Saymaz'ın bugünkü yazısı şöyle:
AK Parti'nin 7. Olağan Büyük Kongresi'nden tarihe ne kalır diye sorarsanız, kuşkusuz Covid-19 günlerinde şehirlerden Ankara'ya göbek ata ata ilerleyen partili otobüsleri, lebalep dolu bir meydan ve salon fotoğrafı kalır.
Doğrusu…
AK Parti'nin yeni Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) üyeleri, işte bu fotoğrafın gölgesinde kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sayısını 50'den 75'e çıkardığı ve 25 yedekle birlikte 100'e tamamladığı MKYK'sı ile üç hedefi amaçladı:
■ Yerelde güçlü temsiliyet
■ Zengin bir profil yaratabilmek. Örneğin Cumhurbaşkanlığı Ekonomik Politikalar Kurulu Üyesi Korkmaz Karaca MKYK'ya alındı. Eski CHP Parti Meclisi üyesi olan Karaca hem iş dünyası ile hem de AK Parti dışındaki siyasi çevrelerle köprü oluşturacak.
■ Kürtlerle zayıflayan bağları onarmak.
DEVA Partisi'ne geçeceği konuşulan ve eleştirileri bilinen eski Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, MKYK'ya alındı. Kurt, Irak Kürdistan Federe Bölgesi'ndeki bağımsızlık referandumunda partisiyle ayrı düşmüştü.
Diğer isimler şöyle:
Şeyh Said'in torunu Abdurrahim Fırat, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar, eski Van Milletvekili Burhan Kayatürk, eski Batman Barosu Başkanı Murat Çiçek, Diyarbakırlı siyasetçilerden Alaattin Parlak.
Bu tercihler AK Kürtleri sevindirdi.
Kırgın, kızgın fakat umutlular.
En büyük gösterge İstanbul seçimi
AK Partili eski bir siyasetçi “Umudumuz tekrar canlandı” diyor.
Kırgınlık ve kızgınlığın nedeni olarak “milliyetçi savrulmalar yaşayan kimi bürokratların yaptığı yanlışları” ve “kastı aşan tavırları” görüyor.
AK Parti ile Kürtler arasındaki mesafenin çok açıldığını kabul ediyor.
“Bunun en büyük göstergesi, İstanbul seçimleridir” diyor.
Ayrıca usul ve üslup sorununa dikkat çekiyor.
Bilhassa parti medyasının dili…
Kürtlere küsmenin telafisi uzun zaman alacak hasara yol açtığını söylüyor.
Buna karşın yeni anayasa çalışması ile toplumun bütün kesimlerine dokunulabileceğini belirtiyor.
Şunları söylüyor:
“İnsanların ötekileştirilmiş hissetmediği ve lütfedilmiş bir ‘Sen de benim kardeşimsin' cümlesinden öte hukuksal olarak tanımlanmış bir eşitliğin olduğu düzendir, insanlarımızın özlemini çektiği. Buna bir defada mı gidilir? Hayır, bugün şartlar müsait değil. Bu ruha aykırılıklar parça parça temizlenebilir.”
‘EFKAN ALA GİBİ VALİLERE İHTİYAÇ VAR'
Hukuk kökenli bir siyasetci AK Parti'deki milliyetçi görünümün bölgede sıcak karşılanmadığından yakınıyor.
Şöyle devam ediyor:
“Asıl şimdi Efkan Ala gibi valilerimiz olabilmeli. Devlet terörün başını ezerken, bize Ala gibi valiler göndersin. Ya salıyoruz, ya da sertleşiyoruz. Dengesizlik var.”
‘Merkezde küçüldük, büyümeliyiz'
AK Parti'nin 2002 yılı kodlarına dönmesi gerektiğin savunan bir eski siyasetçi ise Kürtlerle bağların zayıfladığını ifade ediyor.
Şöyle devam ediyor:
“Son dönemde daha milliyetçi, devletçi ve güvenlikçi politikalara yöneldik. Bu bizim üslubumuza, politikamıza ve kadrolaşmamıza da yansıdı. Kürt kökenli bürokrat hemen hemen yok. Saysan, iki genel müdür çıkmaz. Bu biraz da Karadeniz lobisinin etkisiyle böyle oldu. Kürt seçmenin bize kırgınlığı var. Bir miktar da kızgın.”
Siyasetçi, DEVA ve Gelecek Partisi'nin boşluğu gördüğünü vurgulayarak “Ciddi bir kitle var ve biz onları kazanabiliriz. DEVA ile Gelecek Partisi'nin oraya oynaması bundan kaynaklanıyor. Biz son derece milliyetçi bir parti olduk” diyor.
Aynı siyasetçiye göre AK Parti'nin siyasetin merkezinde işgal ettiği alan küçülüyor.
Şöyle diyor:
“Biz 2014'te cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 52 ile kazandık. MHP karşımızdaydı. Şimdi 2018'de yüzde 52 ile aldık. Nerden baksan yüzde 10 kayıp var. Bizim genişlememiz lazım.”
Aileler, aşiretler ve tarikatlar etki edemiyor
Geçmişte AK Parti'de siyaset yapmış olan bir başka Şeyh Said torunu ise şu tespitleri yapıyor:
■ Kürt sosyolojisi gençleşti. Partinin programına bakıyor.
■ Son 10 yılda ailelerin, aşiretlerin ve tarikatların etkisi zayıfladı.
■ Aileler dağıldı. Üç kuşak farklı partiye oy veriyor.
■ Kürtlerde kimlik üzerinden siyasetin etkisi azaldı. Ama bu kimliğin önemsizleştiği anlamına gelmiyor.
AK Partili siyasetçi, şu görüşü dile getiriyor:
“Cumhurbaşkanı sivil bir anayasadan bahsediyor. Türkiye'de yeni sivil demokratik bir anayasa için süreç başlatılmalı. Herkes fikrini söylemeli, hassasiyetlerini ortaya koymalı. MHP ve BBP ikna edilmeli. Bu bir fırsata dönüştürülmeli. Benim ümidim var. Umutluyum ama pratik görmek istiyorum.”