20 yıl önce “halkla ilişkiler”, “reklam” , “kişilerarası iletişim” ve “kitle iletişimi” şeklinde dört başlıkta toplayabildiğimiz iletişim arenası bugün dijital iletişimin ortaya çıkışı ile geniş bir alana yayılmış durumda… Öyle ki biz iletişimciler bile değişimi takip etmek için yoğun çaba harcıyoruz.
“Günümüzde iletişim neden bu kadar önemli ve neden böylesine gelişti?” diye sorarsak, cevabı “teknoloji ve toplumsal hayatın gelişmesi” diye genellebiliriz. Ancak bu genel ifadeyi Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği insanoğlunun kendini gerçekleştirme güdüsünün psikolojik ve sosyolojik değişimlerinden başlayıp, tüketim toplumunun gelişen ihtiyaçlar ve doyum teorilerine dayanan çok geniş bir perspektifi ele alarak açıklamamız gerekir. Gelinen noktada, kaçınılmaz olarak karşımızda duran gerçek ise şudur: İletişim, altın günü yapan Ayşe teyzenin de, bir holdingin de, bir tatil beldesinin de, bir devlet kurumunun da ve hatta iletişim aracı olarak görev yapan bir gazete-TV-radyo gibi temel iletişim unsurunun da ihtiyacı olmuştur! Diğer bir deyişle İletişim sektörünün unsurları ve iletişimin gücü herkesin ama herkesin ihtiyacı olmuştur!
İletişimin geldiği nokta bir çok yeni ve değişik kavramın gündelik hayatımıza girmesini zorunlu kılıyor. Bu yeni kavramları anlamak, çözümlemek, etkilerinin ve gelişmelerinin yaratacağı değişimleri öngörmek iletişimcilerin temel çalışma alanı olmakta… Böylece “hale” etkisi denilen “birbirini tetikleyen gelişmeler zinciri” şeklinde ilerleyen dalgalar oluşmakta… Bu “hale” yayılmasının motivatörü “yenilik” olurken, etkisi ise “hız” ile açıklanabilmekte. Yenilik ve hız yalnızca iletişimin gerçeği olmaktan çıkıp, tüketici beklentilerinin gelişmesi doğrultusunda tüm sektörlerdeki dinamikleri de etkilemektedir.
Bilimsel gerçekleri ortaya çıkartan araştırmalardan hareket edecek olursak, ICCO- International Communication Consultancy Organization (Uluslararası İletişim Danışmanlığı Birliği) 2020 Raporu önem taşıyor. Raporda belirtildiği gibi iletişim sektöründeki kuruluşların çalışmalarını gelecek beş yılda bekleyen konular “Stratejik İletişim” ile “Teknolojik Gelişme” alanlarına odaklanma zorunluluğu; karşılaşılabilecekleri güçlükler ise “Kaliteli İletişim Mesajları Oluşturmak”, “Statükoyu Değiştirmeye Gönülsüzlük” ve “Yeniden Eğitim Yatırımı Yapmak”.
Raporun belirtilen bulgularından en dikkat çekici olanı bence, “Kaliteli İletişim” ve “Yeniden Eğitim Yatırımı Yapmak” başlıkları. Bu iki unsur iletişim arenasının yapması gerekenleri net bir şekilde açıklamakta. Kaliteli iletişim, iletişim kampanyalarının ve iletişimcilerin kalite algısına referans olurken, “yeniden eğitim yatırımı yapmak” sektörün gün be gün gelişen teknolojik ve içerik gelişmelerine ayak uydurmak için sürekli eğitimin güncellenmesi ihtiyacına vurgu yapmaktadır. İletişimi teknolojik faktörlerden soyutlamak mümkün olamayacağı için hem teknoljiyle uyum için hem de genel olarak tüketim ve toplumsal hayata bağlı tüketici beklentilerindeki gelişmeye dayalı içerik eğitimleri almak, iletişimcilerin önemle üzerinde durması gereken konular olmaya devam etmektedir.
Çağımız, “iletişim çağı” ancak iletişim de “kalite” ve “eğitim”den geçmekte…
Gündemden Dikkatimi Çekenler:
Geçtiğimiz hafta özellikle Dijital Pazarlama çalışmaları olarak “Black Friday” kampanyalarının yoğun mesajlarına maruz kaldık. “Black Friday”’in Türkiye için yerelleşmesi ve adaptasyonuna ilişkin tespit ettiklerim şöyle:
- “Black Friday”in bir çok ayrı isimle adlandırılması (Bazıları: Bereketli Cuma, Efsane Günler, Kara Cuma vb.)
- İndirimin yalnızca bir gün değil kademeli indirim oranlarıyla bir haftaya yayılması
- Akılda kalıcı, yaratıcı bir mesaj ve iletişim çalışmasıyla ele alınmaması!
Hedef kitlemizi, kültürümüzü ve beklentileri bütünleştiren daha kaliteli ve yaratıcı kampanyalar olması dileğiyle…