Türk lirası dün dolar karşısında yüzde 7 ile bir buçuk yılın en keskin değer kaybını yaşarken bu durum yeni hükümetin 18 aydır sürdürülen ancak döviz rezervlerinin tükenmesine yol açan döviz kurunu kontrol altında tutma politikasından vazgeçtiği izlenimini verdi.
Türkiye her ne kadar on yıllardır finansal sorunlarla mücadele ediyor olsa da, TL’deki değer kaybı yeni hükümet için sorunlara neden olabilir.
1. KURU SERBEST Mİ BIRAKMALI?
Bütçedeki büyük açık, enflasyon sorunu ve birkaç yıldır uygulanan son derece tartışmalı politikaların erittiği döviz rezervleri, TL’deki değer kaybının sürmesini gerektirecek bol miktarda sebep olduğunu gösteriyor.
TL’deki değer kaybının durup durmayacağını ya da ne zaman duracağını kimse bilmiyor.
JPMorgan ve Goldman Sachs gibi büyük yatırım bankalarının analistleri ve vadeli döviz piyasalarındaki fiyatlamalara göre TL, dolar karşısında 25’e, hatta 30’a kadar yükselebilir. Bu da, dünkü tarihi zirvelerin üzerine çıkılacağı anlamına geliyor.
Her şey, TCMB’nin daha önceki çalkantılı dönemlerde yaptığı gibi büyük bir faiz artırımına gidip gitmeyeceğine, ya da hatta Ankara’nın uzun süredir gündemde olmadığı konusunda ısrar ettiği sermaye kontrollerini uygulamaya başlamasına bağlı olacak.
TCMB başkanlığına Gaye Erkan’ın atanması bekleniyor. JPMorgan, Erkan’ın atanması hâlinde, büyük bir faiz artırımına gidileceğini, yani şu anki yüzde 8,5’ten yüzde 25 ila yüzde 30’a çıkarılabileceğini tahmin ediyor.
Commerzbank’ın döviz piyasaları araştırma müdürü Ulrich Leuchtmann, “Katlanarak oluşan bir hareketin ardından böyle olur. Uzun bir süre hiçbir şey olmadığını düşünürsünüz, sonra aniden ortalık karışır” dedi.
2. ACI YOKSA KAZANÇ DA YOK
Politika faizinde yapılacak olan büyük bir artırım tüketicilerin harcamalarını azaltacağı gibi şirketlerin borçlanma maliyetlerini artırarak ekonominin hızla yavaşlamasına, hatta daralmasına yol açabilir.
Ekonomide muhtemel daralmanın yaratacağı külfeti hafifletecek bazı unsurlar da mevcut. TL’deki değer kaybı fiyat avantajı sağlayarak muhtemelen hem ihracatçıların ve turizmcilerin gelirlerini artıracak. Ayrıca Şubat’taki yıkıcı depremlerin ardından kamunun yeniden inşa çalışmaları için yapacağı harcamalar ekonomide oluşacak sorunların bir kısmını giderebilir.
Gelişmekte olan ülkeler hakkında araştırmalar yürüten Tellimer’den Hasnain Malik, “Faizlerde düzeltmeye gidilmesi, yani faizlerin artırılarak yüksek kredi büyümesinin kontrol altına alınması, devalüasyona kıyasla gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) açışından daha büyük bir risk yaratacaktır” dedi.
Son yıllarda çift haneli büyüme ve daralma oranları arasında gidip gelen Türkiye ekonomisi ani yükseliş ve düşüş döngülerine alışkın. Uluslararası Para Fonu (IMF) açıklanan son tahminine göre 2023 yılı için yüzde 2,7 büyüme bekliyor.
3. ENFLASYON ÇARPINTILARI
Daha geçen yıl enflasyonun yüzde 80’i aştığı göz önüne alındığında, TL’nin değer kaybetmesi enflasyonda yeni bir artış görüleceği endişelerini kuvvetlendirecektir.
Pazartesi günü açıklanan veri, manşet enflasyonun yüzde 40’ın altına indiğini gösterdi ama bu biraz da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçime giderken doğalgazı ücretsiz yapmasıyla gerçekleşti.
Analistler TL’deki son kayıplardan önce de enflasyonun yeniden yüzde 50’nin üzerine çıkacağını bekliyordu. Malik hem ücretsiz doğalgaz uygulamasının bitmesi hem de döviz hareketlerinin sistem içinde etkilerini göstermesiyle enflasyonun geçen sene kaydedilen zirve seviyelere bile yükselebileceğini söyledi.
Varlık yöneticisi Abrdn’de gelişmekte olan ülke tahvil piyasalarından sorumlu olan Kieren Curtis, TL’nin bu haftaki değer kaybına atıfta bulunarak “Önlenemeyecek bir gelişmeydi” değerlendirmesinde bulundu.
Curtis, “Enflasyon yükselecek, dolayısıyla faiz artırımlarında büyük ölçekli bir artırıma gidilmedikçe enflasyonun seyrini neyin tersine çevirebileceğini söylemek zor” dedi.
4. BÜTÇE SORUNLARI
Türkiye, TL’nin değer kaybı nedeniyle şimdi kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarının maliyeti ile karşı karşıya kalacak.
Hükümet, 2021 yılı sonunda vatandaşları tüm paralarını dolar ya da altına çevirmemeye ikna etmek için, mevduat sahiplerini TL’nin değer kaybetmesine karşı koruma KKM hesaplarını devreye almıştı.
Kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global’de kıdemli analist olan Frank Gill, dolar/TL’nin 26.5 seviyesine yükselmesi halinde Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçildiği seçimlere kıyasla TL’nin yüzde 20 değer yitirmiş olacağına dikkat çekerek, bu kur hareketinin sadece KKM’de devlete yaratacağı maliyetin GSYH’nin yüzde 3’üne yaklaşacağını belirtti.
Gill, bu maliyetin dolar ya da Euro’dan ziyade TL olarak mevduat sahiplerine ödeneceğine ve maliyeti Hazine ile TCMB’nin aralarında bölüşeceğine dikkat çekti.
5. BORÇ İKİLEMİ
Bir diğer büyük sorun ise Türkiye’de devletin, şirketlerin ve hanelerin kullanmış olduğu, 100 milyar dolara tekabül eden yabancı para borçlar. Ürünleri zaten dolarla satılan bir şirket değilseniz bu borçları ödemek artık daha maliyetli gelecek.
Borcun geri ödenememesi durumunda, borçları veren bankalar kendilerini bu olasılığa karşı korumaya almamışlar ise bilançolarında oluşacak açıklar nedeniyle zorluk yaşayacaklar.
Bu durumun daha büyük sonuçları da olabilir. Yatırım yönetim şirketi NinetyOne’da görevli fon yöneticileri, temerrüt riski altında olan CCC kredi notuna sahip ülkeler hariç tutulduğunda gelecek dört yılda vadesi dolacak “yüksek faizli borçların” yüzde 60’ının Türkiye tarafından ödeneceğini tahmin ediyorlar.