İsrailli bir askerin 11 Ekim’de işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Nablus’taki bir yasa dışı Yahudi yerleşim birimi yakınında düzenlenen silahlı saldırıda ölmesi üzerine kenti ablukaya alan İsrail güçleri, şehirdeki tüm giriş çıkışlara kontrol noktaları kurdu. Bazı yollar toprak dökülerek oluşturulan bariyerle tamamen kapatıldı.
Filistinlilerin kente giriş ve çıkışlarına, saatler süren çileli bekleyiş ve sıkı kontrollerin ardından izin veriliyor.
Filistin ekonomisinin kalbinin attığı şehir konumundaki Nablus’ta kuşatma nedeniyle yaşanan insani kriz giderek artarken, kent sakinleri, “İsrail güçlerinin toplu cezalandırma uyguladığını” söylüyor.
Eğitime katılım yüzde 45’e düştü, sağlık sektörü felç oldu
AA muhabirinin Nablus Valiliği kaynaklarından edindiği bilgilere göre, kuşatmanın hareket özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlaması nedeniyle yerel ekonomi büyük zarar gördü; eğitim ve sağlık sektörlerinde de ciddi aksaklıklar yaşanıyor.
Valilik verilerine göre, Nablus’ta böbrek sorunu yaşayan 470 hastadan 190’ı Nablus dışında, bazıları ise şehir merkezi dışındaki farklı noktalarda tedavi görüyor.
Tedavi için şehir merkezinden ayrılması gereken bu hastalar kapatılan veya kontrollere tabi tutulan yollar nedeniyle 5-6 saat beklemek zorunda kalıyor. Periyodik tedavileri aksayan hastalar, tedavi merkezine 3 kez gitmeleri gerekirken 1 veya 2 defa gidebiliyor. Bu aksaklık da hastaların sağlığı için ölümcül tehlikelere yol açıyor.
Sağlık görevlilerinin de hareket özgürlüğünün olmadığına dikkati çeken yerel kaynaklar, geçen hafta 2 ambulansın Beyt Decen ve Beyt Furik’te göreve giderken kontrol noktasında 2 saat zorla tutulduğunu belirtti.
İsrail askerlerinin meslek ayrımı yapmaksızın hareket özgürlüğünü engellemesi nedeniyle şehirdeki eğitim de sekteye uğradı. Öğretmen ve öğrencilerin eğitim kurumlarına ulaşımının çileye dönüştüğü şehirde, üniversitelerde devamlılık yüzde 45’e düştü.
Kuşatma, kentin ekonomisine de büyük zarar verdi. Nablus ekonomisinin lokomotifi sayılan mobilya sektörü başta olmak üzere turizm, restorancılık ve giyim sektörlerinde büyük daralma yaşandı.
“Barbarca bir uygulama”
Nabluslu esnaf, yerel yetkili ve şehirdeki İsrail kontrol noktalarında saatlerce bekleyen Filistinli sürücüler, yaşadıkları insani krizi AA muhabirine anlattı.
Bölgede 25 binden fazla Filistinlinin yaşadığı Beyt Decen ve Beyt Furik beldelerinin dışarıya açılan tek çıkış noktası konumundaki yolda kurulan kontrol noktasında saatlerce bekleyen Faris Hanane, bu durumun 2 haftadan uzun süredir devam ettiğini vurguladı.
Hanane, “Yaklaşık her yarım saatte sadece 1 araç geçebiliyor. Burada gördükleriniz memur, öğretmen, belediye çalışanı gibi insanlar. Saat 09.00 oldu ama, (İsrail) işgal rejiminin uyguladığı bu politika yüzünden öğrenciler hâlâ okullarına gidemedi.” dedi.
Kuşatmanın Beyt Decen ve Beyt Furik beldeleri üzerindeki yükünün “çok büyük” olduğunu dile getiren 33 yaşındaki Filistinli, “Temel ihtiyaç malzemelerinin girişinde büyük kısıtlama var. Nablus şehir merkezine ulaşmak 5-6 saate çıktı. İşgal altındaki bölgelerde çalışan işçilerin evlerine dönüşü gece 24.00'ü buluyor. Tüm bunların nedeni, işgal rejiminin bu barbarca uygulamasıdır.” diye konuştu.
Şehrin lisanıhâli her şeyi anlatıyor
Kontrol noktasındaki trafiğe işaret eden bir diğer Filistinli sürücü Murib Hineyne de “Lisanıhâl her şeyi anlatıyor.” ifadesini kullandı.
