıya kalınan sınamaların bir boyutunun da medya, iletişim ve enformasyon alanında yaşandığını aktaran Altun, bu sınamaları aşmak için en önemli aracın dost ülkelerin aralarında kuracağı iş birliği ve koordinasyon olduğunu ifade etti.
Konferansın bu alandaki koordinasyonu, iş birliğini artırmak ve güncel sorunlara çözüm üretmek noktasında çok önemli bir işleve sahip olduğuna inandıklarını dile getiren Altun, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün ayrıca konferans başkanlığını da Türkiye olarak devraldık. Bir önceki dönem başkanlığını yürüten Suudi Arabistan'a ve değerli Bakan Mecid bin Abdullah'a konferansımıza yaptıkları katkılar için şükranlarımı sunuyorum. Biz de bu görevi dönem başkanlığını onur duyarak üstleniyoruz ve bu sorumluluğu, büyük bir hassasiyetle yerine getirmek için gayret sarf edeceğiz.
Başkanlığımız döneminde dezenformasyonla mücadeleden tecrübe ve teknoloji paylaşımına, yasal altyapıların güçlendirilmesinden ortak yapımlara, geniş bir yelpazede somut adımlarla iş birliklerimizi güçlendirmek, derinleştirmek ve kurumsallaştırmak istiyoruz. Bu kapsamda bugünkü toplantımızın somut çıktılarından biri de İİT Medya Forumu hakkında olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünkü hitabında talimat verdiği üzere, İstanbul merkezli faaliyet gösterecek olan İİT Medya Forumu'nu aktifleştirdik ve önemli bir platform olarak hayata geçirdik."
Bu Medya Forumu'na dair çalışmaların Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı uhdesinde sürdürüleceğini belirten Altun, teşkilat üyesi ülkelerin de katkılarıyla bu forumla medya alanındaki iş birliğini daha ileri noktalara taşıyacaklarına inandığını dile getirdi.
"Sömürge düzenine karşı çok boyutlu mücadele vermek zorundayız"
"Hakikat Ötesi Dönemde Dezenformasyon ve İslamofobi ile Mücadele" temasıyla düzenlenen konferansta, bu doğrultuda atacakları müşterek adımları istişare ettiklerini aktaran Altun, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hiç kuşkusuz, dezenformasyon ve İslamofobi, uluslararası alanda medya ve enformasyon bağlamında kurulan sömürge düzeninin kullandığı stratejiler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla bu sömürge düzenine karşı, dayanışma içinde etkin ve çok boyutlu bir mücadele vermek zorundayız. Bu bir lüks değil, bir zarurettir, bir mecburiyettir. Biz de bu amaçla bugün konferansımızda çok önemli bir deklarasyonu kabul ettik. İstanbul Deklarasyonu olarak adlandırdığımız bu deklarasyon dezenformasyon ve İslam karşıtlığıyla mücadele açısından çeşitli sınamalarla boğuştuğumuz bu dönemde anlamlı ve kritik bir içeriğe sahiptir.
İstanbul Deklarasyonu'nda içinde bulunduğumuz dijital çağda sistematik dezenformasyonla mücadelenin önemi vurgulanmıştır. Dezenformasyon faaliyetleri ve yalan haberlerin, bireylerin ve ülkelerin güvenliklerinin yanı sıra dünyanın dört bir yanındaki Müslüman toplumu ve azınlıklar için oluşturduğu tehdide de bu deklarasyonda dikkati çektik. Dezenformasyonla mücadelede İslam ülkelerinin iş birliğini güçlendirecek somut adımları da ele aldık."
"Filistin davasına olan bağlılığı bir kez daha teyit ettik"
Hakikat ötesi çağda dezenformasyonla mücadelenin kısa, orta ve uzun vadeli stratejilere ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Altun, "Bu doğrultuda yasal altyapıların güçlendirilmesinin yanı sıra medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması ve teyit mekanizmalarının geliştirilmesi hususunda ortak bir vizyon ortaya koyduk." dedi.
