Son günlerde “kırmızı çizgimizdir” lafı gündemimize oturdu…
Bu tanımlama aklıma 1998 yapımı İnce Kırmızı Hat, orijinal adı ile The Thin Red Line filmini getiriyor.
James Jones'in eserinden yola çıkarak çekilmiş olan filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Terrence Malick üstlenmişti. Kadrosunda ise Ben Chaplin, John Travolta, George Clooney, Woody Harrelson, Sean Penn, Nick Nolte, John Cusack gibi ünlü isimler barındırmıştı.
Filmin müziklerini Hans Zimmer hazırlamış ve 7 akademi ödülüne aday gösterilmişti.
Film, II. Dünya Savaşı sırasında bir grup askerin stres dolu dakikaları ile savaş sırası ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyordu.
Bu anekdot paylaşımının ardından, provokasyon ya da provoke etmenin pek bir moda olduğu günümüze gelerek “bizim kırmızı çizgimiz”i sorgulamak gerekmiyor mu?
Siyasiler provoke ediliyor, “yandaş” olmayanlar provoke ediliyor, hatta bu provokatif durumlar öylesine ilerledi ki Mustafa Kemal Atatürk’e her gün biraz daha çirkinleşen provokatif sözler söyleniyor.
Atatürk’ü “din düşmanı” olarak gösterenlerin O’nu tanımadıkları kesindir ve o tanımayanlara da tarihi öğretmek şart oldu!
- Tarih, 3 Şubat 1932 Kadir Gecesi ve yer bilin bakalım neresi? Yer, Ayasofya Cami! Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile Devrim Türkiyesi’deki değişiklikleri duyurmak maksadı ile bir organizasyon düzenlendi. O gece 25 hâfız Türkçe Kur’an okudular, dualar bütün dünyanın dinleyebilmesi için radyodan canlı olarak yayınlandı, şehirlerin meydanlarına hoparlörler yerleştirildi ve Ayasofya’ya yabancı diplomatlar da eşleriyle beraber camide hazır bulundular.
- Minareleri olmayan, kubbesine haç takılmış Ayasofya’nın yer aldığı, 500 Yunan Drahmisi 1921’de ABD’de basılmıştı ve bu para 1923’te tedavüle girecekti. İngilizlerden İstanbul’u isteyen Yunanlılar bu savaşı kaybettikleri için bu banknotu utançtan sizce kimin sayesinde tedavüle veremediler?
Adı lazım olmayan Ayasofya Camiindeki imam; “Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline geldi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir?” diyor ve devam ediyor: “Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesine mukadder buyurma!”
Camileri siyaset arenasına dönüştüren ve böylesi çirkin hakaretlere izin veren erkâna hatırlatılmalıdır ki ibadet yerleri ayrıştırma, hakaret etme değil, barış, sevgi ve kardeşliğin ayırt etmeksizin birleşme yerleridir.
Bugün O’na hakaret etme hadsizliğinde bulunanalar Mustafa Kemal Atatürk’ün;
- Osmanlı Paşası iken, Trablusgarp’ta Türk askerinin üzerine uçaktan bomba atana, ilk uçaksavarı icat ettiğini,
- Filistin’de son savaşan Osmanlı paşası olduğunu,
- Çanakkale’de, Diyarbakır’da, Bitlis’te savaştığını,
- 57 yıllık ömründe çocukluğu dışındaki her saniyesini bu millete ve herkesin düşüncesini özgürce ifade edebilmesi için adadığını,
- “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir”; “Geldikleri gibi giderler”; “Ben size çekilmeyi değil, ölmeyi emrediyorum”; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” veciz deyimleri ile bu Cumhuriyet’i inşa ettiğini hatırlatmak gerekir!
Çoğumuz bugünkü düzeni nasıl ki onaylamıyorsak, Atatürk’ü sevmek konusunda kimseye baskı yapılamaz.
Ancak O’na hakaret etmek hiçbir vatanseverin kabullenebileceği bir durum değildir.
İste tam da bu, bizlerin “ince kırmızı çizgisi”dir!
Bu kırmızı çizgimiz, o “din düşmanı” denilen Mustafa Kemal Atatürk, Elmalılı M. Hamdi Yazır’ı Kur’an-ı Kerim’i Türkçe yazması konusunda teşvik etmiştir.
Yani kimse çıkıp Mustafa Kemal Atatürk’e “kafir” diyemez!
Sadece ibadethanelerde değil, okullarda ve birçok yerde çocuklar üzerinden de Atatürk konusunda kutuplaştırmaya gidilmektedir.
Yine hatırlatmak gerekirse;
- 2018’de Trabzon’da öğrencilere verilen bir ev ödevi büyük tepki çekmişti. Of Anadolu Lisesi’nde 11’inci sınıf öğrencilerinden 10’ar kişilik 3 gruba ayrılarak ödev yapmaları istenmiş, ödev için sorumlu tutulan yayın ise 1986’da ölen, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doçent Ruhi Özcan’ın “Vahiy Kültürü” adlı kitabı olmuştu. Söz konusu kitapta, Atatürk’e iftiralar atılıyor ve Cumhuriyet kadroları “din bilginlerini katletmekle” suçlanıyordu.
- Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin televizyon kanalı ÇOMÜ TV’de II. Abdülhamid’in ölümünün 100. yılı dolayısıyla yapılan programda Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın skandal ifadeler kullanmıştı. Akın, 1924 yılında Çanakkale ve Bursa’daki bazı camilerin genelev olarak kullanıldığını iddia etmişti. Burada Atatürk'ün adı yine doğrudan geçmiyordu ama 1924 yılında yönetici olarak bunu onun ve kadrolarının yaptığını iddia etmiş oluyordu. Bunun üzerine CHP Bursa milletvekili Ceyhun İrgil Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne verdiği dilekçeye gelen cevabı açıkladı: “Böyle bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.”
Unutulmamalıdır ki bu ülkede Atatürk; demokrasi, cumhuriyet, milliyetçilik demektir. Daha somut olmak gerekirse, Atatürk; seçme ve seçilme hakkı demektir, eğitim eşitliği demektir, kadın hakları demektir, pozitif bilim demektir, yani kısaca 21.yy demektir.
Bir büste saldırarak veya hatırasına dil uzatarak bu gerçekleri hiç kimse değiştiremeyeceği gibi bütün bunlar sadece “beyhude saldırılar” olarak adlandırılır.
TRT1’de yaptığı konuşmada “nankörlüğün boyutu yok” diyen Sayın Cumhurbaşkanına Atatürk’e hakaret edene ses çıkarmadığından dolayı bunu nankörlüğün bir boyutu olarak görüp görmediğini sormak istiyorum.
“Unutmayınız!
Siz hakaret ettikçe,
Biz dört elle sarılacağız.
Siz yok saydıkça,
Biz resmini her yere asacağız.
Siz küfür ettikçe,
Biz Anıtkabir’e daha çok gideceğiz.
Siz yaptıklarını görmezden geldikçe,
Biz devrimlerine sahip çıkacağız
…ve unutulmasına asla izin vermeyecğiz.”
Roosvelt’in, Churchill’in, Eisenhower’in, de Gaulle’ün, Lenin’in, Cinnah’ın ve daha birçok dünya liderleri ile dünya basının “ince kırmızı çizgimiz” olan Mustafa Kemal Atatürk için söyleyip yazdıkları araştırılıp okunmaldır.
Aşkım Tan
04.06.2021 - Ankara