Nablus’taki İsrail kuşatmasını “toplu cezalandırma” olarak nitelendiren 45 yaşındaki Hineyne, şunları söyledi:
“İnsanların günlük yaşadığı krizi kameranızın merceğinden görebilirsiniz. Öğretmen ve öğrenciler okullarına zamanında ulaşamıyor. Doktorlar ve ihtiyaç malzemelerinin tedariki de aynı şekilde. Bu kontrol noktaları, hiçbir geçerli sebep olmaksızın tam bir toplu cezalandırmadır. Bu kuşatmadan önce de işgal nedeniyle günlük sıkıntılarımız vardı. Ama bir derecede katlanılabilirdi. Bugün olan şey ise ne katlanılabilir ne de tasvir edilebilir.”
Beyt Furik Belediye Başkanı Arif Hanane de, Beyt Decen ve Beyt Furik’in buradaki tek kara yolundan başka çıkış noktası olmadığına işaret ederek, “Diğer beldelerin başka giriş çıkışları var. Ama bu beldedeki tek yolu kapattığınız zaman beldedeki herkesi büyük bir cezaevine hapsetmiş oluyorsunuz.” dedi.
Üçüncü haftaya giren kuşatmanın günlük hayatı her yönüyle krize çevirdiğine dikkati çeken Hanane, “Bunun da ötesinde, çevredeki (Yahudi) yerleşimciler de tali yolları kapatarak İsrail askerlerinin gözü önünde yerel halka saldırıyor.” ifadelerini kullandı.
Filistinli yerel yetkili, uluslararası kurum ve kuruluşlara ile yabancı misyonlara Beyt Decen ve Beyt Furik'i ziyaret ederek kontrol noktasına gelmeleri, burada yaşayan halkla dayanışma göstermeleri çağrısı yaptı.
“Bizi her yolla yok etmek istiyorlar”
İsrail askerleri, Deyr Şeref beldesinde, Nablus’a çıkan ana yollardan birini gelişigüzel bir şekilde toprak dökerek kapatmış durumda.
Şehrin göbeğinde çok sayıda iş yerinin ve meskun mahallin bulunduğu yolun ortasına İsrail askerileri tarafından dökülen toprak yığını, bunun üzerine kurulan beton siper, hemen yanındaki gözetleme kulesi ve burada konuşlanan ağır silahlı İsrail askerlerinin görüntüsü, adeta bir askeri eğitim kampı izlenimi veriyor.
Deyr Şeref yolu üzerindeki caddede bir dükkânı olan Mustafa Bişarat, daha önce Kovid-19 salgını nedeniyle zaten büyük zarar gören işlerinin, bu kez de kuşatmayla karşılaştığını söyledi.
Uluslararası toplumun Nablus’taki ablukaya sessiz kalmasını eleştiren Filistinli esnaf, "Korona Allah’tandı. Şimdi yolu bu toprak barikatla tamamen kapattılar. Hiç kimse burayı geçip alışveriş yapamıyor. Biz dükkân kiralarımızı önceden ödüyoruz. Şimdi bu kuşatma altında kimse bizi aramıyor, sormuyor. Unutulduk. İnsanlardan yanımızda durmalarını bekliyoruz." dedi.
Toprak bariyer önünde AA mikrofonuna konuşan 64 yaşındaki Filistinli, İsrail ordusunun, "Filistinlilerin en temel insan haklarını çiğneyen, onları aşağılayan ve kışkırtan işgaline ve bu ablukası karşı direnmeye hazır olduklarını" dile getirdi.
Bişarat, şöyle devam etti:
“Onlardan (İsrail güçleri) korkmuyoruz. Biz onlardan bir şey istemiyoruz. Onlara zarar vermeyi, onların da bize zarar vermesini istemiyoruz. Ama böyle yaparak bize ‘gelin, direnin’ diyorlar. Biz buna hazırız. Her şeyimizle hazırız. Bunlar ırkçı insanlar, bizi her yolla yok etmek istiyorlar. Bu (kuşatma) da bizi yok etmek için denedikleri yollardan biri.”
Nablus’taki saldırı
Batı Şeria'nın kuzeyindeki yasa dışı Yahudi yerleşim birimi "Shavei Shomron" yakınlarında 11 Ekim'de gerçekleştirilen silahlı saldırıda bir İsrail askeri ölmüştü. Saldırıyı, kendilerini "Aslanların İni" şeklinde adlandıran Filistinli bir grup üstlenmişti.
Olayın ardından İsrail askerleri, "Aslanların İni” grubunun tasfiye edilmesini gerekçe göstererek yaklaşık 200 bin kişinin yaşadığı Nablus'u kuşatma altına aldı.
İsrail ordusu bu yılın başından itibaren işgal altındaki Batı Şeria'nın farklı bölgelerine çok sayıda baskın gerçekleştirdi. Olaylarda aralarında çocukların da yer aldığı 100'den fazla Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusunun son olarak 25 Ekim gecesi Nablus'un Eski Şehir bölgesine düzenlediği baskında 6 Filistinli öldürüldü, yaklaşık 20 Filistinli de yaralandı.