İstanbul Deklarasyonu'nda ayrıca İİT'nin kuruluş gayelerinden biri olan Filistin davasına olan bağlılığı bir kez daha teyit ettiklerini anlatan Altun, Filistin Haber ve Enformasyon Ajansına destekte bulunulması yönünde müşterek bir karar aldıklarını söyledi.
Altun, üye ülke medyalarında İsrail'in Kudüs'teki hukuksuz eylemlerine daha fazla yer verilmesi ve İsrail'in propaganda faaliyetlerine karşı, Filistin halkının yaşadığı mağduriyetin ve gerçeklerin, uluslararası kamuoyuyla daha fazla daha etkin şekilde paylaşılması yönünde bir irade ortaya koyduklarını belirtti.
İstanbul Deklarasyonu'nda, İslam dünyasının şiddet, aşırılık, radikalizm ve terörün her türünü ortak bir tavırla kınadığını tekrar ifade ettiklerini aktaran Altun, "Nereden gelirse gelsin şiddet şiddettir, nereden gelirse gelsin radikalizm radikalizmdir, nereden gelirse gelsin terör terördür ve ortak şekilde kınanmalıdır." ifadelerini kullandı.
İİT Genel Sekreterliğinin terör, şiddet ve aşırılığı reddeden, diyalog ve birlikte yaşama çağrısında bulunan sosyal medya kampanyaları düzenlemesi konusunda da mutabık kaldıklarını belirten Altun, bu girişimin yeni medya mecralarında İslam ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz ve haksız algıyla mücadele için bir araç olacağına inandıklarını kaydetti.
Teşkilat kapsamında bir uluslararası kanalın kurulması kararlaştırıldı
İstanbul Deklarasyonu'nda ayrıca mültecilere ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere verilen desteğin de öneminin altını çizdiklerini ifade eden Altun, sözlerine şöyle devam etti:
"İİT'nin İslam dünyası ile dünya kültürleri arasında oluşturduğu diyaloğa da dikkati çektik. Bununla beraber, Afrikalı kardeşlerimize yönelik ayrımcılık konusunda da farkındalığın artırılmasına yönelik çağrıda bulunduk. Üye ülkeler arasında ikili ve çok taraflı değişim programlarının yaygınlaştırılması yönündeki ortak iradeyle, İslam ülkeleri arasında kültürel etkileşim ve iletişimi artırıyoruz. Ayrıca, teşkilat bünyesinde İslam ümmetinin geleceğinin teminatı olan gençlerimizle iletişimin daha da sağlam, daha da sağlıklı şekilde sürdürülmesi noktasında bir forum düzenlenmesi kararı da aldık.
Diğer taraftan, teşkilat kapsamında bir uluslararası kanalın kurulması ve bu kanalın finansmanı konusunda Genel Sekreterlik aracılığıyla bir yol haritasının oluşturulması hususuna da karar verdik. Bu kanal, üye ülkelerin ve ilgili kurumların faaliyetlerini tanıtacak içeriklerle, İslam ümmetinin birliği doğrultusunda değerli bir araç olacak, bu kıymetli amaca hizmet edecektir."
Teşkilat çatısı altındaki Haber Ajansları Birliği, İslami Yayıncılar Birliği ve Medya Forumu gibi kuruluşlara verilen desteğin artırılması yönünde de mutabakata vardıklarını belirten Altun, ayrıca kardeş Azerbaycan'ın müteakip Enformasyon Bakanları Toplantısı'na ev sahipliği yapma önerisi olduğunu, bu önerinin de kabul edildiğini aktardı.
Konferansın ve alınan kararların ülkeler, teşkilat, bölgeler, İslam ümmeti ve tüm insanlık için hayırlı olmasını dileyen Altun, dönem başkanlığı boyunca Türkiye olarak İİT'nin kuruluş amaçlarına uygun şekilde İslam dünyasının bugün karşı karşıya kaldığı İslamofobi, sistematik dezenformasyon ve Filistin davası başta olmak üzere güçlü bir gayretle kurumsallaşma imkanlarını oluşturarak, gayretlerini sürdüreceklerini, kalıcı proje ve faaliyetlerle konferansın gelecek nesillere daha sağlıklı ürünler taşımasını temin etmeye çalışacaklarını kaydetti.