İstanbul’da trafiği rahatlatacak birkaç tedbir var.
En önemli sıkışıklık, kavşakların içinde yaşanıyor. Kavşağa gelen, burayı boşaltmayınca, başka yönleri de tıkamaya başlıyor ve hiç kimse ilerleyemiyor. Oysa temel prensip, kavşakların boş tutulması olmalı. Yani eğer kavşaktan ileriye geçemiyorsanız, kavşağa girmeyip, geride beklemeniz gerekir.
Türkiye’den neredeyse 30 kat daha fazla araca sahip Amerika, bunu çok kolay bir tedbirle çözmüş: trafik ışıkları, kavşaklarda yolun karşı tarafında duruyor. Yani siz kavşağa geldiğinizde, ışıklar sizin önünüzde değil, kavşak sonunda, yolun öteki tarafında yer alıyor. Dolayısıyla siz kavşağa geldiğinizde uzaktaki ışık kırmızıya dönünce, artık kavşağa girme şansınız kalmıyor. Ancak yeşil yanınca kavşaktan geçebiliyorsunuz. Oysa bizde, trafik ışıkları tam kavşağın girişinde yer alır. Yeşil yanarken son anda bu ışıktan geçen, kendini kavşağın ortasına atmaya hak görüyor ve dolayısıyla kavşaktaki tüm geçişi tıkamaya başlar. Böyle olunca, kavşaktan başka yöne gidecekler de geçemiyorlar. Dünyayı yeniden icat etmeye gerek yok, trafik ışıklarını kavşağın sonundan başlatarak bu sorunu biz de çok kolayla çözebiliriz. Böylece kavşaklar baş kalır ve bir yolda trafik sıkışınca, öteki yollara etkisi daha az olur.
İkinci konu ise, dönülecek şeritlerin sadece dönülecek yola ayrılması. Eğer bir şerit bir yere dönmek için ayrılmışsa, bu şeride başka araçların girmesinin yasaklanması. Yani yol iki şerit, siz ilerde sola döneceksiniz ama en sağdan gidip, tam dönülecek yerden sola dalarsanız, bütün trafiği kilitliyorsunuz, bekleyenleri de aynı şeyi yapmaya teşvik etmiş oluyorsunuz. Bunun çözümü çok basit; eğer bir şerit dönülecek yola ayrılmışsa, başka yöne dönecek olanların bu şeride girmesinin önüne geçilmesi lazım. Batıda bunu çok basit bir şekilde çözmüşler. Bu tür şeritlerde, “Burayı kullananlar sola veya sağa dönmek zorundadır” diye yazmışlar, eğer o şeride girip, bunu yapmazsanız, ağır cezalar verip, herkesi yıldırmışlar. Kısaca şerit hangi yöne gidiyorsa, o yöne dönme zorunluluğu getirilmeli ve uygulanmalı.
Üçüncü konu, döner kavşaklarında yol önceliğinin kavşakta bulunana tanınması. Eğer döner kavşağa geldiğinizde, döner kavşakta araç varsa, onun geçmesini bekleyeceksiniz ve sonra siz gireceksiniz, böylece kavşakta dönüş hiç azalmayacak. Ve bunu yaparken de kendi şeridinizden çıkmayacaksınız. Bu kısmen, bazı yerlerde yazılmaya başlardı ama hala uygulama eksiklikleri var, bu konu üzerinde daha fazla durulması gerekir.
Bir de daralan yollarda geçişler için sıralı ışıklar konusu var. Yani bir yol iki şeritten bire düşüyorsa, buraya bir ışık koyup, gelen araçları bir sağdan bir soldan olmak üzere sırayla yeşil yakıp, bir düzen sağlanması. Bunu İstanbul haliç Köprüsü girişinde pilot olarak uygulamaya başlamışlar, ama yaygınlaştırılması gerekir.
Ve son olarak, işyeri servislerinin, iş çıkış saatlerinde ana caddelerde park etmelerinin de yasaklanması gerekir. Bu araçlar, iş çıkış saatlerine doğru, ana caddelere gelip park ediyorlar ve işten çıkanları bekliyorlar, böylece korkunç bir kaos yaratıyorlar. Bu araçlar yolcularını, trafiği aksatmayacak yerlerde beklemek zorunda tutulmalılar.
Daha önce de belirttiğim gibi, dünyayı yeniden icat etmeye gerek yok, bu tedbirler Türkiye’den kat kat fazla araca sahip gelişmiş batı ülkelerinde zaten uygulanıyor. Türkiye’de trafiği düzenleyenler her kimse, bunları acilen bizde de gündeme getirmeli. Bu tür tedbirler, alışılması zaman alan uygulamalar olduğu için de ne kadar erken başvurulursa, alışma süresi de o kadar öne çekilmiş olur.